MEDYA POLEMİK (08 Kasım 2014)

MEDYA POLEMİK (08 Kasım 2014)

Saray var rezil eder; saray var vezir eder

(...) Nikolay Çavuşesku’nun sarayı:
Tarihi ve doğal alanları yıkıp kendine Casa Poporului sarayını yaptırdı...
En büyük salonu bir futbol sahası büyüklüğündeydi... İçi pembe ve beyaz mermer kaplı sarayın aydınlatılmasında Medias kristalinden 4 tonluk avizeler kullanıldı...
İki bin hafiye koruyordu sarayı...
Çavuşesku ile eşi Elena, terk edilmiş bir çiftlik duvarının önünde kafalarına ikişer kurşun sıkılarak infaz edildiler..

*

Saddam Hüseyin’in sarayları:
75 sarayı vardı...
Sarayları yapay göller, adacıklar, palmiye ağaçları ile süslüydü. O en çok El Fav sarayını severdi...
Baktı seviyor, yanına bir tane daha yaptırdı ki iki tane olsun...
Kapıları altındı, geceleri renkli ışıklarla aydınlatıldığında çok güzel gözüküyor, arada bir önünde resim çektiriyordu...
Sonunda onu, ancak yatarak sığabileceği bir çukurda buldular...
Astılar...

*

Muammer Kaddafi:
Libya’daki sarayları yetmiyormuş gibi komşu Mali’de bile bir sarayı vardı. Ana sarayı Babül Aziziye sarayı idi.. Üç kat beton duvarlar, çelik zırhlı panjurlarla korunan pencereler, zırhlı çelik kapıdan girilen bir kalenin ortasındaydı.
Altında sığınak, dinlenmeye karşı özel odalar, bomba geçirmez salonlar var idi...
Saraydan kaçmayı başaran diktatörü yakalayıp linç ettiler...

*

Viktor Yanukoviç...
Ukrayna’nın başbakanıydı, cumhurbaşkanı olunca çok sevindi...
140 dönümlük bir parkın ortasına kurulan saray, altın muslukları, kristal kapı tokmakları, mermer sütunları ile görenleri şaşırttı...
Halk ayaklanıp kapıya dayanınca Yanukoviç’i servetini alıp tüydü...
Nerede olduğunu bilen yok...

*

Sadece son yıllardaki “diktatörler ve saraylarıdır” bunlar...
Demek istediğim; saraylar diktatörleri ve günahlarını saklamaz...
Dünyanın en büyük, en görkemli sarayını yaptırıp içine girse, yarı çıplak onurlu bir çoban kadar güvende olamaz diktatör...
Ve saraylar diktatörlerin günahlarının birer anısı olarak öyle kalırlar...
Sarayların tabiatıdır; kimisi girince vezir, kimisi rezil olur...
Bekir Coşkun / Sözcü

Kripto dünya lideri(!)

(...) Amerikan Forbes dergisi, her yıl “dünyanın en güçlü isimleri” diye bir liste yapıyor.
Ve bu listede, “dünyanın en güçlü 20 ekonomisinden” birine sahip olan Türkiye’nin “dünya lideri” Cumhurbaşkanı yok!
Birinci sırada, geçen yıl olduğu gibi yine Putin var!
Kim bilir, belki aslı liste birincisi olduğu için “çakmasını” listeye almamış da olabilirler tabii, ben bununla ilgili bir yorum yapmak istemiyorum!
Listenin “taraflı” olduğunu şuradan anlıyoruz ki Mehmet Barlas’ın “Kendisini hâlâ süper güç zannediyor” diye tarif ettiği Almanya’nın lideri Merkel bile listenin beşinci sırasında!
Yetkilerinin azlığı nedeniyle AKP’li Burhan Kuzu tarafından “Zavallı Obama” diye tarif edilen ABD Başkanı da listeye ikinci sıradan girmiş.
72 kişilik listede yok yok!
IŞİD’in lideri Ebu Bekir El Bağdadi bile listenin 54. sırasında!
Listede Lakshmi Mittal gibi şirket sahipleri, FİFA Başkanı Blatter gibi sivil örgüt yöneticileri bile var ama bizim “dünya lideri” yok!
(...)
Baktım ki liste 72 kişide bitiyor. Demek ki bizim “dünya lideri” 73. olmuş ama listede görünmesin diye yetmiş ikinci kişide kesivermişler!
Ne de olsa önyargılı, müdahaleci ve taraflı bir yabancı medya söz konusu!
Bir de uyarı: Bu liste ile ilgili tek haber Sabah’ta yayımlandı. Yoksa, Sabah’ta da bir “paralel sızma” mı var?
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

ABD Kongresinin AKP’ye maliyeti

ABD Kongre seçimlerinin sonucunda Cumhuriyetçiler Temsilciler Meclisi’nden sonra Senato da çoğunluğu sağlamış oldu.
(...) Obama’nın şu ilk açıklamasını önemle not ediyoruz: “IŞİD’e karşı askeri güç kullanımına yönelik yeni bir yetki için Kongre ile temaslara başlayacağım!”
(...) Bunun kuşkusuz AKP Hükümeti’ne “maliyetleri” olacaktır!
Örneğin AKP Hükümeti pazarlıkta kullandığı İncirlik’in “ana karargah” yapılmasına izin verebilecektir.
Örneğin Cumhuriyetçiler Erdoğan ve Davutoğlu’ndan “IŞİD’le birlikte Esad’ın hedef alınmasının” karşılığında İsrail konusunda taviz isteyecektir.
Örneğin Washington, IŞİD stratejisinde esneklik ve bir kaç ay sonra gündeme gelecek olan sözde Ermeni soykırımının 100. yılı girişimleri karşılığında Ortadoğu’da Türkiye-İsrail-Suudi Arabistan ekseni kurulmasını isteyecektir. (...)
Mehmet Ali Güller / Aydınlık

Ölen öldüğüyle kalıyor

Emenek faciasından sonra Başbakan, ’İşletmenin veya herhangi bir kurumun ihmali varsa hesap sorulur, hiç kuşkunuz olmasın’demişti.. Ben de bu köşeden..
Benim kuşkum var demiştim..
Örnek olarak da Soma faciasını göstermiştim.. Facianın işletme ayağı yargılanıyor.. Müebbetle yargılanıyor.. Facianın kamu ayağına ulaşılamıyor...
Çünkü Çalışma Bakanı izin vermiyor.. Müfettişleri koruyor.. Bakan Çelik, Hürriyet’ten Nuray Babacan ile konuşurken; ’Ne izin verdim ne isim verdim’demiş..
Yaptığıyla övünmüş.. Savcı kim oluyor da müfettişlerin ismini istiyor.. Haddi mi demeye getirmiş..
Zaten ne diyor? İzin istenmesi bana ideolojik geldi diyor..
İdeolojik de, algı operasyonu de işin içinden çık..
Yeni Türkiye’nin âdeti bu mu?
(...)
Dönemin Başbakanı ilk gün söyleyeceğini söylemişti; bu işin fıtratında var demişti!. Bu ülkede bu sebeple ölen öldüğüyle kalıyor..
Mehmet Tezkan / Milliyet


“Asıl faşist, pislik olan sizsiniz!”

(...) Meclis’te bütçe görüşmeleri yapılıyor. Söz alan CHP İzmir Milletvekili Aytun Çıray iktidarı eleştirerek:
“Peşmerge kuvvetleri, Türkiye topraklarından, (başka devletin liderine Biji Obama diye tezahürat yaparak), Yunan ordusunun Türkiye’ye girdiği gibi gösterilerle gelip geçiyor.” diyor.
PKK yanlısı Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan bu söz üzerine:
“Nasıl konuşuyorsun sen? Onlar Peşmerge, Yunanlı değil! Kürdistan’dan geldi, Kürdistan’dan girdi, Kürdistan’dan Kobani’ye gitti.” diye bağırıyor.
Şu ifadeye bakar mısınız? Kürdistan’dan gelip, Kürdistan’dan girip, Kürdistan’dan Kobani’ye gitmişler... Türkiye ne zaman bölündü, ne zaman Kürdistan kuruldu ki?
Tayyip Erdoğan’ın “Açılım süreci” diye diye şımarttığı kafaların çarpık zihniyeti bu...
Bunlarda vefa duygusu ve utanma hissi de yok. Hem Türkiye Cumhuriyeti’nin milletvekili olarak Meclis’e giriyorlar, hem aldıkları kıyak maaşlarla karınlarını doyuruyorlar, hem de o devletin temeline dinamit koymak istiyorlar!
Aytun Çıray gibi devleti savunan milletvekillerine de “Faşist” diye bağırıyorlar!
Çıray, Meclis Kürsüsü’nden, onlara anlayacakları dilde cevap vererek “Asıl faşist olan, pislik olan sizsiniz!” dedi. Daha ne desin?
Rahmi Turan / Sözcü

Sen kime benzemeye çalışıyorsun?

(...) Sayın Cumhurbaşkanı’nın Başbakanlık döneminde inşasına başlanan ve bir süre önce Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne dönüştürülen “saray” tartışılıyor.
(...) Sade hayat, tüm peygamberlerin ortak sünnetidir. Aynı zamanda “Devlet Başkanı” da olan Resul-i Âlişan Efendimiz’in kılık kıyafet, yiyip içme, yaşadığı ev (ve tabii büro) açısından, sair ümmetten farkının ve ayrıcalığının olmadığını biliyoruz.
Bizans sarayında ele geçirilen altın tabaklar, kâseler ve kaşıklarla hocalarına iftar veren Sultan II. Mehmed’in (Fatih) Molla Gürani tarafından “Sen kime benzemeye çalışıyorsun?” diye azarlandığı da malum...
Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit