Medya Polemik (03 Aralık 2012)

Medya Polemik (03 Aralık 2012)

Medya Polemik

Putin neden Gül ile görüşmüyor!
Başbakanlık ile Çankaya Köşkü arasında demeçler üzerinden yürüyen çekişme, artık dünya liderleri ile fotoğraf kareleri seviyesine kadar düştü mü yoksa?
...Yapılan anlaşma gereği Türk-Rus ÜDİK toplantılarında Türk tarafına Başbakan, Rusya tarafına da Devlet Başkanı başkanlık ediyor. Ancak bugüne kadar yapılan toplantılarda taraflar, birbirinin Konsey dışında kalan başbakan ya da devlet başkanına gerekli “nezaketi” göstermeye dikkat etti. Bu toplantı hariç!
İlk toplantı Mayıs 2010’da dönemin Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev’in Ankara’ya resmi ziyareti sırasında gerçekleşti. Resmi konuk olduğu için zaten Gül ile görüşen Medvedev, ÜDİK toplantısına da Başbakan Erdoğan ile birlikte başkanlık etti. İkinci toplantı Mart 2011’de Moskova’daydı. Heyetlere yine Erdoğan ve Medvedev başkanlık etti. Ancak Başbakan Erdoğan ayrıca o dönem Rusya Başbakanı olan Putin’i de ziyaret etmeyi unutmadı.

***


Bugün yapılacak üçüncü görüşmede Türk tarafının başkanı değişmezken devlet başkanlığı koltuğuna yeniden oturan Putin Rus heyetine başkanlık edecek. Ancak bu kez Putin devlet protokolüne göre mevkidaşı olan Gül ile görüşmeden Türkiye’den ayrılacak.
Dışişleri kaynakları gerekçeyi toplantı yerinin İstanbul olarak belirlenmesine ve Putin’in sağlık sorunları nedeniyle çok fazla temas yapamamasına bağlıyor. Köşk kaynakları ise işbirliği konseylerinin işleyişinin doğası gereği bu tür durumların olabileceğini belirtiyor.
Burada kritik olan “Görüşmenin yerini kim belirledi” sorusu. Putin mi, Erdoğan mı? Yanıtı önceki gün Cihan Haber Ajansı’nın Moskova’dan geçtiği haberde saklı. “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın görüşmelerin İstanbul’da yapılması yönündeki talebini kırmayan Rus liderin...” diye başlıyor haber metni.
Görüşmeler Ankara’da yapılmış olsa, dünyaya iki fotoğraf karesi yansıyacaktı. Birincisi, Gül ile Putin. İkincisi ise Erdoğan ve Putin.
Bugün İstanbul’dan yansıyacak karenin ise tek eksiği Gül olacak.
Başbakanlık ile Çankaya Köşkü arasında demeçler üzerinden yürüyen çekişme, artık dünya liderleri ile fotoğraf kareleri seviyesine kadar düştü mü yoksa?
Utku Çakırözer/Cumhuriyet



Bülent Arınç, Zahid Akman’ı unuttu...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir cümlesine takıldım..
Aslında konuşmasının tamamı sorunlu.. İmam hatip mezunlarını ayrı yere koymuş..
İmam hatipten çıkanları kutsamış, öteki liselerden çıkanları töhmet altında bırakmış..
Demiş ki; “Ama çok şükür bugün satanist olanlar, memleketi soyup soyanlar, yolsuzluk yapanlar imam hatipten yetişmedi. Bu milletin alın terini en güzel şekilde değerlendirenler onlardır yine.”
Bunun anlamı şu.. Din ağırlıklı eğitim almayanlar arasında yamuk insanlar vardır, din eğitimi alanlar arasında yoktur..
Bu tespit doğruysa eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ı nereye koyacağız.. Almanya’daki yüzyılın yolsuzluğuna imza attığı iddia ediliyor..
Dört yıldır yargının karşısına çıkmaması için bin takla atıldı.. Soruşturmayı sürdüren savcılar görevden alındı, dava açıldı..
Haklarındaki iddialar küçük bir müdahaleyle değiştirildi, hafifletildi..
Zahid Akman hangi okuldan mezun mu?
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden..
Mehmet Tezkan/Milliyet



Kafanın dışı jöle içi köle...
Öğrencilerin giyim kuşamı serbest bırakıldı.
Okul formaları kalktı.
Öğrencilerin saçları istedikleri gibi serbest.
Aman ne güzel mi?
Artık o tek tipleşmeden kurtulduk mu?
Eski katı disiplinin yerini özgürlük mü alıyor?
Ne yazık ki hayır.
Düşünmek özgürleşmiyor.
Düşündüğünü açıklamak özgür değil.
Farklı olmak, karşı çıkmak suç.
Yetkilileri protesto eden öğrenciler “terörist” suçlamasıyla hapiste.
Pankart açan öğrenciler yıllarca ceza tehdidi altında.
Giyimi serbest, saçı serbest öğrencinin sesi serbest değil.
Kafanın dışı jöle.
Kafanın içi köle.
Erdal Atabek Cumhuriyet



“Ecdad” dediğin...
Başbakan “Ecdadımız” dediği Osmanlı’yı “Türkler’in atası” olarak mı tanımlıyor?
(...)
Bana göre Osmanlı bizim atamız değil, geçmişimizdir. Eğer kastedilen Türklerse, tarih boyunca kurulan 50 Türk devletinin 49’uncusudur.
(...)
Söylemek istediğim şu ki, 600 yıl hüküm süren bu devlet sonuçta bir “aile” devleti. Devlet yönetimi “babadan oğula” geçmiş. Oğulun çok akıllı, zeki, bilgili ve yetenekli olmasının hiçbir önemi yok. Gün gelmiş deli, gün gelmiş meczup tahta çıkmış.
(...)
İşte bu nedenle Osmanlı Hanedanı’nı, zaferleriyle, başarılarıyla, tarihe geçen önemli adımlarıyla, ama aynı zamanda zaafları, yanlışları ve hatta kötülükleri ile “ecdadımız” olarak değil “geçmişimiz” olarak görmeyi tercih ediyorum.
(...)
Kendisini Türk olarak tanımlayan biri olarak, ecdadımızın Osmanlı’ya değil en az iki bin yıl öncesine dayandığına inanıyorum ve bugün için miladın Cumhuriyet’in ilanı olan 1923 olduğunu düşünüyorum. Çünkü artık biz böyle yaşıyoruz ve böyle yaşamak istiyoruz. Kurduğumuz son devlet bu çünkü. Artık akıllısıyla delisiyle bir ailenin fertlerinin değil, halkın seçtiği kimselerin yönetimindeyiz.
Can Ataklı/Vatan


Hortumculara “estetik” operasyon
Yolsuzluğu tespit ve teşhis edilmiş yandaş işadamlarına yeni ihale verebilmek için “yüzleri” değiştiriliyor
Bizim insanımız en çok neyini değiştiriyor?
Bilgi sordum.
Şu sonuç geldi:
Yüzünü değiştiriyor.
Bu cerrahi yöntemin “devleti soymak demek olan hortumculuğa model yapıldığını” geçen hafta CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu açıkladı.
(...)
Yeni zengin yaratmanın klasik yöntemi olan “hortumlama yani genelden özele servet aktarma” namussuzluğuna şimdi “yüz değiştirme” modeli de vidalandı.
İşadamının adı belli.
Organize çeteleşme yapmış.
Devlet ihalesine fesat sokmuş.
Hazine’ye ve devletin ihalesine milyarlarca lirayı haksız şekilde alan hortum döşemiş.
Müfettişler yakalıyorlar.
Yeni ihaleye giremez.
Devletten yeni iş alamaz.
Yasaklı şirket oluyor.
Şirketin yüzü (yani adı’85) değiştiriliyor. Aynı işadamları başka adlarda şirket kuruyorlar ve aynı bakanlığın koruyucu kanatları altında daha büyük ihaleler alıyorlar.
(...)
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın bilgisi dahilinde TOKİ’den 444 milyon TL tutarında üç ihale alan KC Grup adlı şirketin ve patronun yolsuzluk yaparak TOKİ’yi soyduğu ortaya çıkınca aynı patron “Yeni Sarp” adında bir şirket kuruyor ve aynı bakanlık bu yeni şirkete 450 milyon TL değerinde yeni ihaleler veriyor.
Yüz (şirket adı) değiştiriliyor.
Hortumculuğa devam.
Necati Doğru Sözcü

Mısır’la İslamcılık yarıştırarak olmaz
“Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceğiz” yollu söylemlerle yaratılan beklentileri karşılamaya çalışmak, ancak Türkiye’de olup Mısır’da olmayan kapasitelerin rekabetçi kullanımıyla mümkündü. (...) Oysa şimdi İslamcılık yarıştırarak yaratılan beklentiler karşılanamayınca retoriğe daha fazla abanılıp rol abartılıyor. Beklenti yönetiminde “saf retorik” kullanmak uyuşturucu gibidir; sonu yoktur.
Kadri Gürsel/Milliyet