MEDYA POLEMİK (17 Kasım 2014)

MEDYA POLEMİK (17 Kasım 2014)

Unutulmaması gereken bir cinayet!

90 yıllık zeytin ağacı yan devrilmiş, kökleri havada, boşlukta... Yırcalı anne zeytinleri toplamaya çalışıyor. Gözü yaşlı. “Zeytinlerimizi bile toplamaya izin vermediler...” Arkada benzer görüntüler. Zeytin ağaçları birer birer kalplerinden vurulmuş, upuzun yatıyorlar. 3, 5, 10 değil.. 100, 300, 1000 değil, 6000 bin zeytin ağacı... Dallarında, kendilerini yeniden üretmek için her yıl düzenli olarak var ettikleri siyah zeytinler salkım salkım sallanıyor...
Zeytinler onların bebekleri. Doğanın zor koşullarında nesillerini sürdürebilmek için her ağaç her yıl kendini yüzlerce bebeğiyle çoğaltma yoluna gidiyor... Düşecek yere tohumu, tutunacak ve filizlenecek... Yüzlercesinden biri-ikisi bu şansa sahip.
Çanakkale Savaşı’nın yere serilen yiğit canları gibi... Srebrenica katliamı mı desem... Yoksa dünya savaşlarında cephelerde binlerce askerin yerde upuzun yatan cansız bedenleri gibi...
90 yaş, zeytin ağaçları için ne kadar erken.. tıpkı genç askerler gibi...

***

Ben neredeyse 500 yıllık-1000 yıllık zeytin ağaçları gördüm. Seferihisar Teos antik kentinin terk edilmiş yamaçlarında. İki sıralı dizilmişler, aralarındaki daracık yoldan en fazla, binlerce yıl öncesinin bir “atlı savaş arabası” geçebiliyordu. Sanki ilkyaşamdan fırlamışlardı; yorgun, yaşlanmış, kolları kanatları kırılmış ve küçülmüş... Bedenleri pörsümüş, yamrumuş. Ama canlılardı ve üzerlerinde toplayabileceğiniz tek tük yavruları bile vardı... Sanki varlıklarını birbirine yaslanarak sürdürmek isteyen geçmişin kocamış tanıkları...
Ağaçlar da ayakta ölürler, tıpkı atlar gibi...
Ama Yırca’da körpecik 6 bin can, duvarın dibine dizilmiş ve cinayet timlerince kafalarına birer kurşun sıkılarak öldürülmüştü...
Bir gece karanlığında... Binlerce çığlık eşliğinde, yeri göğü inleten...

***

Benzer ne alçaklıklar görmüştür yeryüzü şüphesiz ki. Vahşetin paraya çağrısının durdurulmaz tırmanışı, yara yıka ilerliyor. 6 bin canlık bir vahşeti birkaç saat içinde gerçekleştiren kafa, beyin, kör para bilinci, ülkede egemen, iktidar. İstanbul’un kuzey ormanlarını, tam kalbinden keserek, yararak, yıkarak geçen insafsız siyaset, bu kez Yırca’da hükmünü sürdürdü...
Kara siyaset ve dehşet, Gemlik zeytin ülkesi ve insanları üzerinde esiyor... Yerle yeksan edecekler... Çal Dağı’nı yeşilinden soyup, kuş uçmaz kervan geçmez kirli sarıya dönüştürüyorlar... Katliam 500 bin ağaca doğru gidiyor...
Kara düşünce, Ankara’da esiyor.
Kondu-Kaçak saray olarak esiyor...
Dünyanın en pahalı uçağı olarak esiyor..
Ve dünyanın en pahalı, en lüks, en korunaklı, en zırhlı ve her türlü saldırıya karşı hazırlıklı özel yapım Mersedes’i olarak esiyor...
Yırca katliamı, 6 bin canın birkaç saatte infazı ile Ankara’daki dehşet görüntüler, birbirini besleyen, destekleyen, kollayan, birbirlerine varoluş olarak bağlı, biri olmadan diğerinin olamayacağı kadar açık...
Yırca cinayeti, ülkedeki tüm cinayetleri anlamanın şifresidir.
Maden, inşaat, bütün işyerlerinde ve gösteri meydanlarındaki tüm cinayetler..
Hepsi aynı tezgâhta dokunmaktadır...
Yırca’yı unutmayalım. Hiçbir zaman ve asla...
Orhan Bursalı / Cumhuriyet

“Apo’ya af” pazarlığı!

İktidar, kentleri teröre boğan, ülkeyi yangın yerine çeviren, bölücü, yıkıcı, tahrip edici olayları görmezden gelerek “Yola devam” kararı verdi.
Başbakan hâlâ “Açılım süreci AKP’nin bir başarı öyküsüdür!” diye millete ninni söylüyor!
Güneydoğu’da kamu düzeni kalmadı. PKK’lılar, Şırnak ve Diyarbakır’dan sonra Mardin Nusaybin’de de, polis ve asker girmesin diye sokakları, caddeleri kazıyor, siperler hazırlıyor. Üstelik bunu belediyenin kepçeleriyle yapıyorlar.
Devlet nerede? Yok! AKP bölgeyi terör örgütüne terk etmiş durumda...
Terör örgütü temsilcileri olan BDP’liler ile iktidar arasında pazarlıklar yeniden başlamış durumda...
İki tarafın da birbirlerinden talepleri var.
Koskoca devleti, terör örgütünden şefaat ister hale düşürdüler. İktidar PKK’nın silah bırakmasını istiyor.
BDP ise karşı teklif olarak “Genel bir af çıkarılarak PKK’lılara siyaset yolu açılsın” diyor.
PKK’lılara siyaset yolunun açılması demek, on binlerce kişinin katili Abdullah Öcalan’ın affı anlamına geliyor!
Terör yanlılarının bütün amacı, örgüt lideri Öcalan’a özgürlük sağlamak!
İşte, “Açılım” ya da “Barış süreci” denilen kepazelik bu! AKP’nin af için gücü yetmiyor! Meclis’te kendisine “suç ortakları” bulması lâzım! Bakalım, Apo’nun affı için bu suç ortakları kimler olacak?
Rahmi Turan / Sözcü

Sıra kimde...
Süreç kurtuldu!

Çözüm süreci kurtuldu... Kurtuluyor... Diye bayram havası esiyor. Ne var, ne oluyor, derseniz... Klasik seçim öncesi tiyatrosu oynanıyor...
Seçim önceleri PKK terör faaliyetini tırmandırır...
Halkta “Bu iş gittikçe zora sarıyor anlaşmaktan başka çare yok”, fikri uyandırılır.
İmralı ile sözde mutabakat sağlanır. PKK seçime kadar eylemlere son verir.
Erdoğan barışı inşa eden lider olarak bu görüntüyü seçimde oya dönüştürür.
PKK ise terörü durdurmanın karşılığı olarak Güneydoğu’ya biraz daha yerleşir. Açılım süreci aslında Erdoğan’ın kazasız belasız seçim kazanması, Öcalan’ın ise hapisten kurtulması tiyatrosudur.
Bedeli ise Türkiye’nin bölünmesi için yeni tavizler verilerek ödenir...
Yerel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde PKK bütün militanlarını Türkiye’den çekeceğini açıkladı. AKP iki seçimi de kazandı. Militanlar kaldı.
Şimdi de 8 ay sonraki genel seçimin pazarlığı yapılıyor.
Öcalan dermiş ki:
“Anlaşırsak en geç mart, nisan ayına kadar ben PKK’dan bir kongre toplanmasını isteyip silahsızlanma çağrısı yaparım.”
Ne anlaşması, ne mutabakatı, ne silahsızlanması...
İki yıl önce İmralı ile mutabakat davul zurna ile ilan edilirken PKK militanları üç beş ay içinde Türkiye’yi terk edecek, denmemiş miydi? Terk ettiler mi?
Başbakan geçenlerde İmralı ve Kandil için:
- Verdikleri hiçbir sözü tutmadılar, demedi mi?
Böylece süreçle ilgili iki yıldır üretilen haberlerin yalan olduğu ortaya çıkmadı mı?
Bunca yalandan sonra halkın yeni bir yalana inanması mı bekleniyor?
Bir halk bu kadar mı aptal yerine konur?
Melih Aşık / Milliyet

"Türban sorununu çözeceğiz” diye AKP’nin ekmeğine yağ süren Y-CHP’li yöneticiler şimdi de “Dersim konusunu çözeceğiz” diye yağın üstüne reçel sürüyor...
Akif Kökçe / Milliyet (Açık Pencere)