Marmara Denizi'nde korkulan oldu

Marmara Denizi'nde korkulan oldu

Marmara Denizi'nde ortaya çıkan deniz salyası (müsilaj) tehlikesiyle ilgili bölgede inceleme yapan Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Marmara'nın 'ölü deniz' haline getirildiğini söyledi. Dr. Kesici, şubat ayında sadece belirli bölgede artış gösteren alg kolonilerinin, ortam ve hava koşullarına bağlı olarak tüm Marmara ve Ege Denizi'ne yayıldığını ifade etti.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Su Ürünleri Fakültesi''nden emekli ve TTKD bilim danışmanı Dr. Erol Kesici, Marmara Denizi''ni istila eden müsilaj ilgili incelemelerde bulundu. Dr. Kesici, ''deniz salyası'' diye adlandırılan, Marmara Denizi''nde son aylarda deniz yüzeyinde sarı- beyaz peltemsi tabaka, denizin iç kısımlarında da yeşil renkli ipliksi kümeler oluşturan mikroskobik alglerin ve denizanalarının aşırı çoğalması sonucu yapışkan koyu kıvamlı müsilajlaşma olayının hafife alınmaması uyarısında bulundu.

Müsilaj oluşumunun, denizlerin aşırı kirlenmesi ve tükenişinin göstergesi olduğunu ifade eden Dr. Kesici, ne doğa olayı ne de doğal olay olduğunu kaydetti. Kesici, "İnsanın denizlerde neden olduğu felakettir. Müsilaj, suların aşırı kirliliğinin göstergesidir, bulaşıcıdır, yayılmacıdır, geç kalınmakta ve acilen bilinen önlemler alınmalıdır" ifadelerini kullandı.

Deniz salyasının genel olarak tek hücreli mikroorganizmalar olan alglerin aşırı çoğalmasının en önemli göstergesi olduğunu kaydeden Dr. Kesici, "Denizlerde, göllerde yıllardır dış ortamdan gelen, besi elementleri adı verilen azot, karbon, fosfor yüklerini taşıyan tarımsal, sanayi ve evsel atıkların oluşturduğu biyokimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan kirliliktir. Alg çoğalması, koy ve körfez gibi dingin kıyı alanlarında daha çok su yüzeyinde kümeler oluşturup, yayılmaya neden olmaktadır" dedi.

''ÜLKEMİZİN ÖNCELİKLİ KONULARI ARASINDA YER ALMALI''

Deniz salyasının, denizlere, kanallara, tatlı su kaynaklarına, dereler ve yer altı sularına yayıldığına dikkati çeken Dr. Kesici, "Müsilajlama, toksik etkisi, kötü koku ve görüntü kirliliğiyle sularımızda denizdeki canlı yaşamının yanı sıra çevresindeki birçok canlı türünü sağlık, sosyal ve ekonomik bakımdan da olumsuz etkilemekte. Her yıl aşırı oranda artış göstermesi nedeniyle bir an önce bilimsel yöntemlerle önlem alınması ve ihmal edilmemesi gereken ülkemizin öncelikli konuları arasında yer almaktadır" diye konuştu.

İç deniz Marmara''nın çok hassas dengelere sahip olduğunu kaydeden Dr. Kesici, "Son 40 yıl içinde sürekli derin deşarjla kirletilen deniz suyundaki kirlilikle ilgili önlemlerin alınmaması sonucunda denizin bünyesinde tutamadığı aşırı kirliliği kusmasıdır. Yeni bir olay olmayıp, daha önceki yıllarda da sürekli yaşanan, taşınan insan atıklarının kirlilik göstergesidir" ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE NÜFUSUNUN YAKLAŞIK YÜZDE 20''Sİ MARMARA DENİZİ ÇEVRESİNDE

Deniz salyasının son günlerde esen kuvvetli rüzgar ve su hareketleri sebebiyle deniz üzerindeki görünürlüğü azalmış olsa da yok olmadığını hatırlatan Dr. Kesici, "Tabakalaşma koylarda, boğazlarda, denizin iç kesimlerinde topoğrafik yapıya bağlı olarak kıyı ve dip çamurlarında Erdek, Yalova Koyu, Çanakkale Boğazı''nın belirli kesimlerinde hala katmanlar halinde görülmektedir" diye konuştu.

Marmara Bölgesi''nde Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20''sinin yaşadığını belirten Dr. Kesici, evsel, endüstriyel ve nehirler aracılığıyla hem karasal hem deniz ulaşımından kaynaklanan kirlenme olayının büyük ölçüde olduğunu açıkladı. Arıtma tesislerinin çalıştırılmaması ve evsel kirliliğin problemin temelini oluşturduğunu kaydeden Kesici, kirliliğe neden olan çarpıcı rakamları şöyle sıraladı:

"Marmara''ya İstanbul''dan günde 1,2 milyon metreküp, Bursa''dan günde 0,3 milyon metreküp, İzmit''ten 0,2 milyon metreküp, diğer 5 şehirden 0,4 milyon metreküp olmak üzere bölge genelinde 2,1 milyon metreküp evsel atık su deşarj ediliyor. Deniz trafiğinin de toplam kirliliğe etkisinin yaklaşık yüzde 10 olduğu, büyük oranda da tarımsal, endüstriyel atıkların arıtılmadan dökülmesi müsilajlaşmanın temel nedenini oluşturmaktadır."

''MARMARA ÖLÜ DENİZ OLDU''

Marmara''nın ''ölü deniz'' haline geldiğini söyleyen Dr. Erol Kesici, şubat ayında sadece belirli bölgede artış gösteren alg kolonilerinin, ortam ve hava koşullarına (akıntı-rüzgar-taşınma) bağlı olarak tüm Marmara ve Ege Denizi''ne yayıldığını söyledi. Kesici, araştırma sonuçlarına göre, Marmara ve Ege''deki deniz salyasının Batı Karadeniz ve Marmara Denizi''nin canlı çeşitliliğinin giderek azalması ve suların su yosunları tarafından işgal edilmesine sebep olduğunu ifade etti.

''MARMARA DENİZİ, TEDAVİ EDİLEREK DİNLENDİRİLMELİ''

Deniz kirliliği devam ettikçe salyaların yüzeyi kaplamaya, yayılmaya ve istilayı sürdüreceğini belirten Dr. Kesici, alınması gereken önlemleri şu şekilde sıraladı:

"Bitki ve hayvan popülasyonu dengesinin sağlanması, denizlerin kirletilmemesi kadar önemli olan diğer bir bilimsel yöntemdir. Yapışkan bir madde olan deniz salyası hava koşullarının değişmesiyle yok olmaz. Salyaya maruz kalan gezi, taşıma, balıkçı ve diğer tüm tekneler, balıkçı av araçları, sahildeki kumluk taşlık alanlar kimyasal madde kullanmadan mekanik yöntemlerle temizlenmelidir. Denizden yoğun bir şekilde salya oluşumlarının toplanması zorunluluktur. Müsilajlaşmanın adeta tohumları olan alg kümeleri sahil, deniz içinden (dip çamurundan) mekanik yöntemlerle toplanmalıdır. Denizlerimize verilen atık sular ''derindeniz deşarj'' sistemleri yerine ''kademeli arıtma'' yöntemleri sonucunda verilmeli ve denizlerimiz kirletilmemelidir. Ekolojik bir yıkıma doğru sürüklenen Marmara Denizi, tedavi edilerek dinlendirilmeli, koruma altına alınmalıdır. Bilimsel çalışmalar için deniz suyu su kalitesi, klorofila miktarı, görünürlük, zoo ve fito-plankton türlerinin tür ve miktarını belirleyen erken uyarı sistemleri oluşturulmalı. Kıyı ve derinliğe bağlı deniz iç kesiminde istilayı önlemek için bir an önce harekete geçilmelidir." (DHA)

 

İlgili Haberler