Cami mi siyasi propaganda merkezi mi!
Sayın Diyanet İşleri Başkanı... Sizinle önce, bana gelen bir okur mektubunu paylaşmak istiyorum:
“Adım Ersen Haliloğlu. Ümraniye Keyap Sitesi’nde bulunan özel bir şirketin finans bölümünde çalışıyorum. Size bu cuma günü Modoko Camii imamının yapmış olduğu vaazdan duyduğum rahatsızlığı aktarmak istiyorum.
(...)
Bu hafta hoca efendi siyaset tarihinden çok önemli hizmetler verdiğini iddia ettiği Necmettin Erbakan’dan bahsetti. Necmettin Erbakan, Türk siyasetinde, çalışana yüzde 50 zam yapmak suretiyle en büyük hizmeti vermiş... 28 Şubat döneminde dinsiz siyonist güçlere direnmiş... Bu yüzden en büyük siyaset adamlarından biriymiş.
Hoca efendi 28 Şubat dönemiyle alakalı olarak haklı ya da haksız bir şekilde şu anda tutuklu bulunan kişilerin yakınlarının da camide olabileceklerini ve bu durumdan incinebileceklerini düşünmeden vaaz sırasında siyasi görüşlerini rahat bir şekilde aktarıp durdu.
Ona göre, Yüksek Askeri Şûra’nın geçmiş dönemlerde irticayı tehlike olarak görmesi ise münafıklıkmış... Lakin rabbimize şükürler olsunmuş ki, şu anda irticanın tehlike olmadığı anlaşılmış ve bu iddiaları ortaya atanlar layığını bulmuş...
Genç kızlarımız başörtülerini çıkarmamak için üniversiteyi Avusturya’da okumak zorunda kalmış ve bu duruma sevinen kâfirler artık susmuş.
Hoca efendinin, kendi siyasi doğrularını camide bu şekilde avaz avaz ilan etmesine, birilerinin “Dur” demesi ya da en azından uyarması gerekmiyor mu?
Saygılarımla.”
Büyük tehlike...
Sayın Diyanet İşleri Başkanı:
(...)
Bu “laik” ülkenin camilerinde siyaset yapmak ne zamandan beri serbest?
Aynı camide namaz kılan ama ayrı siyasi düşüncedeki insanlar, imamın tahrikine ve kışkırtmasına gelip, birbirlerini öldürürse bunun hesabını nasıl vereceksiniz?
(...)
Lütfen bu çok tehlikeli gidişata artık “Dur” deyin...
Aksi halde hesabını asla veremeyeceğiniz olayların yaşanması, an meselesi!
Mustafa Mutlu/Vatan
+++
Tayyip efsanesi iki sayfada eridi
Mektuplarda ne yazılı?
Yazarı Apo, biliyor.
MİT Başkanı, biliyor.
10 maddede toplanmış.
Adı: Demokratik Eylem Planı.
Başbakan, biliyor.
Kandil’de Karayılan, biliyor.
BDP Başkanı biliyor.
Mektup taşıyıcı vekiller biliyor.
PKK’nın Avrupa lideri biliyor.
ABD’nin CIA’sı da biliyordur.
Bir tek Türk halkı bilmiyor.
***
90 yıllık Cumhuriyet rejiminin “ümmetçilik, gericilik, bölücülük, mandacılık mayasıyla sulandırılıp” değiştirilmesinin ve “Türk ile Kürt et ile tırnak değildir” denilerek birbirinden koparılıp bölünmesinin söz konusu edildiği bu 3 mektubun içinde yazılanlar ile basına sızan Abdullah Öcalan tutanaklarındaki arzular, iştahlar, teklifler, tehditler arasında ne kadar benzerlik var?
Zarfa bakma.
İçine bak.
İçi açıklansa öğreniriz.
İçi gizleniyor.
“Tayyip Erdoğan Efsanesini zedelemesinden” korkuluyorsa zaten böyle bir efsane şu günlerde kalmadı.
Tayyip Efsanesi!
2 sayfalık tutanakta eridi.
(...)
“Tutanaklarda söylenenler zırva. Öcalan, ne dediğini bilmiyor” dese halkın zihninde “ne dediğini bilmeyen biriyle ülkenin birlik ve bütünlüğünü görüşme masasına nasıl yatırabilirsin” sorusu
uyanacak.
Tutanaklar sızdı.
Efsane eridi.
Mektuplar da yarın sızar.
Öcalan çıtayı yüksek koydu.
Amacı: Türk Kürt kardeşliği değil.
İki kardeşi bölmek.
Türkiye’nin bütünlüğünü bozmak.
Necati Doğru/Sözcü
+++
Vefa’t
ABD Ankara Büyükelçiliği’nde canlı bomba patladı, güvenlik görevlisi Mustafa Akarsu hayatını kaybetti.
Büyükelçiliğin bahçesine, soyadından yola çıkarak, akarsu şeklinde havuz yapıldı, ağaç dikildi, anıt levhasına “Mustafa Akarsu anısınadır” yazıldı. ABD Dışişleri Bakanı geldi, Anıtkabir’den bile önce, bu anıtın başında yapılan anma törenine gitti. Mustafa’nın eşine, Beyaz Saray tarafından sadece kahramanlara layık görülen Thomas Jefferson Star madalyasını takdim etti. Konuşmasına Türkçe “başınız sağ olsun” diye başlayan ve Başkan Obama’nın taziyelerini getirdiğini belirten ABD Dışişleri Bakanı, “Mustafa bizim için hayatını kaybetti, çocuklarının geleceği için kurduğu hayalleri gerçekleştirmek bizim görevimiz” dedi, oğlu ve kızının ABD’de okutulacağını söyledi. Tören kıyafetli bir Amerikan askeri, hayatını kaybettiği gün yarıya indirilen ABD bayrağını, Mustafa’nın eşine verdi.
(...)
Afyon’da cephanelik patladı, 25 askerimiz hayatını kaybetti. İlk bulgulara göre, anormal bi durum olmadığı, Hindistan’da Pakistan’da böyle şeylerin olabileceği söylendi. Bilahare... Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından “doğal afet şehidi” oldukları açıklandı. Acaba deprem mi olmuştu, yoksa heyelan mı? Kim bilir, belki de tsunami olmuştu. Aileler dedi ki, çocuklarımız nasıl şehit oldu, sorumlusu kim? Milli Savunma Bakanı dedi ki, hassasiyetle soruşturuyoruz, tamamlanmasını müteakip, gereği derhal yerine getirilecektir, hiçbir şey saklanmadan, aziz milletimize açıklanacaktır.
*
Altı ay geçti kardeşim, altı ay.
Tık yok.
Yarın yedinci aya giriliyor.
*
Havuzlu mavuzlu anıt istemiyorlar, madalya istemiyorlar, para-burs istemiyorlar, Afyon Valisi’nden kilim-sucuk filan da istemiyorlar... Sadece çocuklarının neden şehit olduğunu öğrenmek istiyorlar, hepsi o.
Yılmaz Özdil/Hürriyet