Meclis mi üstün, hukuk mu?

Herkes “Hak” peşinde.
“Görev” ise kendini sahiplenecek “Kahramanını” bekliyor.
Oysa, “Hak” ve “Görev” bir kuşun iki kanadı gibidir.
Tek kanatlı kuş gökyüzünün değil, kedinin gıdasıdır. Bugün meclisle hukuku tokuşturanlara dikkatle baktığınızda dün sağla solu vuruşturup, “İti ite kırdırıyoruz” diye övünenleri görebiliriz. Yine bu yangına benzinle kimlerin gittiğine basiretle odaklandığımızda, “İran-Irak savaşını televizyonlardan zevkle seyrediyorum” diyen zihniyetin Türkiye’deki “çelik çekirdeğini” ânında fark edebiliriz.
Bunlar “Hak” diyerek bu milletin “Hukuk” kanadını, “Hukuk” diyerek Türk’ün irade kanadını kırmak, yani kanatsız bırakarak kuşu kediye yem yapmak istiyor.
Keşke bu tuzağa düşmeyebilseydik.
Peki, o zaman “Hak” mı, “Görev” mi?
Elbette her ikisi birden, öyle olması gerektiği içindir ki, “Nerede bir hak varsa orada bir de görev vardır” tespiti yapılmıştır.
Peki bu “Her ikisi birden” in ortak adı ne?
Onun ortak adı:
“- ADALET!”
Adalet demek ALLAH demektir.
Öyle olduğu içindir ki Allah’ın Resulü güne şu dua ile başlardı:
“- (..) Allah’ım, bu sabah kendine ne ile şahitlik ettinse, meleklerin, arşını taşıyanlar ve bütün mahlukatın ne ile şahitlik ettilerse ben de onunla şahitlik ederim ki, Sen, kendisinden başka ilah olmayan ve ADALETİ AYAKTA TUTAN Allah’sın.”
Yani derdimizin çaresi ne “Hukukun üstünlüğü” ne de “Meclis iradesine kayıtsız şartsız teslimiyet” tir.
Derdimizin çaresi, ADALET’tir.
Adaletin ayakta tutulmasıdır.
Çünkü dertlerin sebebi, ADALETSİZLİK’tir.
“Hukuk” demek, “Kanun” demektir amma her zaman “Adalet” demek değildir. Artık çocuklar da biliyor ki, “Kanunun kestiği parmak” acıyabilir amma “Adaletin kestiği parmak” acımaz. Çünkü “kanun” on milyonlarca insanı katleden Stalin rejiminde de vardı. Saddam’ın Irak’ı da bir kanun devleti değil miydi! Öte yandan, “Meclis iradesine kayıtsız şartsız teslimiyet” in Mussolini İtalya’sı ve Hitler Almanya’sını ürettiğini de herkesin malûmudur.
Evet, ille de ADALET!
Şimdi “Adalet ve hukuktan şikâyet eden” Meclis ve mecliste çoğunluğu elinde bulunduran iktidar başını çevirip geride bıraktıklarına şöyle bir baksın. Çıkarttığı kanunlarda ve icraatlarında ne kadar ADALET var?
Ve Meclis’in ortaya koyduğu iradenin bir kısmından rahatsızlık duyan adalet mekanizması da verdiği kararları şöyle bir gözden geçirsin, bunlar da ne kadar ÂDİL!
Evet, mülkün temeli ne Meclis iradesidir, ne kanun hakimiyeti.
Mülkün, yani devletin temeli ADALET’tir.
Kabul edelim ki verdikleri kararlar, çıkarttıkları kanunlar ve uyguladıkları politikalar ile Hükümetler, Meclis ve Hukuk hayli zamandır ADALET’ten bir hayli uzaktır ve işte bu yüzden Mülk yani devlet ciddi tehlikelerle karşı karşıyadır.
“Bir saat adaletle hükmetmek bin sene ibadet etmekten daha üstündür” diyen Allah’ın Resulü bakınız “adaletsiz devlet adamlarının” milletlerin başına açabilecekleri felâketler konusunda ümmetini nasıl uyarıyor:
“- Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır!”
Demek ki, adaletsizlik yalnızca “Devleti” değil, “Milleti” de tarihten siliyor.
Velhasılıkelam biz ülkemizin şu zor günlerinde (ve her zaman) ille de bir “Taraf” olacaksak, ne ikbâl için iktidarın her dediğine “evet” deyicilerden olabiliriz, ne de, “Ne düşüneceği ve ne giyeceğine kadar her neyi tercih edecekse millet adına ona ben karar veririm!” diyen, kelimenin bütün anlamlarıyla “öteki” lerden olabiliriz.
Tarafımız, ADALET tarafıdır.
Çünkü üstün ve değerli olan ne Meclis, ne Yasa’dır.
Üstün ve bâki olan ADALET’tir.

Yazarın Diğer Yazıları