Matematik.. Cihat… O zaman Dans…
-Refik abi sence ben ruh hastası mıyım?
-Yok be oğluuum.
- O zaman dans.
-Renk.
Diyaloglarıyla Yiğit Özgür'ün muhteşem karikatürlerinden biriydi…
Zaten ülke de karikatür gibi… Kıskanıyorum karikatüristleri, bizim en az 4 bin vuruş yapmamız gerekiyor yazı için. Yaz babam yaz… E insanın keyfi oluyor olmuyor, canı istiyor istemiyor, ama en az 4 bin vuruş yazmamız gerekiyor. Karikatüristler öyle değil, hem eğleniyor hem çiziyorlar, üç çizgi, iki konuşma baloncuğuyla bizim binlerce vuruşluk yazımıza bedel, anlatıyorlar meramlarını…
Karikatür malzemesi bu kadar bol başka ülke var mı bilmiyorum, karikatüristlere ekmek çok yani ülkemizde…
-Çocuklara cihat öğretmeden matematik öğretmenin bir anlamı yok.
-Abi sen câhil misin yoksa ruh hastası mı?
-O zaman dans
-Cihat
Çocuğun oyuna, yaramazlığa teşne mâsum gözleri, teneffüs ziline kabarmış kulakları, el yazısına duyduğu nefret ve nihâyet eve yani sokağa yani oyuna döneceği son zilli bekleyen sabırsızlığının tam da ortasına düşen cihat…
O zaman dans…
Büyük oğlum Yûnus'u ilk okulu bitirdiği yaz tatilinde Kur'ân öğrenmesi için annesinin baskısıyla ilimizdeki İmam Hatip Lisesinin yaz kursuna kayıt ettirdik. Tam gün eğitim söz konusu, Kur'an öğretimi, siyer gibi derslerin yanı sıra havuz falan gibi özendirici etkinlikleri de var ekstradan. İlk günün sonunda akşam eve geldiğimde "Nasıl geçti kursunuz?" diye sordum. Annesi mutfakta akşam yemeğini hazırlamakla meşgul, oğlum annesi duymasın diye sessizce bana kursta verilen kitapları gösteriyor bir taraftan. Önce bir soru sordu:
"Kelime-i tevhid ne demektir babacım?"
"Oğlum biliyorsun sen, daha önce konuştuk"
"Hayır babacım senin dediğin gibi değilmiş, bak Diyânet'in bize verdiği kitapta nasıl anlatılıyor"
Açtık baktık tabii… Aynen işaretler de dahil olmak üzere şöyle yazıyordu:
Kelime+ tevhid = Kelime-i tevhid…
"Babacım ben şimdi bu kursa mı gideceğim, bence gerek yok, mahalle camiinde öğrenirim ben Kurân okumayı"
"O zaman dans" diyemedim tabii oğluma, çünkü Yiğit Özgür henüz o karikatürü yapmamıştı daha… Bu arada belirteyim o kadar da eski değil mevzu, mevcut iktidar dönemine denk geldi yine…
Deve sidiği, sineğin kanadının altındaki antimikrop, kız bebeklerin dışkılarının erkek çocuklara nazaran daha pis kokması, kadınların sünnet olmasının cinsel arzularını arttırması, bir erkeğin baldızını yabancı gibi görmesi, kız evlâtların altı yaşından sonra öpülmemesi…
Çocuklarımız bu tür iğrençlikleri duya duya büyüyorlar…
Çocuk tecâvüzlerini duya duya büyüyorlar…
Gazali'nin İhyâ'sının başında bizdeki tercümelere basılmayan bir sözü var:
"Bu din düşmanlarından çekmedi, kendini yanlış anlayanlardan çektiği kadar…"
Nereye gidiyor Allah aşkına bu ülke?
Çocuklar sevmeyi, saygı duymayı, paylaşmayı öğreneceği çocukluğunun tam başlangıcında cihat kavramıyla tanışacak. Ve bu kavramı çocuklara muhtemelen, kelime+tevhid= kelime-i tevhid diye kitap basan kadrolar öğretecek. Haydi diyelim ki "Cihat diyerek biz savaşı değil, nefisle mücâdeleyi kast ediyoruz" diyorlar…
Çocuk bu yâ hû! Hangi nefsiyle mücadele etmeyi öğrenecek, çocuk bu çocuk!...
Allah bize merhamet etsin, sonumuzu hayır etsin, encâmı fenadır bu gidişin….