MEDYA POLEMİK (07 Nisan 2014)

MEDYA POLEMİK (07 Nisan 2014)

“Bahçeli önce kendisini tasfiye etsin”

Gelen haberlere göre, MHP lideri Devlet Bahçeli, seçim sonrası düğmeye basmış, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere başarısız il ve yöneticilerini tasfiye edecekmiş!
Bu karara gülmemek elde değil!
Çünkü... Devlet Bahçeli’nin, onlardan önce kendisini tasfiye etmesi gerekir!
Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin!
MHP’li il yöneticileri başarısız da, o çok mu başarılı?
Hiç kıvırtmaya gerek yok! Bu seçimlerdeki mağlûplardan biri bizzat Devlet Bahçeli’dir.

***

“Seçim sonuçlarını iyi okumak lâzım” diyen Devlet Bey’in, aslında kendisinin, bu sonuçları iyi okuyamadığı anlaşılıyor!
İddia ediyorum:
MHP’nin oy potansiyeli, son seçimde aldığı oyların en az iki mislidir.
Peki, neden bu kadar düşük oy aldı?
Bence bunun tek nedeni, Devlet Bahçeli’nin kifayetsiz
liderliği ve zayıf yönetimidir.
Ben bunu, MHP Kongresi’nden önce de yazarak MHP’li delegeleri uyarmaya çalışmış ve:
“Devlet Bey ile devam ederseniz, olduğunuz yerde sayar, hatta geriye gidersiniz!” demiştim.
Fakat, MHP’li delegeler bu görüşüme teveccüh etmeyip, Genel Başkanlığa tekrar Devlet Bahçeli’yi seçmişlerdi...

***

Uzun lâfa gerek yok! Sonuç ortada:
Devlet Bahçeli, MHP’nin başında oldukça, bu parti yerinde saymaya devam edecektir. Hatta geriye gidip, küme düşme tehlikesi ile karşılaşması bile muhtemeldir.
Tüm MHP’liler bu eleştirilerimi lütfen bir dost uyarısı olarak kabul etsinler.
Yazdıklarım acıdır ama, malûm, dost acı söyler!
Rahmi Turan/Sözcü

PKK’dan AKP’ye:

Al başkanlığı ver özerkliği
(...) BDP neden Ağrı ya da Van’da değil de, daha farklı şekilde kaybettiği Urfa ilçelerinde itirazda ısrar ediyor?
Çünkü PKK, Rojava dediği Batı Kürdistan’a yani Suriye’nin kuzeyine bir bağlantı açmak istiyor!

***

PKK’nın ‘Rojava’ya bağlantı’hedefinin üç nedeni var:
1) Türkiye’de özerklik hedefi ile Suriye’deki 3 kantonda ilan edilen özerklik hedeflerini birleştirmek.
2) PYD’nin hâkim olduğu topraklara komşu olarak, Ankara’nın ileride buraya uygulayabileceği basınçlara barikat olmak.
3) Türkiye’de ilan etmek istediği özerkliğe “Rojava’dan” destek
almak.
(...)
AKP’nin 30 Mart seçimleri sonrasında belirlediği yol haritası bu bakımdan önemlidir. Sabah gazetesinden ilan edilen o yol haritasına göre AKP, hem daraltılmış bölge sistemine geçecektir hem de Avrupa Konseyi Yerel Özerklik Şartı’ndaki çekinceyi kaldıracak ve uygulayacaktır! (Sabah, 4 Nisan 2014)
Böylece AKP ile PKK 30 Mart sonrasında yeniden “özerklik hedefinde” buluşmuş oldu. Aynı şerhi kaldırmayı sürekli vaat eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da lütfen not ediniz!
(...)
Özerklik ancak başkanlık sistemiyle uygulanabilir ve Erdoğan 30 Mart’tan çıkarabildiği yüzde 45 nedeniyle başkanlık için PKK’nın oy desteğine mecburdur!
Bu denklemin iki taraflı olguları da hemen belirmiştir:
1) Fehmi Koru’ya konuşan Abdullah Gül, “Check-balans hassasiyetleri korunursa ABD’deki gibi bir sistem olabilir” dedi. Yani Gül başkanlığa yeşil ışık yaktı!
2) Pervin Buldan, süreci ilerlettiği takdirde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını destekleyebileceklerini ilan etti.
(...)
ABD Irak’ı da Suriye’yi de bölemedi, Kürt Koridoru’nu inşa edemedi. Araçlarını özerkliğe kışkırtması, Türkiye’deki rejimini kurtarabilmek içindir. ABD’nin Erdoğan dışında gerçekçi bir seçeneği yoktur ama Erdoğan’la da Türkiye’yi denetim altında tutamamaktadır. İşte ABD bu nedenle, özerklik kışkırtması ile TSK’yı Amerikancı bir darbeye mecbur etmeye çalışacaktır...
Mehmet Ali Güller/Aydınlık

Kırım vakası Avrupa’yı kaşıyor
Batı’nın küresel düzenin belirleyicisi olarak mütemadiyen ‘komplolar’ kurduğu hükümlerini verenler için büyük olasılıkla ibretlik bir döneme giriyoruz (...) ekonomik- siyasi sistem dünya çapında farklı ‘kombinasyonları’ zorlarken, aslında hiçbir coğrafya ‘bölünerek bütünleşme’ diye anabileceğimiz yeni dizaynlardan azade değil. Kırım’ın Rusya’ya iltihakının Avrupa’daki yankılarına bakmak kafa açıcı olabilir...
Kırım 16 Mart’ta uluslararası hukukta yeri muğlâk olan ‘kendi kaderini tayin hakkına’ dayanarak düzenlediği referandumda Ukrayna’dan ayrılığı/ Rusya ile birleşmeyi onayladı. (...) Batı’da kimsecikler, hadi 20. yüzyılda Sovyet lideri Lenin’in ünlü makalesini kenara koyalım, Amerikan Başkanı Woodrow Wilson’ın 1918’de ortaya koyduğu ilkelerle canlandırdığı ‘kendi kaderini tayin hakkını’ anmaya hevesli değil. (...)

Tartışmalar canlandı

Batı/ NATO ittifakı ile Rusya, kaçınılmaz olarak Doğu Bloku’nun çöküşünden beri ilk kez bu denli ‘soğuk savaş’ rüzgârına kapılmış durumda. (...) Elbette tezahürleri farklı... Balkanlar’da ‘büyük ağabeyi’ Sırbistan’la bütünleşme peşindeki Bosna Sırp Cumhuriyeti, sonbaharda bağımsızlık referandumu düzenleyecek İskoçya ve Katalonya öne çıkanlar... Mayıstaki seçimlerde Frankofon Valonlar ile aralarına daha da mesafe koymak isteyen Belçika’nın Flamanları bir diğer ayrılıkçı... Son tahlilde Bosnalı Sırplar dışındakiler AB’nin ekonomik motorunun ‘teklemesinin’ büyük ölçüde etkisiyle merkezî yönetimlerinin kıskacından kurtulup AB şemsiyesinde bir bağımsızlık düşlüyorlar. Ortak özellikleri Kırım’la birlikte ‘kendi kaderini tayin hakkı’ tartışmasının canlanmış olması.
(...)
Ceyda Karan/Taraf

Du bakalım!
(...) 2002’den beri siyasal ve demokrasi yaşamımız aldatılan koca ile eşi öyküsüne benziyor.
(...) 30 Mart yerel seçimlerini iktidarına güvenoyu diye ilan eden RTE... şimdi devleti 2023’lere dek tepeden tırnağa tek başına yönetmenin kılıfını hazırlıyor ve...
....geleceğin nasıl olacağına işaret eden bütün olumsuz olgulara ve tabii RTE’nin asli niyeti nedenleriyle bilinmesine karşın hâlâ demokrasi türküleri söyleyenler.
.... oysa Başbakan’ın iradesine boyun eğmiş görünmek istemiyorlar ama doğulu karakterlerine uygun, kadere boyun eğenlere özgü doğalarıyla, yine iyimser ama ne ki sanal ...
.... örneğin RTE’nin o sert otoriter, kavgacı, gerginliği tırmandıran davranışlarından vazgeçeceğini, özlenen ve yıllarca önce vaat ettiği özgürlükçü demokrasiye döneceğimizi umut eden düşsel bir sanıyla... kısacası olmayacak duaya amin diyerek hâlâ geleceğe bakıyor ve...
.... “Du bakalım” diye avunuyorlar!
Cüneyt Arcayürek/Cumhuriyet