Meclis'te damar tıkanıklığı tehlikesi

Kamer Genç'ten sonra "ne eksildi" anlamak için Meclis sıralarını gözümün önüne getirip yoklama almaya çalışıyorum.

Gaf mı?

"Kemiği olmadığını" unutan "dilinin kurbanları" mı?

Hararet mi?

Hakaret mi?

"+18"lik polemikler mi?

Hiç şaşmadan, her defasında zikriyle fikrini ele veren "içi-dışı bir", haylaz bir çocuk olarak kalmış olanlar mı?

Kavga dövüş mü?

Polemik mi?

Muhataplarına saç-baş yoldurma mahirleri mi?

"İçimizden biri"leri mi?

Yoo...

Hepsinden bol miktarda bugün de var Meclis çatısı altında.

Onu "unutulmaz" kılacak olan "unutulmazları" ndandır elbet bazen güldüren, bazen kızdıran, bazen utandıran bütün o lafları-tavırları da ama, onu sık sık aramamıza neden olacak asli niteliği başka bana kalırsa.

Kamer Genç bir "damar"dı;

Tunceli'nin Dersimleştirilerek Cumhuriyet'i sanık sandalyesine oturtmakta kullanılacak bir "yalancı şahide" dönüştürülmesini engelliyordu her fırsatta Anadolu'ya, Anadolu Müslümanlığına Türklüğün binyıllardır aktarılagelen "özü"nü taşıyarak...

Yüzyıllardır "kim olduklarını inkar etmezlerse" zulme uğrayacakları öğretilen, bir andan sonra, o gizlenmeye mahkum edildikleri korku tünelinin içinde "kim olduklarını" sahiden de unutan Alevilere -ki bu devletin mayasını, bu milletin direncini temsil ederler- "Kürt mürt değiliz Türk oğlu Türk'üz" diye hafıza pompalıyordu...

Amele Alevi bir babanın, ironiktir ki tarihin yükünü taşımak gibi bir genetik yükü olduğundan bir anlamda doğuştan amele oğlu olarak sahip olduğu her şeyi kendi aklı, fikri, alın terinden gayrısına borçlu olmamanın verdiği minnetsizlik, "parmak indirip kaldırmacı"gillerden olmayabilme alanı açıyordu ona;

Ve, o başı dik davrandığı için, onun yerine/adına başını eğmeye yeltenen gelmiş geçmiş partilerine "omurga" dersi verebiliyordu, "özür dilemeyin" diye her seferinde!

Yine amele Alevi bir babanın, ironiktir ki tarihin yükünü taşımak gibi bir genetik yükü olduğundan bir anlamda doğuştan amele oğlu olarak her şeyi kendi aklı, fikri, alınterinden gayrısına borçlanmadan kazanabilme imkanı verdiğinden minnettardı cumhuriyete. Bu minnet "Atatürk olmasa acaba hangi tarikat mensubunun kim bilir kaçıncı eşi olurdunuz" diye tokat gibi iniyordu minnetsizlerin yüzüne!

İşte o "can damarı" tıkandı. Millet -önümüzdeki günler gösterecektir- Genç gibi tek başına bir milletin "oksijen tüpü" olabilecek bir damar yedeklemediyse şayet Meclis'te kaçınılmaz; kronik kalp sıkışması bundan sonrası!

Başımız sağ olsun!

Yazarın Diğer Yazıları