Masumlaştırılan terör ve terörist
Bir zamanlar ağzında komünist enternasyonel marşı, pankartlarında Marks-Lenin posterleri ve ellerinde orak-çekiç bulunanlar kurtarılmış sokaklar-mahalleler ilan ediyorlardı. Fatsa'da olduğu gibi komünler kuruyor, kendi kendilerine yönetimler oluşturuyorlardı. Onların üniversitelerde, fabrikalarda ve sokaklarda yarattığı teröre ve şiddete karşı çıkanlar da "faşist" ilan ediliyordu.
PKK defedilsin ölümler son bulsun!
Basın ve medya dış destekli grubun yarattığı şiddete ve fiili duruma karşı çıkanlar arasında meydana gelen çatışmaları "karşı grupların çatışması" olarak niteliyordu. Sağ-sol çatışması, ülkücü-devrimci kavgası diyorlardı. Zamanın iki süper gücünden birisi olan SSCB'nin bayrağı, marşı ve sloganlarıyla yürüyenlerle İstiklal Marşı ve Ay Yıldızlı bayrak altında onlara karşı çıkanları dönemin medyası, karşıt gruplar arası mücadele olarak niteliyordu.
Medyanın anlayışında bugün de pek bir değişiklik görülmüyor. PKK'nın yarattığı terörle mücadele eden asker ya da güvenlik güçleri, malum medya tarafından iki taraf olarak nitelendiriliyor. Kimileri her iki tarafa da çağrıda bulunularak "iki taraf da silah bıraksın" kimileri de "eller tetikten çekilsin" türünden açıklamalar yapıyorlar. Bu medya bir türlü 'PKK defolsun ya da defedilsin ölümler son bulsun' diyemiyor.
Hem müsebbip hem de fail PKK'dır
Bölgede PKK-HDP-DTK'nın yarattığı fiili duruma güvenlik güçleri halkı, devleti ve egemenliği korumak üzere müdahale etmektedir. PKK'nın işlediği cinayetler, açtığı hendekler ve döşediği bombalar sonucu bir yandan güvenlik güçleri diğer yandan da bölge insanı ölmektedir. Ölümlerden, göçten ve sokağa çıkma yasaklarından doğrudan doğruya PKK sorumludur. Onların yarattıkları fiili durumu ortadan kaldırmak için mücadele eden güvenlik güçlerinin görevlerinden başka yaptıkları bir şey yoktur.
Güvenlik güçleri PKK'ya karşı vatan ve millet savunması yaparken bu çatışmalardan masum halk büyük zarar görmektedir. Sonuçta masum çocuklar, dedeler ve kadınlar ölmektedir. Bu durumun hem müsebbibi hem de faili PKK'dır. Terör örgütünü eleştirmek zorunda kalan şanlı(!) medya hemen ardından devletin ve güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanmak, insan haklarını çiğnemek veya faili meçhul türünden gerekçeler yaratarak güvenlik güçlerini eleştirmektedir.
Bütün ölümlere, insan hakları ihlallerine ve faili meçhullere karşı çıkmak insan olmanın gereğidir. Elbette devlet, hukukun içinde kalarak terörle mücadele etmelidir. Bölgedeki mücadelenin uzun sürmesinin nedeni de zaten bu hassasiyettir. Ancak PKK'yı eleştirmek zorunda kalanların hemen bunun ardından bu hain örgüte karşı mücadele eden devleti ve güvenlik güçlerini suçlamalarının tarafsızlıkla da insan haklarıyla da bir ilişkisi yoktur!
Taş atanlar ya da hendek kazanlar!
Bir gazetede yapılan röportaj şöyle sunuluyor: Barikatların arkasındaki YDG-H'li gençleri anlattı: "Sadece ideolojik takılmıyorlar, hayatı da yaşamak istiyorlar. Çoğu 18 yaşının altında. Hepsi hendekleri kazdıkları sokakların çocuğu. En fazla iki haftalık askeri eğitim görmüşler."
Barikatın arkasında denen gençler hendek kazıp, bomba döşeyip, insan katleden terörist taslaklarıdır. Onları adeta 'mahallenin yaramaz çocukları' olarak sunmak doğru bir tarz değildir. Hiç kimse katilliği, caniliği, haydutluğu hendek oyunu olarak görmemeli ve göstermemelidir. Yaşı ne olursa olsun eline silah alıp, pusuya yatıp, insan öldürenler canidir.
Hatırlatalım dün "taş atan çocuklar" vardı. Onlar bir süre sonra molotof kokteyli atarak otobüsleri yakan çocuklar oldu. Ardından araç yakan, yol kesen ve kimlik soran çocuklara dönüştüler. Bugünlerde hendek kazıp barikat arkasına geçen sözüm ona gençler türedi.
Unutmamak gerekir ki Türkiye'ye karşı oynanan terör oyunu, yaşa ve cinsiyete bakmadan bir bütündür. Herkes daha çok da medya bunun farkında olarak terörü ve teröristi masumlaştırmamalıdır.