Nice Yıllara Yıllara...
2013...
Hani bir çift yeni ayakkabı gibi...
Bu sabah bir “huh” üfleyip, burnunu kolumuzun içi ile parlatacağız ve onunla yola koyulacağız...
Bugün eğilip bakın, yeni yol arkadaşınıza...
Parlak...
Pırıl pırıl...
Yepyeni...
***
2012’nin pabucu dama atıldı...
Onunla nerelerde gezindiniz, nereye vardınız bilemiyorum...
Yanlış adımlar mıydı?..
Yön doğru muydu?..
Yakaladınız mı umutlarınızı?..
***
Yanlış yere gidildiğinde, ayakkabılar kadar masumdur takvimdeki yıllar...
Demediler mi bize:
“Akılsız başın günahını çeker ayaklar...”
***
Yine de yeni pabuçlarımızın bizi iyi bir yerlere götürmesini, umutlarımıza ulaştırmasını diledik dün gece...
Koyulun yola...
Nice yollara yollara...
***
Sonra?..
Sonra 2013 kimimizin ayağına dar gelecek...
Yeni yol arkadaşımız kimimizin ayağını vuracak...
Ah o acı çekerek gitmeler...
Kimimizin ayakları yere basmayacak...
Kimimiz çamurların, çirkeflerin üzerinden atlayacağız...
Zor olacak...
Kimimiz o ayakkabımızla sağa sola tekmeler savuracağız...
Kimimizin ayağına basacaklar...
Kimimizin ayakları dolanacak, kimimizin ayaklarına kara sular inecek, kimimiz yaşa basacağız...
***
Derken 2013 eskiyecek...
Parlaklığı kaybolacak, burnu düşecek, içi kokacak, üzerinde çizikler, ezikler, derin yara izleri kalacak...
Onu da dama atacağız...
Yeni bir çift ayakkabı gerekecek...
***
Olsun...
Belki 2013 daha umut verici...
Ayakları olduğunu hatırladı sanki millet...
Meydanlarda, bulvarlarda, sokaklardalar...
***
Diliyorum umutsuzluk arkada kalsın...
Dünyanın damları eski pabuçlarla doludur...
Yolumuz açık olsun...
Tökezlemeden, düşmeden...
Şaşırmadan...
Aydınlığa doğru...
***
Geçirin 2013’ü ayaklarınıza...
Nice yıllara yıllara...
Bekir Coşkun/Cumhuriyet
Geçen yılın en önemli olayları nedir?
* İlki Başbakan’a karşı düzenlenen 7 Şubat darbe girişimi;
* İkincisi de Balyoz davası kararları ve bu bağlamda Ergenekon davalarının aldığı seyir.
* Halk açısından da Silivri yargılamaları konusundaki aydınlanma sürecinin hızla gelişmesi...
* Şüphesiz: Hükümetin Suriye ile neredeyse savaşın eşiğine gelmesi...
* Başka bir nokta da: Ekonomik büyümenin bizzat hükümet eliyle yüzde 2’nin altına düşürülmesi ve 2003 yılının da bu açıdan zorluklarla dolu olacağına ilişkin kestirimler.
* Vee kesinlikle ODTÜ’ye Başbakan’ın polis ordusuyla büyük baskını ve üniversiteli gençliğin büyük kentlerde ayağa kalkması.
Orhan Bursalı/Cumhuriyet
Dinciliğin dökeceği kanlar!
Türk halkı olarak yeni bir oluş sürecine girmiş bulunuyoruz. Türkiye ile, Türk’ün ruh ve iman kökleriyle hesaplaşıyorlar. İşin kotarımı, Kelimei Şehadet’in ve Malazgirt ruhunun bin yıllık düşmanı haçlılarda. Destek ve meşrulaştırma işi ise içerdeki kanı bozuklarla imanı bozuklara ihale edilmiş. Türkiye borç batağına tepesi üstüne batırılmış. Seksen küsür yıllık birikimlerimizin işe yarar nesi varsa ona buna satıldı. İslam dünyasındaki en yakın komşularımızla neredeyse kanlı bıçaklı olmuşusuz. Hukuk askıya alınmış. Süratli bir biçimde diktatörlüğe gidiyoruz.
Diktatörlük özlemleri hedefine vardırılırsa bölücü terörün döktüğü kana ilaveten dinciğilin dökeceği kanlar dönemi başlayacak.
Türkiye şundan haberdar mı:
Dincilik, planını çok becerikli bir biçimde ve çok önceden yapmış bulunuyor. Dincilik yıllardan beri iç ve dış teröröre yatırım yapıyor. Ayağını tam sağlam bastığı anda, Türkiye’nin canını yakacak kıyımlar sürecini açacaktır. Böyle giderse dincilik bu millete yakın bir gelecekte PKK’ya rahmet okutacak dehşetlere imza atacaktır.
Allah bu milleti korusun. Yeni yılınız kutlu olsun!
Yaşar Nuri Öztürk/Yurt
Başbakanın bürosunda böcek
Başbakanın bürosunda böcek bulunmuş!.. Bu bir tehdittir. Aldığın bütün güvenlik tedbirlerine rağmen seni dinliyoruz, haberin olsun demektir.
Alamut kalesinden İslam dünyasına dehşet saçan Haşişî tarikatı, yola getirmek istediği büyük adamların yatak odalarındaki döşeklere ucunda bir kağıt bulunan hançerler saplarmış. Kağıtta “Döşeğe saplanan bu hançer senin kalbine de saplanabilirdi...” yazılı olurmuş...
... Sultan Abdülhamid’in istihbaratı ve jurnalcileri bugünkülerin yanında pek cüce kalır. Günümüz Türkiyesi örümcek ağı gibi dinleme cihazlarıyla, kameralarla sarılı ve örülüdür.
... Fennî böceklerin dışında canlı böcekler de vardır. İnsan büyüklüğünde acayip acayip böcekler... Bunların bir kısmı Pakraduni markasını taşır. Üst üste üç kaftan giymişlerdir. En üstteki kaftan Müslüman kaftanıdır. Onun altına Ermeni kaftanı, en altta Yahudi kaftanı.
Bu insan böceklerle baş etmenin imkanı şu anda hemen hemen hiç yoktur.
Mehmet Şevket Eygi/Milli Gazete
Öcalan’la Hakan Fidan görüştü
Yeni süreçte Öcalan’la diyalog, açlık grevlerinin devam ettiği Ekim ayında başlıyor.
İkinci görüşme Kasım ayında gerçekleşiyor.
Her iki görüşme MİT Başkan Yardımcısı seviyesinde yapılıyor.
Aralık ayındaki görüşmeye ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan gidiyor.
Bir takvim üzerinde konuşuluyor mu?
Oslo devlet içinde çok büyük bir deneyim oldu. Çözüme endeksli ve bir takvim dahilinde yapılmayan görüşmelerden sonuç almanın zor olduğu tecrübe edildi.
Takvime dayalı ve çözüme endeksli bir süreç başladı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın görüşmesi 16 Aralık tarihinde gerçekleşti.
Öcalan, sözüne güvenilir bir isim olması ve arkasında siyasi iradenin tam desteği bulunması nedeniyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüşmeyi öneriyordu. Ancak Oslo sürecinde yaşananlar nedeniyle Hakan Fidan çekimserdi. O sorun da aşılmış gözükülor.
Hükümet kanadını yokladım, çözüm için “Başbakan Erdoğan’ın güçlü iradesi var” dediler.
Umut verici.
Yeni yılda hediyeleleriyle Noel Baba değil, Tayyip Baba geldi.
Abdülkadir Selvi/Yeni Şafak
Rektör
Neden ODTÜ’deki büyük olaylar sonrası hiçbir rektör ODTÜ Rektörü’nü desteklemedi, diye soruluyor...
Hapishaneye bakın anlarsınız...
Bir rektör, Mehmet Haberal, üç yıldır “Suçum ne?” diye soruyor cevap alamıyor.
Bir başka rektör, Fatih Hilmioğlu, ölümle pençeleştiği halde tahliye edilmiyor.
Eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz, suçunun ne olduğunu bilemeden mahkemeye çıkarılacağı günü bekliyor.
Rektörlerin sessizliği anlaşılıyor...
Fakat Başbakan’ın ODTÜ’ye neden en az 2500 polisle birlikte gittiği anlaşılamıyor. Bu planlanmış bir polisiye operasyon muydu?
Melih Aşık/Milliyet
Büyük olmak nedir
Büyük olmak...
Mustafa doğup, Atatürk olarak kalabilmek...
Ölümünden 75 yıl sonra...
Onu silmek isteyen güruhun yaygarası altında bile...
Onun sesini bastırmak isteyen bir güya aydın vuvuzelasına rağmen...
Yüz binlerce genç kızın, genç erkeğin kolunda, bedeninde “Mustafa Kemal dövmesi” olarak kalabilmektir.
Yani, bir vatan kurmanın vefasını, vicdanımıza ve ruhumuza kazımak için...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
GÜNÜN SORUSU
Suriye’de yayın yapan Esad yanlısı bir gazete, dört Türk savaş uçağı pilotunun Halep yakınlarındaki bir askeri havalanına sızmaya çalışırken gözaltına alındığını iddia etti. Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel bunun bir söylentiden ibaret olduğunu söyledi ve yalanladı....
Sorum size;
Bu tür “asılsız söylentiler”in muhatabı neden hep biz oluyoruz
Mustafa Mutlu/Vatan
Kurbağaların hayali
Goethe’nin kurbağalarla ilgili bir şiiri var. Şunu anlatıyor.
Kış gelmiş, büyük bir göl buz tutmuş. Balıklar, kurbağalar buzun altında kalmış. Hiç biri buzu kırıp yukarıya çıkamıyor, gölün derinliklerinde dolaşıyormuş.
Kurbağalar birbirlerine bağırıyormuş, “hele bir bahar gelsin, buzlar erisin, biz hele bir gölün üstüne çıkalım, bülbüller gibi şakıyacağız”.
Bahar gelmiş, buzlar çözülmüş, kurbağalar hızla gölün yüzeyine çıkmış ve eskisi gibi vıyaklamaya devam etmiş.
2013’te baktınız, gölün yüzeyine çıkma fırsatı var, ama dikkat.
Yalçın Doğan/Hürriyet