Meclis Genel Kurulu'nda devam eden Bütçe Görüşmelerinde TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri ele alındı.
Partisi adına söz alan İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçelerini eleştirerek, "Bu yıl kaç Suriye Türkmenine, kaç Uygur Türküne destek sağlamıştır?" diye sordu.
Sezgin'in açıklamaları şu şekilde:
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü anıyor, insan haklarının ülkemizdeki vahim durumunu uluslararası alanda soydaşlarımızın ve tüm kadersiz insanların maruz kaldığı hak ve temel özgürlükler ihlallerini kınıyorum. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Türk İş birliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı bütçeleri üzerine İYİ PARTİ adına söz almış bulunuyorum.
Tarihimiz ve kültürümüz açısından son derece önemli olan yazma eserlerin, Osmanlı arşivlerinin nem ve rutubet tehdidi altında olması nedeniyle, geçtiğimiz günlerde İYİ PARTİ olarak Genel Kurula getirdiğimiz araştırma önergesi iktidar partisi ve ortağı tarafından reddedilmişti. Umuyoruz Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı bu eserlere sahip çıkılması konusunda devlet ciddiyetiyle özveri ortaya koyar ve zengin arşivimiz gelecek kuşaklara olduğu gibi aktarılabilir.”
“BU VAHİM BİR EKSİKLİK, CİDDİ BİR İHMALDİR”
“TİKA ve YTB’nin, Dışişleri Bakanlığına bağlı olmaması başlı başlına bir soru işaretidir. Bu hususu daha öncede çeşitli vesilelerle defalarca dile getirdik. Her iki kurum da ısrarla, geleneksel dış politika karar alma sürecimiz dışında tutulmaya çalışılmakta ve şeffaflıktan uzak bir şekilde yönetilmektedir. 15 Temmuz’a kadar geçen süreçteki gelişmelere bakıldığında bunun nedenini anlamak pek güç değil. Ancak, 15 Temmuz’dan sonra bu kurumların hâlâ iktidarla çok yakın ve karmaşık ilişkilere sahip olan dernek ve vakıflarla münasebet içinde olması şüphe uyandırıyor. Bu durum, kamu kaynaklarının birtakım kişi ve kurumlara aktarılması için bu kurumların istismar edildiği algısına neden oluyor. Sorulan sorulara anlamlı yanıtlar alamıyoruz.
Daha önceki konuşmalarımda da dile getirdiğim bir hususu yeniden ifade etmek istiyorum. Bazı TİKA ve YTB mensuplarının görev yaptıkları ülkelerdeki büyükelçiliklerden bağımsız hareket etme eğilimleri, hem Türk diplomasisinin hem bu kurumların güvenilirliği, ayrıca ilgili ülkelerle veya ülkelerdeki bazı çevrelerle ilişkilerimiz açısından sakıncalar yaratmaktadır. Bu noktada ciddi ve dikkatli olunmalıdır. Sayıştay raporları TİKA’yla ilgili önemli tespitler yapmış. Stratejik planların özensiz şekilde hazırlandığı, bütçenin kullanılmasına ilişkin bazı temel sorunlar bulunduğu 2018 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda ayrıntılarıyla belirtilmiş ve birçok şüphe ve endişemiz doğrulanmıştır. Rapora göre TİKA’da kurumsal risk yönetim sistemi kurulmamıştır. Bu vahim bir eksiklik, ciddi bir ihmaldir.”
“TİKA VE YTB’Yİ GELİR KAPISI”
“Sayıştay raporundaki bulgulardan bir diğeri, TİKA’nın yurt dışı ofislerinde yapılan satın almaların varlık hesaplarına kaydedilmeden, doğrudan giderleştirilmekte olduğudur. Rapor, TİKA mali tablolarının gerçek durumu yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, kurum bütçesinde -altını çizerek ifade ediyorum- bir sızıntı vardır, umarım bu sızıntı geçmişteki sızıntılardan değildir. Ayrıca, Sayıştay raporu, kurum tarafından kullanılan hizmet binasının taşınmaz kaydının yapılmadığını belirtmektedir, bu da başlı başına tuhaftır.
Sayıştay’ın diğer bir tespiti, şartlı bağış ve yardımların alımında ve kullanımında muhasebeleştirme hatalarının olduğudur. Mali yönetim ve bütçenin kullanımı açısından zaten önemli menfi duyumlar varken mevzuata aykırı bu uygumalar umarız kamuoyundan ve Sayıştay denetiminden bir şeyleri kaçırmak amacıyla bilinçli şekilde yapılmıyordur. Geçmiş Sayıştay raporlarında düzeltilmesi istenen hususlar Kurum tarafından taahhüt edilmiş olmasına rağmen herhangi bir adım atılmamıştır. TİKA ve YTB’yi gelir kapısı, siyasi ideolojik heves ve hayallerin finansörü olarak görme zihniyeti terkedilmelidir.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, yerine getirmesi gereken işlevler itibariyle önemli bir kurumdur. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız ve soydaşlarımız dış politikamız açısından elbette çok önemlidir ama maalesef dış politikamız yoktu.”
“KAÇ UYGUR TÜRKÜNE DESTEK SAĞLAMIŞTIR?”
“Yurtdışı Türklerden bahsederken bir hususa dikkatinizi çekmek istiyorum. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız bu kurumun hedef kitleleri arasında en öncelikli tutulması gereken grubu teşkil etmelidir. Elbette soydaşlarımız da uluslararası ilişkiler perspektifimiz açısından son derece önemlidir ve onlara verilen önemin hem arttırılması hem de rasyonalize edilmesi icap etmektedir. Bu bağlamda Dışişleri Komisyonu çatısı altında Yurtdışı Türkler ve Akrabalar Topluluğu Alt Komisyonu kurulmasını oy birliğiyle kabul ettik. Yeni kurulan alt komisyonda etkin bir yapının bir an önce oluşturulmasını ve grubun gerekli imkânlara bir an önce kavuşturulmasını diliyorum.
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının kültürel ve sosyal projeleri gizli bir gündem olmaksızın uygulanması koşuluyla muhakkak önemli. Ancak soydaşlarımıza yönelik ne gibi somut projeler gerçekleştirilmiştir? Özellikle çok hassas bir durumda bulunan Suriye Türklerine sahip çıkmak için neler yapılmaktadır, ilerisi için ne öngörülmektedir? Örneğin YTB Türkiye’de bu yıl kaç Suriye Türkmenine, kaç Uygur Türküne destek sağlamıştır? TİKA son yıllarda Doğu Türkistan’da kaç proje gerçekleştirmiştir?”
“1 MİLYONDAN FAZLA UYGUR TÜRKÜ…”
“Biliyorsunuz, Doğu Türkistan’da Uygur Türkü soydaşlarımıza uygulanan sistematik baskı, işkence ve zulüm Türkiye hariç dünyanın neredeyse bütün ülkeleri, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütleri tarafından en ciddi şekilde sorgulanmakta ve önemli bir sorun olarak işlenmektedir. Birleşmiş Milletler raporları Çin diktatörlüğünün kamplarında 1 milyondan fazla Uygur Türkü bulunduğunu ortaya koymaktadır. Soydaşlarımız sadece kamplarda değil, günlük hayatlarında da ayrımcılık, baskı ve şiddete maruz kalmaktadır. Soydaşlarımızın tabi olduğu muamele evrensel anlamda vahim ve kitlesel insan hakları kategorisindedir.
ABD Temsilciler Meclisinde, geçtiğimiz hafta 1’e karşı 407 oyla, Doğu Türkistan’daki gelişmeleri ve soydaşlarımıza yapılan kötü muameleyi kınayan bir karar alındı.
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu çatısı altındaki 17 Batılı basın kurumunun Çin Hükûmeti resmî belgelerine dayanarak yaptığı araştırmada, Doğu Türkistan’daki kamplarda tutulan Uygur Türklerinin aslında hapishanelerde kilitli tutulduğu, cezalandırıldığı ve beyin yıkamaya maruz kaldığı ortaya konuldu. Bu konu günlerce yabancı gazetelerde tefrika edildi ancak maalesef bizim medyamıza pek kısıtlı yansıdı.”
“ÇİN’LE BİLMEDİĞİMİZ BİRTAKIM İLİŞKİLER NEDENİYLE”
“Çok sayıda uluslararası örgüt ve devlet yüksek sesle itirazlarını dile getirirken Türkiye’de iktidar maalesef konuyu seslendirmekten dahi geri durmakta, acıklı gelişmelere tepki verememektedir. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Çin yönetimi ile görüşmeler ve atılan, atılması düşünülen adımlarla ilgili olarak, Dışişleri Bakanlığına muhatap soru önergelerime ve geçtiğimiz haftalarda Bütçe Komisyonunda Sayın Bakana sorduğum sorulara tatmin edici yanıtlar verilememiştir. Dışişleri Bakanlığının 2018 faaliyet raporunda Doğu Türkistan bölgesi “Sincan Özerk Bölgesi” olarak anılmakta ve Uygur Türkleri için “soydaş” kavramı bile kullanılmamaktadır. Hatta Sayın Cumhurbaşkanı, Çin ziyaretinde Uygur Türkleriyle ilgili olarak refah içinde ve mutlular ifadelerini kullanmış.
İslam İş birliği Teşkilatının Mart 2019’daki toplantısında yaşanan rezalet de herkesin malumudur. Sayın Erdoğan’ın Zirve Dönem Başkanı olduğu Teşkilat, Çin Halk Cumhuriyeti’ni Müslüman vatandaşlarına sağladığı hizmetlerden dolayı takdir edebilmiştir. Doğu Türkistan’da yaşanan zulme Çin’le ekonomik ilişkilerimiz uğruna göz yumuluyorsa bunun tarihimiz ve istikbalimiz açısından maliyeti çok yüksek olacaktır. Doğu Türkistan meselesinde Çin’le bilmediğimiz birtakım ilişkiler nedeniyle mahcubiyet münasebetine mahkûm olmuş bir Hükûmetin YTB gibi kuruluşlara gerçekten ihtiyacının olup olmadığı da sorgulanır hâle gelmektedir.”