Medya Polemik (10 Ekim 2012)

Medya Polemik (10 Ekim 2012)

Medya Polemik

Başbakan “evlatlarımızı öldürenlere ağlamayız” diyor ama...
“Ön şartı Öcalan’a özgürlük” olan Yeni Oslo pazarlığı!
İki haftadır özellikle Kürt çevrelerinde yaptığım araştırmalarda ağustos sonu ile eylül ayında Kürt sorunu konusunda perde gerisinde çok ilginç gelişmelerin yaşandığını öğrendim. Anlatayım:

Hakan Fidan Talabani’den
aracılık yapmasını istedi
1) Celal Talabani uzun süredir Almanya’da bir hastanede tedavi görüyordu. 17 eylülde ülkesine döndü. Talabani Irak’a dönüşünden önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la hastanede bir görüşme yaptı. Bu görüşmeyi Almanya’dan değişik kaynaklardan da doğrulattım. Fidan Talabani’den PKK’nın ateşkes ilan etmesi için aracı olmasını istedi. Talabani bunu kabul edeceğini söyleyip devreye girdi ancak sonuç alamadı.
2) Bu süreçte yine devletin inisiyatifiyle Ankara’da (...) Akil Adamlar grubu oluşturulup taraflarla görüşmeye başladı ancak bu girişime de Murat Karayılan kapıyı kapattı.
3) Sürece paralel bir görüşme de Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan 21 eylülde İmralı’ya gitti Öcalan’la görüştü.

Kuzey Irak ziyaretinin
perde arkası

4) Yine süreçle bağlantılı olarak 28 eylülde Talabani’nin Ankara’daki temsilcisi ile Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk Celal Talabani Irak’a dönünce Kuzey Irak’a gittiler. Bu ziyaret sırasında PKK liderleriyle de görüşüp neler yapılması gerektiğini konuştular. Burada PKK liderleri Öcalan’ın İmralı’dan çıkmadan yeni bir görüşme sürecinin olmayacağını ifade ettikleri belirtiliyor.
5) Hakan Fidan’ın başlattığı girişimle PKK’nın ve Öcalan’ın yeni bir Oslo sürecine sıcak bakacağı hesap ediliyordu. Öncelikle tansiyonun düşürülmesi ve seçimlere gidilirken çatışmasız bir ortamda seçimlerin yapılması planlanıyordu. Ancak buna hem Öcalan hem de PKK liderleri karşı çıktı.

İmralı “durun” demedi
metropolü hedef gösterdi

6) Mehmet Öcalan, yaptığı açıklamada Abdullah Öcalan’ın “Son dönemdeki eylemlerinin hemen hemen tümü sorumsuzca. Bu saldırılar halklar arasındaki bu köprüleri ortadan kaldırmaya yönelik. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Bu kopuşu engellemek için, köprüler yıkılmasın diye, elimden geleni yapacağım” dediğini söyledi medyaya. Ancak yaptığım araştırmada Mehmet Öcalan’ın abisinin mesajının tümünü medyayla paylaşmadığını devletin yönlendirmesiyle sadece bir kısmını paylaştığını öğrendim.
Abdullah Öcalan’ın kardeşi vasıtasıyla Türk kamuoyuna ve PKK’ya iki ayrı mesaj gönderdiği, özellikle serseri kurşun gibi saldırılar düzenlenmemesi gerektiğini, önümüzdeki dönemde de saldırılara devam edilmesini, özellikle metropollere yönelinmesi gerektiğini söylediği belirtiliyor. Konuştuğum Kürt kaynaklar Öcalan’ın talimatıyla KCK yapılanmasının yeni bir eylem stratejisi benimsediği özellikle araç bombaları gibi bombalama türleriyle kış boyunca da büyük şehirlerde eylemler yapacağını ifade ediyorlar. Yani özellikle yandaş medyanın büyük başlıklarla kamuoyuna yansıttığı gibi Öcalan’ın PKK’nın eylemlerinden rahatsız olmadığı, Öcalan’ın rahatsızlık nedeninin PKK’nın özellikle Hakkâri’deki Vur-Kal stratejisi nedeniyle büyük kayıplar vermesinden kaynaklandığı ifade ediliyor.
Öcalan’ın kardeşi üzerinden gönderdiği mesajda yapılacak eylemlerin hedefinin kendisinin İmralı’dan çıkarılmasına yönelik eylemler olması gerektiğini ifade ettiği, İmralı’dan çıkmadan da PKK konusunda devreye girmeyi kabul etmediği ifade ediliyor.
Nitekim Murat Karayılan, Öcalan’dan gelen mesajdan sonra çok kritik bir açıklama yaparak yeni bir Oslo sürecinin başlaması için Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılması gerektiğini şart koştu.

Hükümet tutanakları
açıklasın

PKK, Öcalan’ın kamuoyuna yansımayan mesajlarının üstüne net bir açıklama yaparak savaşa devam edeceğini duyuruyor. Zira daha önce de belirttiğim gibi PKK Hakan Fidan’ın Almanya’da Celal Talabani ziyaretiyle başlattığı süreci bir zafiyet olarak okudu ve Fidan’ın talebine ret cevabı vermiş oldu.
Hakan Fidan’ın Celal Talabani üzerinden başlattığı son müzakere süreci de duvara tosladı. Öcalan yeni sürecin başlaması için İmralı’dan çıkarılması gerektiği konusunda ısrarcı. Bunun karşılığında MİT’in şimdilik ne hamle yapacağı bilinmiyor ama önümüzdeki aylarda PKK’nın Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılması konusunda baskı oluşturmak için büyük şehirlerde bomba yüklü araçlarla eylemler yapacağı ifade ediliyor. Nitekim 4 ekimde Diyarbakır’da 200 kg. bomba yüklü bir araç yakalandı. Bu aracın Öcalan’ın talimatları doğrultusunda yapılacak eylemler dizisinin başlangıcı olarak bomba yüklendiği ifade ediliyor.
Eğer hükümet yetkilileri Abdullah Öcalan kardeşi üzerinden PKK’ya kış aylarında daha stratejik hedeflere yönelin diye talimat vermedi diyorsa buyursun son görüşmenin tutanaklarını
açıklasın.
MİT veya hükümet yetkilileri de Fidan’ın Celal Talabani ile Almanya’da bir hastanede görüşüp görüşmediğini açıklasın. Kamuoyunun bunları bilmeye hakkı var.
Emre Uslu/Taraf

Türkiye ateşle oynuyor
Şu yoruma iyi kulak verelim:
ABD bir İslam ülkesine saldırdığı zaman tüm İslam dünyası ABD’ye karşı birleşiyor. O yüzden ABD için en iyisi Sünnilerle Şiileri birbirine düşürmek, kendi işini başkalarına gördürmektir...”
ABD’nin böyle bir politikaya yönelmediğini kim söyleyebilir. Bu arada Türkiye’nin dünya basınında adının “Proxy” yani vekil ülkeye çıktığını kaydedelim....
Nazilerin ünlü mareşali Hermann Goering der ki:
- Halklar savaş istemez ancak liderlerin tavına gelebilir... Bütün yapmanız gereken onlara saldırıya uğradıklarını söylemeniz, savaşa karşı olanları yurtsever olmamakla suçlamanız ve ülkeyi tehlikede göstermenizdir...
Şu günlerde iyice dikkat... Özellikle düşen mermileri kimin attığına...
Melih Aşık/Milliyet

Balyoz davasının müdahilinden şok çıkış
Yargı intikam timine dönüşmüşse savcılar bu iddiaları soruşturmalıdır

...Eğer gerçekten düzmece belgelerle suçsuz insanlar cezalandırılıyorsa, bu iddianın üzerine gidilmeli ve savcılar bu iddiayı soruşturmalı..
Bir insana yapılan bir haksızlık bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir.
Eğer yargı bir infaz timine, bir intikam timine dönüşmüşse bu dehşetli bir iddiadır ve belki de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ve HSYK’nın re’sen bu iddiayı soruşturması gerekir..
Birileri bu tarihi darbe davasını sulandırmak, işin ciddiyetine gölge düşürmek için böyle bir şey yapıyor olabilir mi?
Ben bütün ömrü darbeler içinde geçmiş, 40 yılı aşkın bir süredir kesintisiz sanık olarak yaşamış biri olarak söylüyorum, iddianameye göre Balyoz çetesinin hedefindeki bir kişi olarak söylüyorum, düzmece belgelerle kişilerin yargılandığı ve mahkum edildiği iddiasının soruşturulması gerek..
Bir topluluğa olan öfkemizin bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerek.
İddiaların doğru olduğuna ihtimal vermek istemiyorum. Ama ben ihtimal vermek istemiyorum diye, iddialar görmezden gelinemez.
Abdurrahman Dilipak/Yeni Akit

MHP’de Çin işkencesi sürüyor
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi.
Neler olup biteceği çok önceden görünüyordu. Daha Temmuz ayında “MHP’de deprem” olacağını okuyucularımla paylaştım. Ağustos ve Eylül aylarında Devlet Bahçeli’nin Büyük Kongre öncesi tahmin ettiğinden çok büyük bir muhalefet dalgası ile karşılaşacağını yazdım.
Aynen öyle oldu...
Devam edip, MHP’deki istifa ve muhalefet dalgasının Bahçeli için tam bir “Çin işkencesine” döneceğinden söz ettim. Bu defa işinin her zamankinden daha zor olduğunu ortaya koymaya çalıştım.
O da büyük ölçüde gerçekleşti. Aradan geçen süre içinde pek çok etkili isim “Buraya kadar” dedi:
-Devlet Bahçeli ile gitmiyor. Üstelik, kongre gününe kadar daha önümüzde koskoca bir 25 gün var. Yeni sürprizlere hazırlıklı olun.
MHP, duyanlara parmak ısırtacak pek çok gelişmeye gebe!..

***

Peş peşe muhalefet bayrağını açan il, ilçe ve belediye başkanları ile Büyük Kongre delegelerini saymıyorum.
Bahçeli, en güvendiği isimlerden oluşturduğu 16 kişilik Başkanlık Divanı’nda şimdiden 2 fire verdi. Önce Teşkilatlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Cumali Durmuş istifa etti. Büyük Kongrede Koray Aydın’ı destekleyeceğini açıkladı.
Ardından da Genel Sekreter Yardımcısı Muzaffer Çakmaklı, Bahçeli ile yollarını ayırdı. O da siyaseten hiçbir beklentisinin bulunmadığını açıklayıp, “Koray Aydın” dedi.
MHP MYK’da ise yaprak dökümü devam ediyor.
Şimdilik, muhalefetle birlikte hareket eden ve bunu deklare eden MYK üyesi sayısı 10’u geçti. Kongreye doğru bu sayının 30’a çıkması bekleniyor.
MHP milletvekilleri arasında ise “gizli muhaliflerin” sayısı hiç de az değil. Ancak, muhalif kanat şimdilik onların açığa çıkmasını istemiyor.

***

MHP’deki muhalefet dalgası, henüz bütün kartlarını ortaya sürmedi. Gövde gösterisi 4 Kasım gününe kadar artarak devam edecek.
Koray Aydın’ın, önümüzdeki iki günlük süre içinde oldukça kritik görüşmeleri var. O görüşmelerin ardından muhalefet saflarına yeni ve etkili isimlerin katılması bekleniyor.
Bitmedi...
Geçmişte Alparslan Türkeş’in en yakınında bulunan bazı simaların da önümüzdeki günlerde muhalefet saflarında boy göstermeleri şaşırtıcı olmayacak.
Bunların hepsi, MHP’de yıllardır yaşanan birikimin sonuçları! Partideki muhalefet yuvarlanan kartopu gibi büyüyor.
Açın internet sitelerini bakın...
Sayıları 10’u bulan Genel Başkan adayları “yeter artık” türünden ilanlar veriyorlar.
Suat Başaran gibi partinin önemli isimleri, Bahçeli’ye sert eleştiriler gönderiyorlar: “Devlet Bahçeli ile devam etmek sadece zaman kaybı değil, ondan çok daha önemlisi kan kaybıdır.”

***

Peki, Devlet Bahçeli ve çevresi ne yapıyor?
Delegelerden bir dönem daha destek istiyor.

4 Kasım Büyük Kongresi için “şaka gibi” bir sloganla delegelerin karşısına çıkıyor: “Türk Milleti Sensiz Asla.”
Oysa, kamuoyu araştırmaları ortada.
Devlet Bahçeli’nin MHP’sinin oy oranı yüzde 15’ler civarında. Bunların içinde muhalifler de var. Parti tabanında “Olmuyor, bu iş gitmiyor” diye düşünenlerin sayısı hiç de az değil.
MHP’nin bugün içinde bulunduğu durum, geçmişte ABD’nin CHP ile ilgili yaptığı tespitten farksız. Deniz Baykal döneminde ADB tarafından bir CHP fotoğrafı çekilmiş ve bu da Vikileaks belgelerine yansımıştı: “CHP’ye oy verenlerin büyük bölümü bile Baykal’ı istemiyor.”
Bugünün MHP’si de benzer bir durumla karşı karşıya.
Devlet Bahçeli, MHP içinde tartışılıyor.
Genel Merkez ise, Devlet Bahçeli için “Türk Milleti Sensiz Asla” sloganı ile delegenin karşısına çıkıyor!
Mizah gibi!
Giderek büyüyen muhalefet dalgası ise Devlet Bahçeli için “Sen gönlümüzde açmadan solan bir gülsün” şarkısını mırıldanıyor.
İşte MHP’nin son fotoğrafı bu.
Emin Pazarcı/Takvim

Başbakan’ın fırçasıyla ofsayta düşenler
Başbakan dün çıktı; biz ölen terörist için ağlamadık, ağlamayız dedi..
Fırçayı bastı..
Emniyet müdürünün kendi işine bakmasını
istedi..
Ortalık buz kesti..
Nasıl kesmesin ki.. Başbakan Yardımcısı Arınç takdirle karşılıyorum demişti, AKP’li vekil Ensarioğlu altına imzamı atarım diye destek çıkmıştı.. Birçok AKP’li alkışlamıştı..
İktidara destek veren gazeteler sayfalarını açmıştı.. Alkış korosuna katılmıştı..
Bakalım ne yapacaklar?. Müdüre destekten müdüre yergiye nasıl geçecekler? Virajı nasıl alacaklar?
Mehmet Tezkan/Milliyet


Yalakalar hep vardı ama eskiden daha mütevaziydi
Sütunları ve ekranları dolduranlara göre peşine takıldıkları Başbakan, çağ atlatan bir kahraman!
1950’lerde benzer pek çok kahraman çıkmıştı sahneye.
Hatta içlerinden birine uygun şu iki dize dillere destandı:
“Üç kişidir bu vatanı kurtaran / Atatürk, Çakmak, bir de Koraltan.”
Hiç değilse o devirde yalakalar daha mütevazı idi.
1950’de tek başına iktidara gelen DP’nin Millet Meclisi Başkanı seçtirdiği Refik Koraltan’ın vatanı kurtardığını ilan ediyorlardı.
Ya şimdi?
“Bir kişidir vatanı kurtaran / Erdoğan, Erdoğan, Erdoğan!”
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet