Medya Arkası (10.10.2017) (10 Ekim 2017)

Medya Arkası (10.10.2017) (10 Ekim 2017)

Köşe yazarlarının gündeminde ABD ile yaşanan vize krizi vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

2019 ya hep ya da hiç seçimi / Mehmet Tezkan / Milliyet

İktidar partisinin Afyon kampında çıkan sonuç bu..

Daha doğrusu, AKP Genel Başkanı’nın söyleminin özeti..

2019 iktidar partisi için ya hep ya hiç seçimi olacak..

Varlık/yokluk..

Bu kulis bilgisi değil..

Bu, kapalı kapılar ardında yapılan değerlendirme de değil.. Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı şapkasıyla yaptığı konuşmada açık açık söyledi..

‘Eğer seçimlerde istediğimiz sonucu alamazsak, diğer başarılar havada kalacaktır’ dedi..

Bu ne demek!..

Yenilirsek, bu güne kadar yaptıklarımızın kıymeti harbiyesi kalmaz demek..

***

Şimdi hemen akla şu soru gelebilir..

Hadi teşkilatları anladık, belediyelerle bunun ne ilgisi var?

Yerel seçim başka, cumhurbaşkanı seçimi başka..

Yerel seçimde seçmen belediye başkanını seçecek.. Belediye başkan adayı bayrağı taşıyacak..

Belediye başkanının kimliği ön plana çıkacak..

Bir arada yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimlerde ise cumhurbaşkanı adayları yarışacak..

Milletvekili adaylarının çok da önemi olmayacak..

Doğru..

***

Marttaki yerel seçimden başarıyla çıkan parti, cumhurbaşkanı seçimini de alacak diye bir garanti yok..

Veya marttaki yerel seçimde umduğunu bulamayan partinin çıkaracağı aday cumhurbaşkanı seçilebilir.

Bu mümkün ama Cumhurbaşkanı meseleye böyle bakmıyor..

Yerel seçimleri sıçrama tahtası olarak görüyor..

Yerel seçimlerden aldığı güçle, moralle cumhurbaşkanlığı seçimine girmek istiyor..

***

Bu sebeple yerel seçimlere çok önem veriyor..

Bu sebeple partisinin belediye başkanlarını değiştirmeye başladı..

Bu sebeple şimdiden seçim kampanyasının startını verdi..

***

Önümüzdeki günlerde görevinden istifa ettirilen çok sayıda belediye başkanı olacakmış..

İktidar partisi bu işi yılbaşına kadar bitirmek istiyormuş..

2018’e yeni kadro, yeni anlayış, yeni hedeflerle girmek istiyormuş..

***

Diyorlar ki; ‘Eskiden Külliye’ye davet edilmek için yarışılırdı. Şimdi belediye başkanlarının Külliye’den davet gelecek diye ödü kopuyor, yürekleri pırpır ediyor.’

İktidar partisindeki durumun özeti bu..

ABD ile nasıl başa çıkılır / Ahmet Hakan / Hürriyet

ABD ile nasıl başa çıkılır bilmiyorum.

*

Ama nasıl başa çıkılmayacağını biliyorum:

*

- Mesela... Sonu gelmeyecek cengâverlik öyküleri anlatarak başa çıkılmaz.

*

- Mesela... Hamaseti akılcılığa yeğleyerek başa çıkılmaz.

*

- Mesela... Zekice çıkışlar yerine trip atmayı tercih ederek başa çıkılmaz.

*

- Mesela... Arka kapı diplomasisi yerine sürekli ön kapıdan bağırarak başa çıkılmaz.

*

- Mesela... Sonu asla gelmeyecek posta koymalarla başa çıkılmaz.

*

- Mesela... Soğukkanlılığı kaybederek ve mantığı savuşturarak başa çıkılmaz.

Re'vize / Yılmaz Özdil / Sözcü

Diplomasi çöktü… Sıfır sorun dediler, sıfır komşu kaldı. Avrupa Birliği'yle temasımız koptu, Arap Birliği'yle aramız bozuldu.

*

TSK çöktü… Atatürkçü subayları asrın iftirasıyla hapse tıktılar, mermi sıkmadan imha ettiler, 15 Temmuz'da fişi tam çektiler, emir komuta zinciri koptu, Mete Han'dan başlayan 2 bin 200 senelik sistem allak bullak oldu, genelkurmayda hâlâ kim darbeci kim değil, belli değil.

*

MİT çöktü… MİT'i zabıta müdürlüğü sandılar, MİT'te çayçılık bile yapmamış birini MİT'in en tepesine koydular, Oslo'dan tır'lara, yakalanmadıkları operasyon yok, darbe'yi anca enişteden öğrendiler.

*

Emniyet teşkilatı çöktü… Feto'nun emrine verdiler, bile bile “imamın ordusu” yaptılar, sonra 20 bin polisi hapse tıktılar, 80 bin polisi polislikten attılar, fetoculardan boşalan kadrolara öbür tarikatlar cemaatler üşüştü, ayıklayamıyorlar pirincin taşını.

*

Adalet çöktü… Dünya hukuk endeksi'nde 113 ülkeyi değerlendirdiler, Türkiye 99'uncu olabildi. Yasaların adil şekilde uygulanıp uygulanmadığına baktılar, toplumun mevcut hukuk düzenine güvenip güvenmediğine baktılar, Türkiye hangi ülkenin bile gerisinde çıktı biliyor musunuz, Myanmar'ın bile gerisinde çıktı.

*

Ekonomi çöktü… Altı sıfır atıldığında 1 dolar 1.3 liraydı, şimdi kaç lira? Yolun sonuna geldiğimizi bizzat başbakan yardımcımız Mehmet Şimşek nasıl izah ediyor, “iki seçeneğimiz var, ya borçlanacağız, ya vergileri arttıracağız” diyor. Akp iktidara geldiğinde Türkiye'nin 130 milyar dolar dış borcu vardı, bankalardan limanlara, madenlerden santrallara her şeyi sattık, 421 milyar dolara yükseldi. Piyasada yaprak kıpırdamıyor. Avanta kömür, gıda kolisi musluğu kesildi, yoksulluk derinleşti. İşsizliği artık Tüik bile makyajlayamıyor.

*

Eğitim çöktü… Altı defa milli eğitim bakanı değiştirdiler, 66 defa sınav sistemi değiştirdiler, çarşafa dolandılar, yapboz'a döndü, gazeteciler milli eğitim bakanına “üniversite sınavı ne olacak?” diye soruyor, milli eğitim bakanı “bilmiyorum” diyor! UNICEF “eğitim kalitesi” üzerine dünyada 41 ülkenin çocukları üzerinde araştırma yaptı, Türkiye sonuncu çıktı. Bütün okulları imam hatip yapmaya çalışıyorlar, imam hatiplilerin başarısı tarihte hiç olmadığı kadar geriledi, katsayı engelinin kaldırılmasına rağmen imam hatip lisesi mezunlarının yüzde 82'si üniversiteyi kazanamadı, Akp'ye oy veren aileler bile çocuklarını fellik fellik imam hatipten kaçırıyor. Uluslararası Yükseköğretim Derecelendirme Kuruluşu'nun raporuna göre, ilk defa bu sene, Türkiye'den hiçbir devlet üniversitesi, dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına giremedi!

İyi geçen görüşmelerden korkun / Fatih Altaylı / Habertürk

BİRLEŞMİŞ Milletler’in dönem açılış toplantıları sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Trump arasındaki görüşme, Türk basınının tamamında “Süper geçti” başlıklarıyla yer aldı.

Herkes pazar akşamından beri Takvim Gazetesi’nin o günlerdeki manşetiyle dalga geçiyor, ama diğer gazetelerdeki Washington’dan yazdırılan haberlerin ve televizyonlarda yapılan yorumların hepsi aynı minvaldeydi.

Bendeniz ise bu manşetleri görünce gülmemi engelleyemedim ve 23 Eylül günü yayımlanan yazımda bu “Süper geçti, ABD ile çok iyiyiz” manşetleriyle hafiften dalgamı geçmiş, durumun pek de öyle olmadığını anlatmaya çalışmış ve “Bekleyelim görelim” demiştim.

Fazla beklememize gerek kalmadan gördük.

ABD, Türkiye’den ABD’ye seyahat etmek isteyen Türk vatandaşlarına vize vermeme kararı aldı.

Vize için başvurmak bile mümkün değil.

Vizesi olanlar için sorun yok gibi görünse de, ABD’nin gidenlerin en azından bazılarını sınır kapısından çevirmesi mümkün. Muhtemelen, bununla ilgili listeleri bile hazırdır.

Peki başka hangi ülkelere böyle bir kısıtlama uyguluyor ABD.

Bildiğimiz kadarıyla İran, Suriye, Libya ve Yemen’e de benzer bir yasak söz konusu. Belarus’a da kısmi bir yasak var.

Somali, Çad, Kuzey Kore ve Venezüella’ya ise yüksek güvenlik kriterleri uygulanacak.

Ancak Türkiye’ye uygulanan kadar sert bir yasaklama başka hiçbir ülkeye uygulanmıyor şimdilik.

Büyük ihtimalle, ABD Başkanı’nın, bu ülkelerin liderleriyle yaptıkları görüşmeler de muhtemelen “kötü” geçmemiştir.

Anladığım kadarıyla bizim medyamız için “tekme tokat kavga edilmeyen” görüşmeler “İyi geçti” sınıfına giriyor.

Ne diyeyim, Allah hepimizi bundan sonra da “İyi geçecek” görüşmelerden korusun

Dış politikada sert virajlar / Kemal Öztürk / Yeni Şafak

Öyle hafife almayın. ABD ile yaşanan vize krizi, uzun yılların en ciddi diplomatik krizidir. İki müttefik ülke arasında pek görülmemiş, NATO üyeleri arasında hiç görülmemiş bir gelişmedir bu. Sert ve keskin bir viraja girdik.

Henüz Barzani krizinin keskin virajından çıkmamıştık. Onun neden olduğu gerilim ve stres üzerimizdeyken, ABD’nin yaptığı bu hamle iyice sıkıştırdı bizi. ABD Rusya’ya, İran’a, Çin’e yapmadığını bize yaptı. Ne yenilir, ne yutulur. Bu kadar sert bir hamle ancak “yaptırım” olarak tanımlanabilir ki sadece hasımlara yapılır. Gerçi ABD hiç kimsenin dostu değildir.

ZATEN HASIMDI, İLAN ETMİŞ OLDU

İşin gerçeği, uzun süredir devam eden hasmane tutumunu ilk kez aleni olarak dünyaya ilan etmiş oldu ABD. Irak’ta, Suriye’de resmen ayrı kamplarda yer aldık ve resmen hasımca tutumlarla karşılaştık. Suriye’de burnumuzun dibine 3 bin TIR silah sokup, baş düşmanımız PKK/PYD’ye verip, butik bir devlet kurdurmak isteyen bir ülkeden müttefik olmaz zaten.

Ancak kağıt üstünde müttefikiz. NATO üyesiyiz, ticari, siyasi ve askeri ilişkilerimiz birbirine girmiş durumda. Böyle olunca ABD’nin yaptığına “dost kazığı” denir. Diplomatik olmasa da adı budur. Zaten uzun süreden beri, dünyada diplomasinin tüm kuralları altüst olmuş, geleneksek tüm kuramlar çökme noktasına gelmişti. Yine de her ülke el atlından, masa kenarından birbirine vururdu. Vekalet savaşını, örtülü operasyonlarını pek hissettirmek istemezdi.

“Vatan savaşı ‘vize’ dinlemez” / Akif Beki / Karar

Başlıktaki cümle, dün Aydınlık gazetesinin sürmanşetindeydi. Söz konusu vatansa gerisi teferruat elbette. Allah ne verdiyse vatan müdafaasına koşarsınız. ‘Düşman’dan vize arayacak, onay bekleyecek haliniz yok. Elhak da. . . ABD ile girdiğimiz ‘vize restleşmesi’, kopmakta olan bir savaşın işaret fişeği midir? Hele el yükseltmek, çıtayı kafadan ‘savaş çığırtkanlığı’ seviyesine çekmek, vatan savunması namına bir yararlılık, bir kahramanlık göstergesi midir? Yoksa Rusyacılık, Avrasyacılık oynamak adına ucuz bir fırsatçılık mı? Vize hamlesine mütebakiliyet uygulamak, anında karşılık vermek isabetli bir tavırdı, amenna. Fakat ne kadar ileri gideceğimiz belli mi? İncirlik’i de kapatacak mıyız, NATO’dan çıkmayı da göze alacak mıyız? Kontrollü bir gerilimin tarafı olmak başka, nerede duracağını bilemediğimiz bir kavgaya kaçınamadan sürüklenmek başka. Alternatif mücadele planlarımız hazır mı yani? Bir çıkış senaryomuz, bir final öngörümüz var mı? Aydınlık’ın estirdiği hamaset rüzgarlarına kapılıp sonunu kestiremediğimiz bir belirsizliğe mi itiliyoruz mesela? Tam bağımsızlığa kavuşacağımızı zannederken Rusya’ya mahkumiyet çizgisine mi çekilmek isteniyoruz?