''Mandaya boyun eğmeyenler…''

İslam aleminin kilidini açacak anahtarın "İngiltere''nin emin ve itimat edilir eline tesliminde Alem-i İslam için hiçbir tehlike bulunmadığını" savunan ve başkanlığını AK Parti''nin her fırsatta coşkuyla andığı İskilipli Atıf Efendi''nin yaptığı Teali İslam Cemiyeti''nin ilk beyannamesinin hedefi Kuvay-ı Millîye ve başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Kuvay-ı Millîyecilerdi.

Bildiri, mütareke zihniyetine karşı "hürriyet"i savunan, buna çalışan Atatürk ve silah arkadaşlarını böyle hedef göstermişti:

"...Anadolu''da Mustafa Kemal ve Kuvây-ı Millîye maskaraları, Yunan askerlerinin önünden nâmerdâne bir surette kaçarken… zavallı neferlerimizi ve ahâlimizi boşuboşuna kırdırmak usulünü takip ediyorlar.

…Yazık, bin kere yazık ki gerek harp içinde ve gerek mütârekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evlâdını telef ediyor da Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire gibi beş on şakinin vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakârlığı göze aldıramayarak memleketi ve kendilerini ebedi tehlikeden kurtarmak ve selâmete çıkarmak tarikini idrâk edemedi ve hâlâ da edemiyor!... .

...İngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler.

Düşünmüyorsunuz ki Yunanlılara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz…

…Cenâb-ı Hakk''ın gazap ve laneti sizin üzerine olsun!

…Ey kahraman askerler!… Siz bu zâlimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız?

Elinize aldığınız fetvâ-i şerif ki Allah''ın emridir, okuduğunuz hatt-ı münif ki halifemizin, padişahımızın bir fermanıdır, siz Allah''ın emrine halifenin fermanına ittibâen bu canileri, bu katil canavarları daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. Şu alçaklar ve hempaları bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor; bunları vücudlarını külliyen dünyadan kaldırmak beşeriyet için, Müslümanlık için bir farz olmuştur... "

***

Keza, yine bir Teali İslam üyesi olan Mustafa Sabri Efendi gibi İngiliz Muhipleri, Atatürk''ün "İngiliz Devleti''nin, Osmanlı Devleti''ni bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olamayacağını bir defa olsun dikkate almamış olmasına" hayret ediyordu!

***

Mustafa Sabri''nin kol kanat gerdiği Şeyh Sait''in, Cumhuriyet''e karşı ayaklanacağı, Kürdistan Teali Cemiyeti başkanı Seyyid Abdülkadir''in, "İngiltere Hariciye Nezareti Umur-u Şarkiye Müdürü Mr.Templen" diye Türk istihbaratından Nizamettin Bey''le görüşmesi sonucu ortaya çıkmıştı!

***

Her biri ne kadar "kurtuluş" yanlısı tutumlar değil mi?

***

"Tarihimizle yüzleşme" sloganıyla açılıp saçılmalara doyamadığımız günlerde yazdığı yazılarda, İslam''ın anahtarının İngiltere''ye emanet edilmesine çalışanlara iade-i itibar isteyen, "Şeyh Sait''e yapılan zulümdeki payı yadsınamayacak olan Mustafa Kemâl''in sorgulanmasını(!)" talep eden bir "akil", Ukrayna''da yaşananları değerlendirdiği dünkü yazısında aynen şöyle dedi:

- Mandaya boyun eğmeyenler bu ülkeyi kurdu. Amerikan uçaklarının kanatlarından sarkmaya gönül eğdirmeyecekler de bu ülkeyi koruyacak.

***

Kimdi o "mandaya boyun eğmeyenler"?

Ha gayret…

Olacak…

Adının değişmesini istediğin bayrağa selam çakmayı öğrendin; elbet bunu da öğrenebilirsin!

Son itibar zedeleyici(!)

Dünün en çok konuşulan haberlerinden biriydi;

Sağlık Bakan Yardımcısı Şuayip Birinci, çift maaşlı olduğuna dair haberler hakkında "erişim engeli" kararı aldırmış.

Kararın gerekçesi, söz konusu haberlerin Birinci''nin "itibar ve saygınlığının zedelenmesine" yol açması.

Siyasi kadrolar için "çoklu maaş"ın böyle bir zedeleyici tesiri bulunuyorsa; haberleştirilmesi değil de alınması/verilmesi mi engellenseydi de acaba!

Mahkemeye gitmesine gerek yoktu ki; Bakan Yardımcılığı ile TÜRKSAT Yönetim Kurulu Üyeliği arasında seçim yapıp birinden birini bırakmış olsaydı, Birinci''nin itibarı için sakıncalı gördüğü haberler zaten kendiliğinden biterdi.

SORU-YORUM

Gülen''in nasıl yurt dışına çıkabildiğini, "28 Şubat''ta ABD''ye kaçırılmasına cunta neden göz yumdu?" diyerek sorguluyordu dün iktidar yanlısı medyanın istihbaratçı yazarı.

Gülen, ABD''ye 28 Şubat sürecinde değil tam 2 yıl sonra çıkarıldı. (Yakalama kararı da yurt dışına çıkmasından 1 buçuk yıl sonra…)

İki tarih arasında iki hükümet değişti.

Ustalıklı bir manipülasyon olmakla birlikte konunun özü bu kronolojik çarpıtma değil "nasıl yurt dışına çıkabildiği" olduğu için naçizane şu soruyla katkıda bulunmaya çalışacağım:

Adil Öksüz nasıl çıkabildiyse… Zekeriya Öz, Celal Kara nasıl çıkabildiyse… Hakan Şükür, Arif Erdem, Ekrem Dumanlı nasıl çıkabildiyse… Öyle çıkmış olamaz mı?

O dönemi suçlayabildiğiniz gibi suçlayabiliyor musunuz bu "kaçış"ların yaşandığı dönemi de?

Yazarın Diğer Yazıları