Devletten aldığı maaşla geçinen piyasayı bilmez mi? / Ahmet Hakan / Hürriyet
“LA Casa De Papel” diye bir İspanyol dizisi var.
Merakla izlediğimiz, meftunu olduğumuz, tiryakisi olduğumuz bir dizi... Neftlix’te yayınlanıyor.
İşte bu dizi, yeni sezonu için Türk izleyicilerine yönelik de bir fragman çekip yayınladı.
Dizinin konseptine, konusuna gayet uygun bir fragman.
Fakat ‘öküzün altında buzağı arayangiller’ familyasının baş üyesi Melih Gökçek, bu fragmanı alıp kare kare analiz ederek şu sonuçlara varmış:
- Darbe olacak...
- Suikast olacak...
- Gezi olacak...
Falan.
Yahu Melih Gökçek!
Sen ki 30 yılda FETÖ’nün ne menem bir yapı olduğunu çözememiş bir adamsın...
Bir fragmandan bütün bu anlamları nasıl çıkardın be arkadaş?
Madem bu kadar zeki ve külyutmaz idin...
Nasıl oldu da FETÖ denilen yapı, seni beşiğinde mışıl mışıl uyuttu?
Bir cevap ver hele.
İktidar ne yapsa dikiş tutmuyor / Mehmet Tezkan / Milliyet
İktidar dövizin, faizin, enflasyonun ateşini düşürmek için elinden geleni yapıyor..
Teşvik üstüne teşvik açıklıyor..
/* */
Kredi üstüne kredi imkânı sağlıyor..
Ama..
Doluya koyuyor almıyor, boşa koyuyor dolmuyor!.
Neden?
Dün 135 milyarlık teşvik paketi açıklanırken euro 5 lirayı geçerek rekor kırdı.. Dolar 4 liranın üzerindeki seyrini sürdürdü..
Rekoruna rekor ekledi..
Neden?
Temel meselemiz cari açık.. Geçen yıl 47 milyar dolar açık verdik.. Tamam da cari dengeyi sağlamak adına bunca tedbire rağmen piyasanın ateşi neden sönmüyor?
Döviz neden durulmuyor?
İhracatla övünüyoruz (geçen yıl 157 milyar dolar) ama ithalata bakmıyoruz (233 milyar dolar)..
Diş ticaret açığı 77 milyar dolar..
***
‘Bize ne dolardan, dövizden, iner de çıkar da’ diyemeyiz.. Çıkınca akaryakıt fiyatı yükseliyor, faiz yükseliyor, bu da bize ‘zam’ olarak, yeni adıyla ‘fiyat ayarlaması’ kılıfıyla yansıyor..
Bu soruya ekonomistler mi yanıt vermeli?
Siyaset bilimciler mi?
Sosyologlar mı?
Bu kimin “dili” / Soner Yalçın / Sözcü
Aydın Doğan da gitti…
Tek “günah keçisi” kaldı; Kemal Kılıçdaroğlu!
Ne demek istediğime geleceğim ama önce değinmek istediklerim var:
Neoliberalizm/vahşi kapitalizm için…
– “Piyasa devrimi” dediler…
– “Başka alternatif yok” dediler…
– “Ekonomik büyüme olmazsa olmaz” dediler…
– “Kamu ekonomiden elini çekmelidir” dediler…
Dediler de dediler…
Neoliberalizmi, tartışılmaz “din” haline getirdiler.
“Piyasa”, her sorunu çözen-iyileştiren sihirli büyücü/ yeni mesih idi.
Öyle ki…
“Görünmez el”in yıkıcılığının kamuyla engellenmesini savunan kapitalizmin teorisyeni Adam Smith’i bile çarpıttılar.
“En iyisini piyasa bilir” deyip yarattıklarına taptılar!
Dünyayı küresel şirketlerin inisiyatifine bıraktılar.
“Demokratikleşme”, “insan hakları”, “yaşam standartlarının yükseltilmesi” vs. gerçek dışı hedef ilan ettiler. Ulusalcılık, bağımsızlıkçılık sistemin en büyük düşmanı yaptılar. Bunları savunanlara “siyasi dinazor” dediler.
“Dünya barışı” yalanıyla Birleşmiş Milletler kararına uymayıp Irak’a bile girdiler.
Nihayetinde dünyanın büyük çoğunluğunu “yeni dine” ikna etmeyi başardılar.
Esad'ın katliam ruhsatı Afrin olamaz / Akif Beki / Karar
Türkiye’nin Astana dostları, başları sıkıştıkça Afrin kozuna başvuruyor.
Hemen akıllarına, Türkiye’nin Afrin’i Esad’a devretmesi gerektiğini söylemek geliyor.
Hani tam da Duma’dan, Doğu Guta’dan kimyasal vahşet fotoğrafları gelirken... Esad rejimi, karambolde sivilleri katletmeye devam ederken...
Ne demeye Doğu Guta yerine Afrin’i gündeme getirdiklerini sormazsınız herhalde.
Fakat sandığınızdan biraz daha derin galiba mesaj.
Asıl konuşulması gerekeni konuşturmamak, odak kaydırmak, Esad savaş suçlarını rahat işlesin diye gözleri başka yöne çevirmek, hunharlığın üstünü örtmekle sınırlı değil gibi.
Suriye masasındaki çözüm ortakları Tahran ile Moskova, sanki Ankara’ya karşı Afrin kartını kullanmayı alışkanlık haline getiriyor.
Ne zaman Esad infial uyandırsa baş hamileri Rusya ve İran, Afrin silahına sarılıyor. Yumuşak karın, zayıf nokta bellemiş gibi orayla oynamaya kalkıyorlar.
Afrin üzerinden Türkiye’yi sıkıştırma, iradesini esir alma taktiği diyelim.
İstiyorlar ki...
Batı’ya demediğini bırakmasın Ankara...
“Suriyeli çocukların kanı ellerinize bulaştı, yazıklar olsun” diye Batı’yı haşlasın...
Esad’ın caniliklerine sesi çıkmıyor, seyirci kalıyor diye Batı’yı suçlasın, dövmekten beter etsin, şamar oğlanına çevirsin...
Ama dönüp kendilerine tek laf etmesin, üzerlerine bir damla kan bulaştırmasın, Rusya’yla İran’ı bu işe karıştırmasın, Afrin’de hava sahasını açmalarının diyetini böyle ödesin...
Yerel hesaplar / Muharrem Sarıkaya / Habertürk
İTTİFAKTA YARIŞ...
Bundan partiler ister “ilkeler platformu”, ister milletvekili seçimi veya Cumhurbaşkanlığı ittifakı yapacak olsun, yerel seçimdeki tabloyu öncelemesi gerekiyor.
Belki de bundandır ittifak yapmaları muhtemel partiler arasında yerel seçim hesabı başlamış durumda.
Ancak Adana, Mersin, Manisa, Balıkesir gibi illerde AK Parti, CHP ve MHP’nin oyları önem arz ediyor.
Büyükşehir niteliğindeki bu illerin bir diğer özelliği de geçen seçimde ortaya çıkan gizli ittifak yapısı.
Örneğin, Adana’da AK Parti adayına karşı CHP seçmeni oylarının bir bölümünü MHP Büyükşehir adayına kaydırmış ve seçilmesini sağlamıştı.
Mersin ve Manisa’da da benzer tabloyla karşılaşıldı.
Adana’da % 1.6, Mersin’de % 3.7 oy farkla MHP’li adaylar kazandı; büyükşehir merkez ilçelerinde ise durum farklı oldu.
HDP de bazı ilçelerde kazandı.
Memleketimden ittifak manzaraları!.. / Ümit Zileli / Korkusuz
AK Parti’de yaptıkları seçim hesabı ve tahminlerinde yüksek isabet tutturan etkin isimlere göre geçmişte MHP ile yarışın yoğun olduğu iller kendileri açısından en kritik olanlar.
Çünkü AK Partili bir ismin konulması halinde MHP seçmeninin oy vermeme ihtimali var; ya da tersi...
Olmuyor, bir türlü arzu edilen oran görünmüyor!..
Milliyetçiliğin zirvesine bayrak dikiyorlar, bana mısın demiyor… AKP’li Cumhurbaşkanı her Allah’ın günü en az iki kongre dolaşıyor, muhtarları topluyor, iş dünyasına sesleniyor, açılış yapıyor, bi daha yapıyor, neredeyse bütün televizyonlar her birini baştan sona veriyor, o bitiriyor, Başbakan Binali Bey nöbeti devralıyor, ııh o tanrı belası oran bir türlü kıpırdamıyor azizim!..
En son Saray’ın gediklisi sanatçı kardeşlerimizi toplayıp Hatay sınırında bir karakola götürdü Cumhurbaşkanı, klarnet eşliğinde “Dıloy, dıloy yaylaları” bile söylediler, İbrahim Tatlıses “Afrin’i, Münbiç’i dolaşta gel” bile dedi, Genelkurmay başkanı dahil selfiler bile çektirdiler, yok kardeşim, milim yukarı çıkmıyor oran!..
Dört koldan konuşmaktan, demeç vermekten, ekran ekran gezmekten bitap düştüler valla!.. Son olarak muhterem bakanlardan biri “Süleyman Şah türbesini eski yerine taşıyacağız” diye bir “kahramanlık menkıbesi” dahi patlattı; AKP’li Cumhurbaşkanı Batı’ya “Yazıklar olsun, cehenneme kadar yolunuz var” bile dedi, ne yazık ki yüzde 50+1 uzaktan bile görünmedi, iyi mi!..
Anketler de öyle diyor maalesef; AKP-MHP, üstüne BBP’yi de koysanız yüzde 40’larda debelenmekten kurtulamıyor…
-E, haliyle Saray’ın canı sıkılıyor, yüzü asılıyor, asabı bozuluyor…
Devir teslim töreninde adı geçen sevilmeyen avukat kim? / Çiğdem Toker / Cumhuriyet
‘Aydın Bey sevmese de’
- Dünkü törende dikkat çeken ifadeye gelelim: Demirören, başta ailesi olmak üzere konuşmasının teşekküre ayırdığı bölümü ilginç bir cümleyle sonlandırdı:
“Aydın Bey ne kadar sevmese de hukuk işleri için de avukat Fatih Savaş Bey ve ekibine de teşekkür ederim.”
“Aydın Bey’in sevmediği” avukat Fatih Savaş kim diye merak ettiğinizde -eğer isim benzerliği değilse - Turkuvaz Medya Grubu Hukuk Grup Başkanı’nın adının Fatih Savaş olduğu bilgisine ulaşıyorsunuz.
Geçen yılki genel kurulda Televizyon Yayıncıları Derneği Genel Sekreterliği’ne seçilmiş. Daha önce aynı derneğin saymanıymış.
Bu durumda Demirören’in teşekkür ettiği, yani Doğan Medya satış müzakerelerinde emeği geçtiği anlaşılan avukat Fatih Savaş’ın, Turkuvaz Medya Grubu Hukuk Başkanı ile aynı kişi olup olmadığının yanıtı, şüphesiz bu devri farklı bir boyuta taşır.