MEDYA POLEMİK (15 Haziran 2014)

MEDYA POLEMİK (15 Haziran 2014)

Musul hamlesinin 7 hedefi

Taşeron Koalisyonu’nun Musul işgali hamlesinin saptayabildiğimiz 7 hedefi vardır:
1) Suriye’de kaybeden ABD, Ukrayna cephesini açarak hamle üstünlüğü elde etmeye çalışmıştı ancak bunda da başarılı olamadı. Obama’nın son konuşmasından anlaşıldığına göre ABD yeniden Ortadoğu’da mevzi kazanmaya dönük hamleler yapacaktır. İşte IŞİD’in Musul hamlesi bunlardan biridir.
2) ABD açısından Suriye ile Irak içinde petrol bölgesi olan bir yayı sorunlu hale getirmek, yani Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan İran, Irak, Suriye hattı içinde gedik açmak önemli bir jeopolitik kazanımdır.
3) Bu sorunlu bölgeye dayanarak Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üçe bölünmesi kolaylaşacaktır.
4) Kerkük ve Musul’u bu hamleyle Bağdat’tan koparmak, “Türkiye himayesinde Kürdistan” ın önünü açacaktır. Böylece Erdoğan ile Barzani işbirliği, petrolden öteye geçecek, daha da ete kemiğe bürünecektir.
5) “Türkiye’yi Kürtlerle büyütme” adı altında Fars-Arap bloğuna karşı düşmanlık sürdürülecektir.
6) Türkiye Suriye’de Rojava’ya yani Suriye Kürdistanı’na razı edilecektir.
7) Washington için Maliki’nin ABD’den yardım istemek zorunda kalması önemli bir hedeftir. ABD, böylece “katlandığı” Maliki’yi bir parça hizaya sokabilecektir!
Ancak tüm bu hedeflerin gerçekleşme şansı yoktur. Dünya Atlantik merkezli değil, Asya merkezli dönmektedir ve ABD’nin bu hamleleri nihai sonucu değiştiremeyecektir.
Mehmet Ali Güller/Aydınlık


Türkmenlerin kaçacak yeri yok
Soydaşlarımız Erdoğan eliyle Barzani’nin kucağına sürükleniyor...

IŞİD’in, Musul’u ele geçirmesi sonrası Şii Türkmenler kenti terk ediyor. IŞİD tehdidinden kaçanlar, Erbil’e uzanan yolda yaşadıklarına isyan ediyor.
(...)
Kani Kırcalı kontrol noktasında üç pikabın kasasına doluşmuş Şii Türkmen ailelere eşlik eden ve sadece ismini veren Yahya adlı yaşlı kişi elinde Kürt bölgesinde ikamet edebileceğine dair belgeyi gösterip “Oturma iznim var ama Erbil’e giremiyorum” diyerek öfkeyle konuşmaya başladı. “Şerhan’dan geldik. Necef, Kerbela ya da Bağdat’a gitmek istiyoruz. Havaalanına gitmemize izin verseler bari” diyen Yahya böyle bir zaman ancak Şii bölgelerinde güvenli
olacaklarını düşünüyor. Yahya’nın oturma izni var, ama diğerlerinin yok. Erbil’e geçebilmeleri için kentten birinin himaye sunması yani kefil olması gerekiyor.
Hüseyin adlı genç ise Türkiye’ye sitemkar: “Çatışmalar çıkınca kaçtık. Bağdat yolu kapalı. Burada sıkışıp kaldık. Bir Müslüman çıkıp bize kefalet versin. Türkiye hep Türkmenler kardeşimiz diyor, IŞİD bizi kesecek, Türkiye neden bir şey yapmıyor.”
(...)
Kelek’ten sonra Hazır’ın kontrolü de Peşmerge’de. Peşmerge buralarda yeni durumdan pek memnun gözüküyor. Düne kadar kameralara poz vermeyen askerler caka satıyor. Biri “Mesut Barzan bu işten memnun. Birçok yerin kontrolünü ele geçirdi. Kürt bölgesinin güvenli olduğunu da gösterdi. Burada yaşayan Türkmenlerin de Kürtlerle sorunu yok. Zaten (Başbakan) Tayyip Erdoğan da Kürtlerle bir olun diye telkinde bulundu” dedi. (...)
Fehim Taştekin/Radikal


NATO şovu
MUSUL Başkonsolosluğumuz basılıyor, Dışişleri çok aktif, NATO’yu anında toplantıya çağırıyor, ama askeri yardım istemiyor. NATO da, “Şu anda askeri seçenek yoktur” açıklamasını yapıyor.
Türkiye NATO’yu danışmak için çağırıyor, “Bana saldırı var, gel yardım et” demiyor. Aslında diyemiyor, NATO demek Amerika demek, “Amerika ise askeri operasyondan kaçınıyor”. Irak’tan çekilmiş iken, Afganistan’dan çekiliyor iken, neden bir daha Irak’a girsin? Tek bir neden olabilir: Petrol tehlikeye düşerse. Şu anda tehlike görmüyor, görürse müdahale edebilir. Şimdilik bekliyor. Baskını “kınamakla” yetiniyor.
O halde Türkiye NATO’yu neden toplantıya çağırıyor? İç politika gösterisi, sözüm ona, aktif politika ya, hep duvara tosluyor, zaten NATO haberleri de saman alevi gibi sönüyor.
Yalçın Doğan/Hürriyet


Petrol kadar kIymetİn yok Türkİye
Ankara rehin alınan diplomatlarla TIR şoförlerini ayrı tutu-
yor. Diplomatları diplomatik yollarla, araya birilerini sokarak, kurtarmaya çalışıyor. TIR şoförlerinin kurtarılması ise, başka yöntemlerle, yoksa fidye mi? Umarım, kimsenin burnu kanamadan çözülecek.
Rehinelerin kurtarılması, dış politikanın rehin alınmasını kurtaracak mı? Ancak, savaş zamanlarında yaşanabilecek manzaralar günümüz Türkiye’sinde artık gündelik olaylardan.
Dış politika insanlarımızın hayatını tehdit eder hale geliyor.


İtibarı sıfırladı
Türk devleti bir hafta içinde iki terör örgütünden ağır tokatlar yedi.
Diyarbakır’da bayrağını koruyamadı.
Musul’da tek kurşun atmadan kendi toprağını teslim etti.
Ülkemizin bölgede ve dünyada itibarı sıfıra indi.
Bir ülkeyi dünya milletleri önünde bu kadar küçük düşürmeye bir iktidarın hakkı var mı? Melih Aşık/Milliyet


Günler şaşkınlığa gebe
(...) Evet rehin tutulan Türk diplomatlar, güle oynaya bırakılacaklar fakat Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun izlediği “Stratejik Derinlik” cilalı “sıfır sorun” politikasının Ortadoğu bataklığında boğulduğu görülecek. Türkiye “Kürtler-Sünniler-Şiiler diye üçe bölünmüş Irak’ta kimi tutacağını” şaşırmış bocalayıp duracak...
Necati Doğru/Sözcü


İçimizdeki IŞİD
Nereden çıktı bu IŞİD
demeyin...
İçimizdedir...
(...)
Bir kadın yazarımız vardı, severek izlerdim, başı örtülü, ama yüreği özgürdü...
Kaçırdılar...
38 gün boyunca bir villanın mahzeninde işkence ettiler, tüm işkence seanslarını kamerayla kaydettiler... 38’inci gün domuz bağı ile boğdular... Öldüğünden emin olup gömdüler ve arkasından “Şükür namazı” kıldılar...
Konca Kuriş’in cesedinin yanında daha onlarca işkence edilmiş ceset bulundu kazınca...
Bir yolunu bulup yapanları saldılar...

*

Ozanları otel odalarına doldurup yaktı bizim IŞİD...
İnsanlar çığlık atarken ve yanık insan etinin kokusu ortalığı basarken...
Tekbir getirdiler...
Elebaşıları milletvekili oldu...
Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun ve daha niceleri...
Tümü dinci terör tarafından bombalarla, kurşunlarla öldürüldüler...
Cinayetler karartıldı...
(...)
Ateşe vermek ya da domuz bağı ile boğmak mı gereklidir illa?..
Bir aydının hücrede kendini tavana asması, bir parmaklığın içinde doktorsuz ilaçsız ölüme terk edilmesi, önüne ailesi ile ilgili kaseti koyup kendi kafasına kurşun sıkması, ya da gururundan yüreğinden vurulması yetmez mi?..
Yine tekbir getirerek...
Yine şükür namazı kılarak...

*

Dizinin dibine oturdun ya...
Ne uzaklarda arıyorsun...
IŞİD’tin mi?..
Bekir Coşkun/Cumhuriyet


Ciğer yiyenler aramızda
Erdoğan-Davutoğlu ikilisi, sadece Türkiye’yi Ortadoğu’daki siyasal mezhep savaşları bataklığına sürüklemekle kalmadı...
El Kaide’yi de Ortadoğu’ya yerleştirerek, sanki eskileri yetmiyormuş gibi bölgede yeni bir çıban başı daha yarattı...
Bununla da yetinmedi, bu savaşı, hem ona dahil olarak hem de sınırlarımızı açarak içimize soktu!
Emre Kongar/Cumhuriyet