Meçhul ''fail''den yüzsüz faile!..
1980 sonrası, sadece terörle mücadele sırasında ya da PKK-Hizbullah çatışmasında değil...
"Yeşil" kod adlıların ve pek sık dillendirilen "beyaz Toroslar"ın cirit attığı Yüksekova çetesinden "Hizbulkontra"ya, uyuşturucu ağalarından mafyaya kadar her grubun geride bıraktığı kanlı izin adı çok belliydi; "Faili meçhul!.."
Türkiye; PKK-Hizbullah çatışmasında, sadece iki örgütün militanlarının değil, sıradan yurttaşların da katledildiği karanlık bir atmosferde ve kurbanın da, tetikçinin de belli olduğu ortamlarda "meçhul" kalan "fail"leri çok tartıştı...
Kiminin "Hizbulkontra"ya, kiminin PKK "milis"lerine, bazılarının "Yeşil" kod adlı Jitem ajanına -Yüksekova Çetesi''ne- koruculara, kimilerinin uyuşturucu kaçakçılarına, siyaset ağalarıyla marabalarına yüklediği ürkütücü olaylardı "faili meçhuller!.."
Türkiye Büyük Millet Meclisi''nde, uğruna araştırma komisyonları kurulan "faili meçhul" olayların aydınlatılmasında ne yazık ki önemli bir sonuç alınamadı...
Adam kaçırmadan kundaklamaya, yaralamadan cinayete, haraç baskınlarından işkencelere varan olayların büyük bölümünün perde gerisi çok iyi bilinse de; terörle mücadelenin kanlı bir karambol yarattığı Güneydoğu''da, olayların üzerine yeterince gidilemedi ve her şey, ortadan kaybolan ya da kaybedilen "fail"lerle birlikte karanlığa karıştı!..
YÖNTEM, İÇERİK VE SUÇ DEĞİŞİMİ!..
Türkiye 1980 sonrasının o karanlık ve kanlı günlerini geride bıraktı...
PKK; HDP üzerinden siyasallaşırken, bir dönem bu örgütle çatışan Hizbullah''ın da "Hüda-Par" adı verilen bir partisi var...
Bir zamanlar satırlarla, "Keleş"lerle, Takarov''larla çatışan iki örgüt de artık siyasi arenada mücadele veriyor; Birinin adı "ayrılıkçı", diğerininki "şeriatçı!.."
Türkiye''de ne mutlu ki "siyasi nitelikli faili meçhul" cinayetler de pek yaşanmıyor...
Bu nedenle "faili meçhul" deyimi de sadece sıradan olaylarla sınırlı kaldı...
Ancak "fail" ve "meçhul" ikilemindeki olayların sadece şiddet ve kan içeren, sonu yaralamayla, ölümle biten, kundaklama ve işkenceyle sonlanan olaylar olmadığı da biliniyor...
Çünkü siyasetin yapısı, toplumun tepkileri ve sosyo-ekonomik gidişattaki çarpıklıklar fail-olay ikileminde bambaşka karanlık suçları da beraberinde getirdi...
Artık sadece ortadan kaybedilen insanlar; kanlı girdapların ortasında yatan cansız bedenler, kundaklanan iş yerleri, işkenceye uğrayan canlar aramıyor faillerini!..
Devletin, özellikle cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte tek elden yönetildiği bir ülkede, eli kolu bağlanan bürokrasi de meçhuller karanlığında!!!
Türkiye Büyük Millet Meclisi''nde vekiller parmak kaldırıp indiren bireylere dönüşmüş, bakanlar talimatları yerine getiren görevliler haline gelmiş, devlet sistemindeki keşmekeş de meçhulleri olabildiğince büyütmüş!..
İşte böylesi bir ortamda, "fail-meçhul" tartışmasındaki olaylar içerik ve yön değiştirerek, hırsızlık, yağma, yolsuzluk, rüşvet ve arabuluculuk çeteciliğine de dönüşüvermiş!..
FAİLİ BELLİ VURGUNLAR!..
Son yıllarda "faili belli mi değil mi" sorularının ortasındaki en büyük olaylardan biri Man Adası tartışmalarıydı...
Muhalefete göre "belli" olan fail, iktidara göre yoktu!..
Man Adası''na para kaçırılması tartışmalarında suçlanan failler, iddia sahibi ana muhalefet liderini tazminata bile mahkûm ettiler...
"Fail"i belli ama "meçhul" bırakılan bir de "128 milyar dolar nerede" olayı var ki, soruların, sorgulamaların, iddiaların, belgelerin ortasında boş yere dolanıverdi; bırakın faili, paranın gidişatı bile ortaya çıkarılamadı...
Ve son dönemde "bir milletvekilinin, bir suç örgütü liderinden ayda 10 bin dolar maaş aldığı" iddiası da tartışılırken, adı birçok kesimce dillendirilen "fail" yüzsüz davranarak ortaya çıkmıyor, besbelli bir olay ısrarla "faili meçhul" bırakılıyor!!!
Bu ortamda, kara paracı bir firariden "10 milyon Euro" avanta isteyen bir medya çetesinin varlığı ortaya çıktı ki; bir yandan ses kayıtları, bir yandan Paramount otelde keyif çatan beleşçi medya kiralıklarının yarattığı keşmekeşin içinde, failler gizlenmeye devam ediyor!..
YÜZSÜZLERİN SUSKUNLUĞU!..
Gelelim son günlerde tartışılan bir başka "fail-olay" tartışmasına...
Söyler misiniz; devletin kurumlarından, müzelerinden, kütüphanelerinden ve üniversitelerinden binlerce tarihî eseri kimler çaldı, kimler ortadan kaybetti, kimler bu rezaletler karşısında sustu ve kimler faillerin peşini bilerek-isteyerek bıraktı?..
Evet; Türkiye''de 1980 sonrası insanlık dışı olaylarla gündeme gelen "faili meçhul" deyimi de AKP iktidarında kimlik, kılıf, yöntem ve sonuç değiştirerek iyice gizemli hale geldi!!!
1990-2000 arasında olduğu gibi bu ülkede aydınlar ve "siyasi"ler, faili meçhullerin hedefi değil artık...
Düpedüz siyaset; her olayın gidişatı bariz olmasına rağmen, her şeyi pervasızca meçhul bırakmaya devam ediyor!..
Yani; failin de tetikçinin de, vurguncunun da, arabulucunun da (topyekûn hırsızın da) belli olduğu bir organize "fail" düzeni ısrarla egemenliğini koruyor, olayları aydınlatmaya çalışanlar ise nafile çabalarda bocalayıp duruyor...
Velhasıl, hiçbir şey "meçhul" değil bu düzende...
Baksanıza; her olayın failleri yüzsüzce, ahlaksızca, sırıtarak, alay ederek ortada dolaşmaktan zerre kadar utanmıyor!!!