MEDYA POLEMİK (15 Mart 2015)

MEDYA POLEMİK (15 Mart 2015)

17-25 Aralık operasyonları olmasaydı...


(...) 17-25 Aralık operasyonları olmasaydı...
Ayakkabı kutularından fışkıran milyon dolarları...
Adam boyu kasaları, para sayma makinelerini...
Elbise torbalarını, çikolata kutularını...
700 bin liralık saati...
Sıfırlamaları bilemeyecektik!..
(...)
17-25 Aralık olmasaydı...
Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk gibi davalardan içeri atılanların yıllar süren çilesi...
Eski kuvvet ve ordu komutanlarının, generallerin, amirallerin, seçkin subayların, bilim insanlarının, siyasetçilerin, gazetecilerin hayatlarının kararması...
Her türlü sahtekarlık, delil üretme, suç uydurma, gizli tanık rezaleti ve vicdansızlık...
Yandaş medyanın atraksiyonları devam ediyor olacaktı!..
(...)
17-25 Aralık olmasaydı...
Kimse aklıyla vicdanıyla hareket ederek sahte belgeleri, gizli tanık sahtekarlığını...
Düzmece delilleri...
Kopyala-yapıştır yöntemini...
Sahte CD’leri...
“Ergenekon’un kasası” dedikleri Kuddisi Okkır’ın beş parasız ölüp cenazesini belediyenin kaldırdığını...
Deniz Yarbay Ali Tatar’ın intiharını...
Hint Okyanusu’ndayken ifadeye çağırılan muhrip komutanı amiralin savcılığa gittiğinde “kuvvetli kaçma şüphesiyle”
tutuklanmasını sorgulamayacaktı...
***
Eğer 17-25 Aralık olmasaydı...
İktidar ile Fethullahçılar yine kucak kucağa, koyun koyuna, el ele, kol kola devleti ve sermayeyi bölüşerek mutlu, refah içinde hayatlarını sürdüreceklerdi...
Tayyip yine bakanlarını Pensilvanya’ya gönderip “Hocasının” emirlerini soracak, hayır duasını alacaktı...
“Kumpas” kelimesinin varlığından kimsenin haberi olmayacaktı!..
Aileler perişan, yuvalar viran, içerdekiler ölümü bekleyecekti...
(...)
Ama bugün bakıyoruz, faillerden biri, diğerine operasyon yapıyor...
İktidar ve satılık kalemleri, arkalarında bıraktıkları büyük hasarı umursamadan ve hiç utanmadan, yüzleri kızarmadan temize çıkıyorlar...
Hayır, sizler kirlisiniz, vicdansızsınız!..
Bu güzel ülkeye ihanet ettiniz ve hep böyle hatırlanacaksınız!..
Mehmet Türker Sözcü

Gül “şartların olgunlaşmasını” bekliyor
Siyaset doğa gibi boşluktan nefret eder. Bir güç boşluğu oluştu mu, onu dolduracak, akım kendiliğinden oluşur..
(...) Durum artık o hale gelmiştir ki hangi sorun belirse, hemen “ben çözerim!” diye ortaya atılan Tayyip Erdoğan, sorundan daha büyük sorun haline gelmiştir.
Şu faizler, dolar sorununa bakın!
Tayyip Bey’in Merkez Bankası’na, enflasyonu artırıyorsun, faizleri indir diye dayatması, isteklerine kulak asılmaması üzerine de “vatan hainliği, faiz lobiciliği” suçlamalarında bulunması, TL’nin dolar karşısnda, öbür dış faktörlerin etkisini de aşan ölçüde değer kaybına neden olmuştur.
Yani bir anda “TL., faiz, dolar sarmalı” sorunu bizzat Tayyip Erdoğan sorununa dönüşmüştür.
En sonunda TCMB Başkanı ve ekonomi kurmaylarıyla yapılan toplantıda, ekonominin dümenindeki yerini henüz muhafaza etmekte olan Ali Babacan, bu konuda alınacak ilk önlemin Tayyip Bey’in susması olduğunu söylemek zorunda kalmıştır.
Merkez Bankası ile girişilmiş yıkıcı faiz düşürme tartışması, Tayyip Erdoğan’ın nasıl kontrolsüz yıkıcı, zararlı bir güç haline geldiğinin birçok örneğinin sadece biridir.
Tayyip Bey kontrolsüz gücüyle, güç sorunu yaratıyor.
Tayyip Bey kaldıkça giderilemeyecek görünen bu sorun, Abdullah Bey’i daha çok çağırır siyasete. Ve bir gün koşullar olgunlaşınca bakarsınız, Abdullah Bey dönüvermiş.
Öyle inanmaz inanmaz bakmayın! Unutmayın! Siyasette yalnız ölüler dönmez.
Ali Sirmen Cumhuriyet

Külliyen süreç(!)
(...) İşte size birkaç gün içinde, bazıları aynı gün hatta aynı saatlerde “Sürecin ana aktörleri” tarafından yapılan açıklamalar.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: “Nevruz’da tüm çatışmayı, şiddeti, silahı demokrasi ateşinde yakacağız ve o ateşin üzerinden atlayacağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: “IRA silahları betona gömdü. Ama bizdeki teröristler böyle bir adım atmıyor. Çünkü o adımı attığında varlık nedeni ortadan kalkacak.”
KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık: “Apo gelip kongreye katılmadan silah bırakmayız. Oslo’da Apo ile görüşme talebimiz kabul edilmişti. Bu söz tutulmadı.”
(Bu açıklamalardan bir iki gün sonra... Yalçın Akdoğan ile HDP heyetinin bir araya gelmesinin hemen ertesinde)
Pervin Buldan: “16 kişilik izleme heyeti oluşturuldu. Bu heyette akil insanlar ve bölge başkanları yer alacak.”
Yalçın Akdoğan: “Meclis’te gerçekleşen sıradan bir görüşmeye atfen spekülasyonlara yol açacak açıklamalarda bulunmak sürecin ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Bunlar külliyen yalandır.”
Peki doğru olan nedir? Kim söyleyecek?
Melih Aşık Milliyet

Ey vatandaş, ilk hedefin sandık nöbeti; ileri!
1- Viranşehir’in otuz üç köyü var. 2010 referandumunda otuz üç köyde yaklaşık on bin seçmen, tek bir eksik olmadan, hepsi oy kullanıyor. Vay anasına, bu âlemde zor görülür bir seçmen davranışı, hem de Viranşehir’in köylerinde. Devamı var, on bin seçmenin tamamı, tek bir eksik olmadan “Evet” diyor. Vay anasına, bu âlemde zor görülür bir sonuç. Kim bilir kaç örnekten biri Viranşehir, yine sandık güvenliği. 2- Şu köyde, bu kentte şu lojmanda, öteki sitedeki sandıklarda kimlerin oy kullandığı belli. Oralarda oy kullananların siyasi eğilimi belli oluyor. Sonuca göre, iktidar o sandık çevresine ya ödül veriyor ya ceza. Bir tür fişleme.
(...)
Haziran seçiminde mesele yine hayati, son ana kadar sandık başında nöbet tutmak. Türkiye’nin her yerinde.
Yalçın Doğan Hürriyet

Her gün onlarca polis gözaltına alınıyor!
Ama 634 gün önce Berkin’i vuran polisten haber yok!
Akif Kökçe Milliyet
(Açık Pencere)