Editör: Özge Ceren Çimen
6 Eylül Çarşamba günü, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Orta Vadeli Program'a (OVP) ilişkin açıklamalarda bulunmuş, Beştepe'deki OVP tanıtım toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yer almıştı. Ekonominin 3 yıllık yol haritası da böylece belli olmuştu.
Ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez, kendi köşesinden kaleme aldığı ‘Bütçe Muamması’ yazısında vatandaşın cebini bekleyen yeni tehlikeyi açıkladı.
Eğilmez yazısında, Türkiye’nin açıklanan Orta Vadeli Programla birlikte derinleşecek olan bütçe açığının yeni vergilerle kapatılmaya çalışabileceğini yazarken, diğer bir yöntem olarak da yüksek enflasyonun bu açığı kapatmada tercih edileceğini belirtti.
Mahfi Eğilmez’in yazısının satırbaşları ise şöyle;
Aşağıdaki tablo 2022 yılsonu, 2023 yılı başlangıç ve ek bütçeleri ve Orta Vadeli Program (OVP) ile yapılan tahminleri gösteriyor:
Bu tablonun birçok ilginç özelliği var. Her şeyden önce 2023 bütçesi yapılırken 2022 bütçesine göre yüzde 52 artış öngörülmüş. Bunun anlamı 2023 için başlangıçta yüzde 50’nin üzerinde bir ortalama enflasyon tahmin edilmiş. 2023 için başlangıç bütçesi 2022 sonunda yürürlüğe girdiği için ortada deprem olmadığından bunun için öngörülmüş ödenekler bulunmuyor.
İkinci olarak Şubat ayında yaşanan depremler sonrasında bütçedeki ödeneklerin (ve doğal olarak gelirlerin) yetmeyeceği öngörülerek Temmuz ayında ek bütçe çıkarılmış ve bütçe gider ve gelirlerine eşit tutarda ( 1.119,5 milyar TL) ekleme yapılmış. Kanun gereği ek bütçe ile öngörülen giderlerle eşit tutarda gelir yaratılması gerekiyor. Bu durumda bütçe açığı değişmeden aynı (659,4 milyar TL) kalmış.
Buraya kadar bazı sorunlar olsa da bunları bir kenara bırakıp OVP ile ortaya çıkan asıl büyük soruna değinelim. Tabloya dikkat edilirse OVP’de bütçe giderleri gerçekleşme tahmini (ek bütçe ile artırılmış bütçe giderleri toplamına göre) 973,5 milyar TL artırılmış görünüyor. Buna karşılık bütçe gelirlerinde bir artış söz konusu değil. O nedenle de bütçe açığı 1.632.9 milyar TL öngörülmüş.
Bu artan 973,5 milyar TL tutarındaki gider nasıl karşılanacak? Henüz ek bütçe ile 1.119,5 milyar TL tutarındaki gelir artışı karşılanamamışken bunun üzerine gelen 973,5 milyar TL’lik gider artışı neyle finanse edilecek ve bu finansman nasıl bütçeleştirilecek? Gelişmiş ülkelerde kamu harcamalarını finanse etmek için vergi ve diğer biçimlerde halktan toplanan paraların nerelere harcanacağı kuruş kuruş gösterilir ve hesabı verilir. Bizde bırakın harcamayı toplanacak gelirin nasıl toplanacağı bile muamma (anlaşılmaz iş, bilmece) oldu. 973,5 milyar TL ek gelir nereden gelecek? Hangi vergi ne kadar artırılacak? Yeni vergiler mi gelecek? Bunları ancak Meclise torba kanun gelince anlayacağız.
İşte bu aşamada enflasyon birçok başka alanda olduğu gibi burada da imdada yetişiyor: Enflasyonla mücadele yalnızca bir söylemden ibaret. Gerçekte böyle bir mücadelenin yapılmadığını, asıl meselenin enflasyonu araç gibi kullanmak olduğunu söyleyebiliriz. Türk Lirasının iç değer kaybı, dış değer kaybından yüksek olduğu sürece gelirler yükseliyor, GSYH daha yüksek çıkıyor ve ekonomi büyümüş görünüyor. Özetle Türkiye’nin enflasyonla mücadelesinin gerçek olmadığını söyleyebiliriz.
TBMM, bütçe hakkını kullanabiliyor mu sorusunun yanıtı yıllardır olumsuz ama sanırım hiç bu kadar olumsuz olmamıştı. Yukarıdaki tablo niçin bütçe yaptığımız sorusunu bile yanıtlayamıyor.