MEDYA POLEMİK (08 Ocak 2015)

MEDYA POLEMİK (08 Ocak 2015)

Aslında komisyon aptal olduğumuza karar verdi

Adamın elinde şemsiye görüyorlar...
“Bu nedir?..”
“Şemsiye...”
“Şurasını diyoruz, kıvrık yeri...”
“Şemsiyenin sapı...”
“Ne yapacaktın bununla...”
“Şemsiyenin sapı olmadan şemsiye uçar... Sapı olacak ki tutacaksın...”
Suç aleti şemsiye sapından hapiste...
***
Gencin evini aradılar, bir adet baş örtüsü buldular...
Karakol...
Savcılık...
Adli Tıp, mahkeme...
Bizzat Başbakanları “Başörtüsü suç olur mu?” diye diye insanları yargılatırken, bu baş örtüsü delil oldu...
Hapiste...
***
Spor ayakkabı...
“Suç mahallinden kaçmak için kullanılan” diye yazdılar...
Giydirdiler ayağına...
Baktılar oluyor...
Bir insanın kendi ayakkabısının kendi ayağına olması, kanıt sayıldı...
Hapiste...
***
Daha çok örnek var da...
Tüm bunlar, getirdikleri “makul şüphe” kapsamında oluyor...
***
Ama kutu, kasa, para sayar, dolarlar, avrolar, bantlar, kasetler, tapeler, sesler, resimler, tanıklar, kanıtlar...
Makul şüphe sayılmadı...
Suç görülmeyince, hırsız polisi hücreye kapattı...
Savcı atıldı...
Hakim sürüldü...
***
Dünya hukuk tarihinde ilk kez:
Yargılanmadan beraat verildi...
Dünya demokrasi tarihinde ilk kez:
Soruşturulmadan suç görülmedi...
***
Ey Türk Milleti...
Komisyonun aldığı karar şudur; bizi aptal yerine koydular...
Emin ol...
Geri zekalı muamelesidir bu...
***
Kaldır başını...
“Değilim” de...
Yoksa tarihe geçeceksin yeminlen...
Bekir Coşkun Sözcü

Değil kol burun kılını bile kesemez
Yeni Türkiye’nin(!) yeni Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, “yolsuzluk yapan kardeşimiz olsa kolunu keseriz” dedi.
Yalancı çıktı. Pısırık çıktı. Koltuk düşkünü çıktı. Hesapçı çıktı. Kişiliksiz çıktı.
Evet efendimci çıktı. Emredersiniz deyici çıktı. Biat bahçesinin gülü çıktı. Bırakın kolunu bir kenara, izin almadan, burnunun kılını, bıyığının tek telini bile kesemeyeceği bir kez daha ortaya çıktı. Saray Sevici ne derse o! Başbakan, zavallı yapıldı. Bütün parti zavallı kaldı. Hepsi “tek ağza” bakıyor. Eski Türkiye’nin ahlakı, vicdanı, adaleti, asaleti vardı. Yeni Türkiye ahlaksızlığı, yolsuzluğu, rüşveti, hırsızlığı, yalanı ve dolanı kılavuz yaptı.
Necati Doğru Sözcü

Mahkemeye gidilmedi ki aklansınlar

İktidar milletvekilleri de iktidara yakın duran gazeteciler de günlerdir aynı şeyi söyledi..
Ya bilmedikleri için söylediler..
Ya da bildikleri halde algı oluşturmaya çalıştılar..
Ekranlara çıkıp söyledikleri şuydu: Yolsuzluk ve rüşvetle suçlananlar mahkemece aklandı.. Mahkeme takipsizlik kararı verdi.. Mahkeme takipsizlik kararı vermişken meclis komisyonun başka karar vermesi doğru olmaz..
Tamamen yanlış.. Mahkemeye gidilmedi ki aklansınlar..
Doğrusu şu.. Soruşturma dosyasını savcı kapattı.. Takipsizlik kararını savcı verdi.. İddianame yazıp soruşturmayı mahkemeye taşımadı..
Ama savcının kararına itiraz edildi.. Mahkeme itirazı reddetti..
Reddetti ama başka gerekçeyle reddetti..
İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği takipsizliğe itiraz edenlere dedi ki; soruşturmayla ilginiz yok.. Mağdur değilsiniz.. Bu sebeple itiraz hakkınız da yok..
İtiraz edenlerden biri müşteki konumundaki eski emniyet müdürüydü.. Ona da Senin meselen Muammer Güler’le, onun dosyası Meclis’te.. Savcılığın soruşturma yetkisi yok.. cevabını verdi..
Meselenin aslı astarı budur..
Mehmet Tezkan Milliyet

O raporu kim yazıyor?
9 Ocak’a kadar Meclis Başkanlığı’na sunulacak Soruşturma Komisyonu raporunu... Dört eski bakanı AKP oylarıyla Yüce Divan’dan koruyan, Meclis’te görüşülecek o raporu kim yazıyor?
Komisyonun CHP’li üyesi Rıza Türmen her toplantıda ve sık sık, üyelerin dışında komisyonda oturan birilerini göstererek, “Kim bu adamlar” diye itiraz ediyor. O adamlar Adalet Bakanlığı uzmanları, raporu onlar yazıyor. Usulsüzlük diz boyu, Adalet Bakanlığı uzmanlarının, yani yürütmenin parçası olan kişilerin komisyonda, rapor yazmada işi ne?
Komisyon madem savcı görevi yapıyor ki, AKP her fırsatta bunu söylüyor, o uzmanların;
a) Komisyonda bulunmaları,
b) Rapor yazmaları yürütmenin yargıya müdahalesine bir örnek daha.
309 ve 504
Başından beri pek çok usulsüzlük yaşanıyor. Tanık dinlemede ayak sürçmelere ek olarak, imhasına karar verilen şu tapeler. İki tape var, biri 309 sayfa, 17 Aralık operasyon sabahına kadar olan süreyi kapsıyor, telefon dinlemeleri başta. İmha edilecek olan bunlar. İkincisi 504 sayfa, 17 Aralık sonrasında ele geçen belgeler, alınan ifadeler ve görüntüler. 504 sayfalık ikinci tapeler komisyona hiçbir zaman gelmiyor. Eksik soruşturmanın bir başka göstergesi. 309’u imha edince 504’ün altı da imha edilmiş oluyor, yasal olarak kullanılamaz hale geliyor.
Aniden telefon
Komisyon toplantısında sadece başkan Hakkı Köylü’ye değil, bazı diğer AKP’li üyelere de telefon geliyor. Ama en kritik telefon bir önceki toplantıda, belki de karar anında Hakkı Köylü’ye geliyor. O ana kadar, bazı AKP’liler “Yüce Divan’a gönderelim” diye düşünüyor olabilir. Ancak, o telefonla birlikte, karar önceki güne erteleniyor. Ve hava değişiyor. Toplantıya geliyorlar. Bazı AKP’liler önlerinde bir yazı var, onu okuyor, okumayanlar ise “Arkadaşlara katılıyorum” demekle yetiniyor.
Sürpriz değil. Yüce Divan kararı olsaydı, AKP iddiaları çökecek, paralel maralel hikâye olacak, seçim öncesi iş büyüyecek, ayıkla pirincin taşını. Ama şimdi yolsuzluk iddiaları AKP sırtında hep yük. Sürekli yüzlerine vurulacak. Hiç unutulmayacak.
Yalçın Doğan Hürriyet

Kim derdi AKPkomünizmi getirecek
Darbe engellendi. Kefenler giyildi. Herkesin malı ortak. Kim derdi AKP komünizmi getirecek.
Tek sorun kefenlerde. Kir, çamur, pislik içinde geziyoruz. Birileri çamaşır makineleriyle sabunları ve hatta suları çalmış.
“Aman” dedi seyrek bıyıklı adam “boş ver”, yanındaki küçük bilginin yanağından bir makas aldı. “Ak kefen” dedi “tez kirlenir”.
Özgür Mumcu Cumhuriyet