Mahir Ünal çok haklı!
AKP Sözcüsü Mahir Ünal, katıldığı TV programında CHP'ye ve MHP'den kopan Meral Akşener, Ümit Özdağ, Koray Aydın gibi isimlerin öncülüğünde kurulmasına çalışılan yeni partiye "FETÖ sızmasına karşı dikkatli olmaları"nı tavsiye etmiş ve "geçmişteki ilişkilere baktığımız zaman kaygılanmamız da normal" demiş.
Mahir Ünal haklı;
Türkiye hâlâ, vaktiyle her fırsatta "Fetullah Gülen Hocaefendi'ye şükranlarını ifade eden", Gülen'i "Yüce milletimizin bayrağını bütün dünyada dalgalandıran büyük insan" diye, "Hayatını iman ve Kur'an'a hizmet etmeye adamış, eğitim hizmetlerine gönül vermiş, fedakarlık ve feragatı öğretmiş güzel bir insan, büyük mütefekkir, büyük dava adamı" diye, "Bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymet... Bilge bir insan..." diye anan, Gülen'i hedef alan eleştirileri "ihanet" olarak tanımlayan bir zihniyet yönetiyor...
Bu lafları söyleyenlerin bir kısmı hâlâ bakan ve hatta bakanları da atayan konumda...
Geçmişteki ilişkilerine baktığımızda kaygılanmamaya imkan var mı!
***
GÜNÜN ESPRİSİ
"Memur-Sen gece yarısından sonra balkabağına dönüştü..."
***
MADEM PARTİ YENİ, KİMİ ALIŞKANLIKLAR DA YENİLENMELİ
Koray Aydın'ın "siyasi hayatının en zor kararını" alarak, "dava nöbetinde bir ömür" geçirdiği MHP'ye veda ederek, Meral Akşener'in liderliğinde kurulacak yeni partide yer alacağını duyurduğu basın toplantısında bulunan ve muhtemelen yeni partinin teşkilatlarında görev alacak/en azından almayı uman katılımcılara, bundan sonraki organizasyonlar için naçizane tavsiyem:
Madem yeni bir parti kuruyorsunuz; eski parti alışkanlıklarını terk edin...
- Basın toplantısının asli muhatapları adından da anlaşılacağı üzere basın mensuplarıdır; öncelikli olan onların fotoğraf çekebilmeleri, onların görüntü alabilmeleri, onların not tutabilmeleridir. Basın ile basına hitap etmeye çalışan kişi arasında cep telefonlarından duvar oluşturmanın ne size, ne partinize hiçbir katkısı yoktur. Salon düzenini ve toplantının ahengini bozarak, yersiz şahsi tatminleriniz uğruna kurumsal menfaatlere zarar vermiş olursunuz sadece...
- Konuşmacıyla birlikte sahneye/kürsüye hücum etmeyin! Günümüzde kimsenin, siyasilerin gücünü konuşurken arkasına yığılan kişi sayısıyla ölçtüğünü sanmıyorum. Aksine jest ve mimiklerinizle, izleyici/dinleyicinin dikkatini dağıtıp konuşmacının yaratacağı olası etkiyi de zayıflatırsınız...
- Toplantı resmen başladığı andan itibaren, protokole yanaşmaya, oradakilerle el sıkışmaya, sarılmaya, fotoğraf çektirmeye vs. çalışmayın. Hem kürsüde konuşan kişiye saygısızlıktır hem de yeni kurulan bir partide, illaki "fotoğraf karesine girmek"ten çok daha fazlasını yapmanıza ihtiyaç vardır.
***
BAŞKA KAPIYA...
FETÖ denilen yapıyla mücadele kapsamında "gerekçesiz şekilde" yahut "üretilmiş gerekçe"yle ihraç edilen, gözaltına alınan, tutuklanan kimselerin "mağduriyet" iddialarını gündeme getiriyor ve "herkes için adalet" temenni ediyoruz ya, birileri bu yaklaşımımızı çok yanlış alıyor galiba.
Dün, şöyle bir mesaj yazıldı sosyal medya hesabıma:
"Doğrudan cemaatin hepsini suçlu ilan etmek de vicdansızlığın ayrı bir boyutu olsa gerek..."
"Cemaat"ten kasıt, şimdi "terör örgütü" olduğu iddia edilen, Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisinde -bütün stratejik kaleleri/kurumları ele geçirmek suretiyle- ayrı/paralel bir devlet oluşumuna giden, bu uğurda "millî ordu"yu tasfiye eden, ülkenin en kıymetli bilim insanlarını demir parmaklıklar arkasında çürüten yapıysa eğer, kimse kusura baksın bu cemaatin "hepsi" atfedilen bütün suçların ortağıdır benim gözümde...
Ek olarak bu cemaati destekleyen, ne istedilerse verenler de öyle!
Her kim olursa olsun hakkında somut bir delil olmadan tutuklanamayacağını, özgürlüğünün kısıtlanamayacağını yazmak başka, masumiyet karinesini korumaya çalışmak başka, yargılamaların "adil" yapılmasını talep etmek başka velhasıl aslen "hukuk devleti"ni savunmak başka; "FETÖ" denilen yapı, iddia edilen suçları işlerken hiçbir şey yapmadıysa bile ellerini ovuşturup, "oh oh" çekmişliği bulunan mensuplarının "sütten çıkma ak kaşık" olduğunu savunmak başka!
Boşuna bekler bizden bu türlü bir aklama kampanyasına alet olmamızı bekleyen varsa;
Başka kapıya!