Atatürkçü, laik, Cumhuriyet devrimlerinin savunucusu SÖZCÜ'ye bile FETÖ'cü lekesini yapıştırmak isteyenler, aslında kendi FETÖ'cülüklerini gizleme çabası içindeler! (...) Çünkü onlar FETO'ya biat edip "Sen ne istedin de vermedik? Özledik seni, gel artık yurda dön, bu hasret bitsin" diye çağrılarda bulunurken SÖZCÜ, yayınladığı manşetleriyle FETO tehlikesini haber vererek iktidarı uyarıyordu.
O gün uyanmayanlar, şimdi SÖZCÜ'yü lekelemeye çalışıyorlar! Fakat halkımız aptal değil. Herkes kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu çamur bize yapışmaz!
***
SÖZCÜ'ye yapılanlar vicdani midir?!
Dikkat ederseniz "Hukuki midir?" demiyoruz, "Vicdani midir?" diye soruyoruz. Zira, artık Türkiye'de hukukun kalmadığını biliyoruz! Hak, hukuk yok diyelim, peki, vicdanda mı yok birader, insanlık da mı yok?
(...)
"FETÖ'nün siyasi ayağı nerede?" diye sorduğumuz vakit bu efendiler bize bozuluyor. Her kurumda var olup da, sadece AKP'de hiç FETÖ'cü olmadığına inanan bir tek kul var mıdır?
AKP, kendi içindeki FETÖ'cülere hiçbir şey yapamaz. Çünkü parti karışır, belki de dağılır. Onlar için bir tek oy bile önemli. İktidar "Çamurdan olsun, yani FETÖ'cü olsun, bizden olsun" diye düşünüyor.
Bunlar maalesef FETÖ'yü, sadece muhalifleri susturmak için, sopa olarak kullanıyorlar! Ünlü ata sözümüzdür: "Mazlumun ahı, indirir şahı!" denir.
Ayrıca... "Allah'ın sopası yoktur ama mazlumların ahı, çıkar aheste aheste!" sözünü de unutmamak lâzım!
Rahmi Turan Sözcü
***
Artık hiçbirimiz güvende değiliz
---------
"Kirli" bir referandum sonucu Türkiye'nin rejimi gayriresmi olarak tamamen değiştirildi artık. (...) Böylelikle belki de tarihte ilk kez demokrasi, hukuk ve insan haklarından "halk oyu" ile vazgeçmiş bir ülke konumuna düştük.
Bu durumda da keyfi yönetim her aşamada iliklerimize kadar işlemeye başladı. Korku en tepedeki bir kişi hariç herkesin yüreğine salındı. Yüksek hâkimler korku içinde. Artık bırakın hukuku akla ve mantığa uymayan her türlü kararı sanki çok olağanmış gibi alabiliyorlar. Sadece bir kişiden korktukları için, ondan bir itiraz gelmediği sürece de kendilerini güven altında hissediyorlar.
(...) Devletin tüm kurumlarının yetkilileri, bu yetkilerini sadece en tepeden gelecek emirlere göre kullanıyor, hukuku akıllarına bile getirmedikleri gibi mantıkla da hiç uğraşmıyorlar, kararları ne kadar mantıksız ve akıl dışı olursa olsun bu sayede başlarına hiçbir şey gelmeyeceğine inanıyorlar.
Medya patronlarının durumu daha da içler acısı. Küçücük adamların parmak sallamasından bile korkarak emirleri aynen yerine getiriyor, halkın kafasını sadece ve sadece en tepeye biat ettirecek algı operasyonlarını gönüllü olarak yapıyorlar.
İş dünyası derin sessizlik içinde. Korkudan kimse yaşadığı derin ekonomik sorunları anlatamıyor. Konuşanlar ise ya kendi başarılarını ya da başarısızlıklarını anlatarak durumu kurtardığını sanıyor.
Korku sıradan vatandaşın ise adeta iliklerine işlemiş durumda. Ayakkabı boyacısı bile "dinlendiğinden" şüpheleniyor ya da siyasi bir konuşma yapan olursa "oradan uzaklaşmaya" çalışıyor.
Bütün bu absürd durumun ardında korkunç bir gerçek daha var. Artık hiç kimse, hiçbirimiz güven altında değiliz. Her an saçma sapan, akıllara ziyan bir suçlamayla hapse girebiliriz. Bu kişinin önemli olması olmaması hiç fark etmiyor. Ola ki kendini tepeye yakın hisseden birinin radarına takılmaya görün. Bir tweet, bir Facebook paylaşımı, tanıdığınız ama cemaatçi olduğunu bile bilmediğiniz birinin telefon etmesi, hatta yarın öbür gün belki kıraathane yerine cafe denmesi bile hapis yolunu açabilir. Sözcü Gazetesi'nin iki çalışanının akıl almaz gerekçelerle hapse atılması yukarıda yazdıklarımı doğruluyor. Var mı itirazı olan?
Can Ataklı Korkusuz
***
Tamamen gazetecilikten
-------
Sözcü'de çalışan iki gazeteci arkadaşımız tutuklandı..
Mahkemenin karar tutanağını okudum.. Hâkim açık açık yazmış; gazetecilikten..
Karar metninde demiş ki..
FETÖ/PDY üyesi olduklarına dair somut delil yok..
Hükümete karşı silahlı isyana iştirak ettiklerine dair somut delil yok..
Eeee, ne var?
Cumhurbaşkanı'nın hangi otelde kaldığını haber yapmaları ve yayımlamaları var.. Haklarındaki tek suçlama bu..
(...)
Bu karardan sonra..
Artık Cumhurbaşkanı'nın nerede kaldığını yazmak, söylemek, yayımlamak suç sayılacak..
Tutuklanma nedeni kabul edilecek..
Huber Köşkü'nde demeyeceğiz..
Kısıklı'daki evine geçti diye yazamayacağız..
Beştepe'de olduğunu söyleyemeyeceğiz..
Mazallah!.
***
Cumhurbaşkanı Washington gezisinde Blair House'da kaldı.. Cumhurbaşkanı ABD'ye gitmeden, Blair House'da kalacağı yazıldı..
Hâkime göre suç!.
(...) Hukuk neredesin!.
Mehmet Tezkan Milliyet
++++++
İkizi savaşmasın
---------
... Hakkari'de PKK saldırısında şehit düşen 25 yaşındaki Uzman Çavuş Gökhan Peker'in cenazesinde karısının tabuta sarılıp "Ben seni bu vatana kurban ettim Gökhan" diye ağlayışı medyada haberdi.
Kendisi de Hakkari'de görev yapan ikiz kardeşi Uzman Çavuş Ertan Peker de cenazedeydi.
(...) Bir aile bir evladını PKK terörüne şehit vermişse, hiç değilse "kardeşinin, ikizinin terör bölgesinden çekilmesi" adil olanı değil midir? Aynı aile "ikizi de kaybetse" bu acıya nasıl dayanabilir?
Güngör Mengi Vatan