Medya Arkası (08.07.2017) (08 Eylül 2017)

Medya Arkası (08.07.2017) (08 Eylül 2017)

Köşe yazarlarının gündeminde AKP'nin eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile ilgili rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, yine Amerika'da hakkında açılan dava vardı. İşte günün öne çıkan yazıları:

Üç Bakan’a kefil olur musunuz? / Nedim Şener / Posta

Kumpas boyutu yargıda


Zamanla 17/25 Aralık’ın “kumpas” boyutu “yolsuzluk” boyutunu kapattı. Üç bakanın adının geçtiği soruşturma savcılığın 16 Ekim 2014 tarihli takipsizlik kararı ile kapandı.

Yargılama için bir başka fırsat TBMM’de ortaya çıkmıştı ama 21 Ocak 2015 günü yapılan oylamayla Yüce Divan’a gönderilmeleri AKP’lilerin oylarıyla engellendi. Oysa bu bakanlar yargılanmalıydı.

Rıza Sarraf’ın 19 Mart 2016 günü ABD’de tutuklanması bu tartışmayı yeniden başlattı.

Savcı Preet Bharara, Sarraf’ın serbest kalmasına itiraz ettiği 25 Mayıs 2016 tarihli dilekçesinde üç bakanın aldığı rüşvet tutarlarına yer vermişti.

27 Mayıs 2016 tarihinde bu köşede “Bütün bu gelişmeler konunun yeni belgelerle boyutlanacağını gösteriyor” demiştim.

Sonunda iş geldi eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın aynı dosyada “sanık” olmasına dayandı. İlk kez bir Türk Bakan hakkında böyle bir dava açılıyor.

Hassas açıklama

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi dün hassas bir açıklama yaptı; “Eski Bakanı Çağlayan'ın Türkiye'nin çıkarları aleyhine hiçbir işlemi olmamıştır; bizim için aslolan Türkiye'nin çıkarlarıdır”dedi.

Oysa Çağlayan’ın “Türkiye’nin çıkarları aleyhine işlemi olmaması” ile Sarraf’la rüşvet iddiaları ayrı konular.

Zeybekçi ayrıca “İran'a yönelik (ABD) ambargolarının delindiği iddiaları var ama bir Türk bakan hakkında başka bir ülkenin bulunduğu iddia ispatlanmalı" dedi.

“İran’a ambargoyu delme” iddiası ise çok tartışılır. Ama bakanların Sarraf ile girdikleri ilişkiler tartışma götürmeyecek kadar açık. Rüşvet iddialarının üzerinde titizlikle durmak gerekli.

Hep söylüyorum, bu soruşturmayla varılmak istenen amaç farklı.

3 Haziran 2016’da da bu köşeden şunu yazmıştım; “Türkiye yargısı Rıza Sarraf ve ondan rüşvet alan siyasetçileri yargılayamadığı için dünyaya rezil oluyor.”

Kol saati / Yılmaz Özdil / Sözcü

Asrın liderimiz: Yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım, devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu? Devletin kasasından soyulan bir şey yok. Ayakkabı kutusundakiler Halkbank'tan soyulan para değildir. Devletin kasasından çalınan herhangi bir şey olmadığına inancım var.

Akp milletvekili Metin Külünk: 17 Aralık insanların günah işleme özgürlüğüne müdahaledir, Allah'ın hududuna müdahaledir. Allah insana günah işleme özgürlüğü vermiştir, günahsızlık talep etme hakkı vermemiştir, günahları ortaya saçarak Allah'ın hududuna müdahale ediliyor.

Akp milletvekili Burhan Kuzu: Ses kayıtları doğru bile olsa, inanan yok, millet memnun. Jöleli Yiğit Bulut: İnsan yolsuzluk yapabilir, hepimiz insanız, ama yolsuzluk yapıldı diye bunu hükümete yapıştırmaya çalışmak… İşte işin operasyon kısmı burası.

Toki bakanı Erdoğan Bayraktar: Ne yaptıysam başbakanın talimatıyla yaptım, başbakanın istifa etmesi lazım.

Sekiz dairesi, bir arsası, 10 taşınmazı olan, bankada 2.5 milyon lirası bulunan, vali maaşıyla bunları yapmayı başaran, kızının iki dairesi ve bankada 915 bin lirası, oğlunun İstanbul'da iki, Ankara'da iki, İzmit'te iki dairesi, toplam 26 tarlası olan, ayrıca, oğlunun evinde altı büyük büyük boy kasa yakalanan içişleri bakanı Muammer Güler: Oğlum biraz pintidir, işyerini kapatınca kasalarını da evine taşıtmış.

Bugünkü parayla 1 milyon 200 bin liralık kol saati takan ekonomi bakanı Zafer Çağlayan: Bunları bize yapanlar bir Yahudi, bir Zerdüşt, bir ateist olsaydı anlardım ama, bunları bize yapanlar Müslüman geçiniyor, bir Müslüman bize bunları nasıl yapar, Türkiye'nin şahlanışından rahatsız oldular, uzay gemisi yapmamızı engellemeye çalışıyorlar.

AB bakanı Egemen Bağış: Hediye Türk geleneğidir, bunlar beşeri ilişkilerdir. TBMM yolsuzluk komisyonu üyesi Akp milletvekili Ayşe Türkmenoğlu: Bakanlarımız her şeyi kabul etseler bile, suç işlediklerine dair şüphe uyanmadı bende.

Akp ilahiyatçısı Hayrettin Karaman: Yolsuzluk başka şey, hırsızlık başka şeydir, yolsuzluk hırsızlık değildir, yolsuzluğa hırsızlık demek İslam hukukuna göre yalandır, yolsuzluğa hırsızlık demek dinen iftiradır.

Akp ilahiyatçısı Ali Rıza Demircan: Tapeleri dinlemek, o tapelere inanmak haramdır, o tapeleri dinleyenler dinimize göre yoldan çıkmıştır.

Çarşaflı yazar Emine Şenlikoğlu: Bugün biri sordu, o kaset doğru olsa ne derdin? Dedim ki, dindarlar zekatını yoksullara ulaştırmak için başbakana vermiş olabilir.

Evindeki kütüphaneye istiflediği ayakkabı kutularında balya balya dolarlar yakalanan Halkbank genel müdürü: O paralar imam hatip lisesi yaptırmak içindi, hayırlara vesile olmak için yapılan hayırlı bağışlardı.

Asrın liderimiz: Halkbank genel müdürünün dürüstlüğünden en ufak şüphem yok, olsa olsa saflığının kurbanı olmuştur.

Akp milletvekili Mehmet Metiner: Para dolu ayakkabı kutularını oraya polisler koydu.

Akp'nin akil adamı Etyen Mahçupyan: Yolsuzluklar palavra değil ama, Akp seçmeni rasyonel bir tercih yaptı. Akp'nin akil adamı

Abdurrahman Dilipak: Yolsuzluk yok demiyorum ama, halk kirli oyunun farkına vardı, Ak Parti'ye sahip çıktı, selam ve dua ile.

Havuzcu Nihat Özdemir: Evet, 100 milyon dolar verdim ama, borç verdim.

Milletin orasına koyacağını izah eden müteahhit Mehmet Cengiz: Bu cümlelerimi millete bir hakaret olarak sunmaları, şahsımı kamuoyu önünde itibarsızlaştırma faaliyetinin bir parçasıdır.

Bilim bakanı Fikri Işık: Teknik incelemeye gerek yok, o ses kayıtlarının montaj olduğunu hissettim.

Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan: Rıza Sarraf düğünüme geldi, sağolsun, eşinin sahne almasına rağmen sadece sahne masrafını talep ettiler, onun dışında ücret talep etmediler, kendisi sadece dostluğunun gereği olarak bana bir takım elbise almıştı, beğendiğim bir valizi hediye etmişti, hepsi bu.

Orospuyla memurun bahşişini en önce vermek gerekir dedikten sonra, arka fona Türk bayrağı monte ederek yandaş televizyona konuşan Rıza Sarraf: 200 ton altın ihraç edip, Türkiye'ye 25 milyar lira gelir sağladım, cari açığın yüzde 15'ini tek başıma ben kapattım.

Asrın liderimiz: Rıza bey hayırseverdir.

Patek Philippe kol saatidir. Fiyatı hesaplı değildir ama, “hesap saati”dir. Bir defa taktın mı kardeş… Kış saati uygulamasına geçmesen bile, illa ki döner dolaşır, yalancı baharına kar yağdığını gösterir!

Bir ödül ve ağlatan bir mektup / Fatih Altaylı / Habertürk

DÜN FETÖ’nün yerini almaya çalışan cemaat veya tarikatlara dikkat edilmesi gerektiğini bir kez daha yazarken şöyle bir cümle kurdum:

“Tarikat veya cemaat mensubiyetini tasvip etmemekle beraber, canı çekenin bunlarla içli dışlı olmasına, aklını, fikrini, hatta bazen namusunu ve şerefini şeyhine emanet etmesine karışmam.”

Tahmin edeceğiniz üzere epey bir hakaret ve hatta küfür işittim.

“Siz karılarınızın başkaları ile dans etmesine izin verenler bizim namusumuzu tarikatlara emanet ettiğimizi nasıl söylersiniz” diyen.

Zannedersin ki, sürekli peşimizde, hangi dans kulübünde kiminle dans ettiğimizi takip ediyor.

Vallahi pek dans edemem.

Öyle dans kulüplerine falan da gitmem.

Dansla alakam yılda bir-iki düğüne gittiğimde eşimle kısa bir danstan ibarettir.

Ama bize dans dersi vermeden önce iyice bir ölçüp, biçin.

Mesela “Ensar Vakfı” dersem ne dersiniz?

Emanete hıyanet var mı yok mu?

Ya da dün gelen bir başka haber.

Adıyaman’ın Besni İlçesi’nde bir cemaat yurdunda kalan 2 “erkek”öğrenci, Müdür İ.T.’nin tacizine uğruyor. İddialara göre müdür, 10 ve 11 yaşındaki iki öğrenciye porno filmler izletiyor ve daha türlü manyaklık. Çocuklar da bunu ailelerine anlatınca olay patlıyor.

Acaba bana hakaretler yağdıranlar ne düşünür bu konuda?

Dans mı daha kötü yoksa bu durum mu?

Ben kendi adıma pistte dansı tercih ederim, çocukların ne idüğü belirsiz yurtlarda, birtakım kurtlarla dans etmesindense!

Amerikan mahkemesinde yargılanan bakan!.. / Ümit Zileli / Korkusuz

17 Aralık 2013’te Türkiye akıl alması zor bir sarsıntıyla uyandı!..
O sabah, Cumhuriyet Savcıları Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç’in talimatıyla ucu bakanlara, bakan çocuklarına, banka genel müdürlerine, ünlü işadamlarına uzanan büyük bir operasyon başlatıldı…
Operasyonun içeriği rüşvetten görevi kötüye kullanmaya, ihaleye fesat karıştırmaktan kaçakçılığa dek uzanan kirli ve utanç verici suçlamalardı… Bu büyük operasyonun mimarı ise Ergenekon ve Balyoz kumpaslarının mimarı, daha düne kadar yandaş kalemler tarafından kahraman ilan edilen, heykelinin dikilmesi bile önerilen İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Zekeriya Öz’dü!..
Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Rıza Sarraf, Ali Ağaoğlu ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı…
Yapılan baskın ve aramalarda içişleri bakanının oğlu Barış Güler’in evinde büyük miktarda para ve para sayma makineleri bulunduğu gazetelere yansıdı. Aynı şekilde Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde de ayakkabı kutuları içinde milyonlarca Dolar ve Avro bulunmuştu. Aslan savunmasında şöyle demişti:
-Onlar yardım paraları, imam hatip okulu ve cami yapımı için…
Hükümetin dört bakanı hakkındaki iddialar da çok ağırdı. Medyaya yansıyan görüntülerde bir bakanın ofisine elbise torbalarında, çikolata kutularında gönderilen yüzbinlerce dolar, bir diğer bakana “hediye edilen” yüzbinlerce liralık saat izleyenleri dehşete düşürmeye yetiyordu.. Hele İçişleri Bakanı Güler’in Rıza Sarraf için söylediği “kimse ona bir şey yapamaz, gerekirse önüne yatarım” sözleri ise hiç unutulmadı!..
Sonuçta bakan oğulları Barış Güler ve Salih Kaan Çağlayan ile, işadamı Sarraf, Halkbank Genel Müdürü Aslan dahil 26 kişi tutuklandı…

CHP’nin yine hüsran yaşamaması için!.. / Uğur Dündar / Sözcü

Bir süredir kamuoyunda AKP'nin baskın bir erken seçim yapacağı konuşuluyor. Hatta çeşitli tarihler öne sürülüyor. Erken seçim tartışması, başta CHP olmak üzere, 16 Nisan'daki Anayasa referandumunda HAYIR bloğunu oluşturan bileşenlerin bazı dersler çıkarıp bir an önce harekete geçmelerini zorunlu kılıyor. Şaibeli referandum sonuçlarından çıkarılması gereken dersleri ve alınacak önlemleri de kısaca sıralayalım: Artık neredeyse havada uçan kuşların bile bildiği gerçeğe göre; 16 Nisan 2017'de yapılan Anayasa referandumunda, yandaş medyanın ezici EVET propagandasına, AKP'nin tüm iktidar gücünü kullanmasına karşın, HAYIR bloğunu oluşturan bileşenler büyük başarı sağladı. Yaygın iddia o ki, sandıktan HAYIR çıkacağı anlaşılınca, mühürsüz oylar geçerli sayıldı ve sonuç EVET'e dönüştürüldü!.. Referandumun meşruiyetine gölge düşüren şaibeler -HAYIR bloğunun başını çeken CHP'nin o gece beklenen sert tepkiyi vermemesinin de etkisiyleyurttaşların seçimlere olan inancını zayıflatıp umutsuzluk yarattı. * * * Peki, şimdi ne yapmalı da seçmendeki bu güvensizliği güvene dönüştürmeli? Bence CHP'nin şu sıralar üzerinde yoğun olarak çalışması gereken asıl konu bu. Zira o gece görüldü ki, daha önceki tüm kuşkulara rağmen SEÇSİS sisteminde oynama yaparak sonucu değiştirmek pek mümkün olamıyor. Asıl hile, muhalefetin güçsüz olduğu bölgelerdeki sandıklarda yapılıyor. Çünkü CHP, Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere zayıf bulunduğu bölgelerdeki sandıklara temsilci gönderemiyor, yeterince önlem alamıyor!

Eğildi eğilmedi... Mesele başka / Mehmet Tezkan / Milliyet

Türkiye günlerdir Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı tartışıyor..

Eğildi mi, eğilmedi mi?

Eğildi eleştirileri yükselince Anayasa Mahkemesi sitesinde o anın videosu yayınlandı..

6 saniyelik görüntü tartışmayı bitirmedi..

Kimi ikna oldu..

Kimi olmadı, eğildiği konusunda ısrar etti..

Kimi de konuyu başka boyuta taşıdı.. Önemli olanın, kararlarının dik durup durmaması, eğilip eğilmemesi olduğunu dile getirdi..

Yani siyasetin girdabına girecek mi, girmeyecek mi?

Bakalım..

Anayasa Mahkemesi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, daha doğrusu OHAL’in ilan edilmesiyle kepenkleri kapattı..

Karar alarak değil..

Karar almayarak damga vuruyor..

Mesela.. Hükümet OHAL’e dayanarak hemen hemen her konuda KHK yayınlıyor..

Yasa yapıyor.. Yasamanın yetkisini kullanıyor..

Sadece FETÖ ile mücadele için değil.. Alakasız işlerde de OHAL’e dayanarak yasa çıkartıyor..

Ama.. Anayasa Mahkemesi bu KHK’ları ele almıyor, görüşmüyor..

Ana muhalefet partisi bazı KHK’ların Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ediyor..

Anayasa Mahkemesi OHAL var, bakmam diyor..

Soru şu..

Anayasa Mahkemesi bakmazsa kim bakacak?

Başka merci var mı?

Yoksa!.

Absürt bir örnek vereyim.. Yürütme ‘adı Mehmet olan kişilerin kamuda çalışmasını yasaklayan’ bir KHK çıkarırsa ne yapacağız..

Veya vatandaşlıktan çıkarılmasına karar verirse..

Yürütmenin çıkardığı o KHK’yı iptal ettirmek için kime başvuracağız?

Anayasa Mahkemesi Başkanı bi cevap verir herhalde..