'Mağdur' zalim olursa...
KHK ile işinden edilenler, mahkemelerde aklandıkları hâlde dönemiyorlar. Neymiş... Bankalarına para yatırmışsın. Dershanelerinin kapısından geçmişsin. Sohbetlerine katılmışsın falan filan. Bank Asya'nın açılış kurdelasını kesenler ülkeyi yönetiyor şimdi. O fotoğrafta dizi dizi görülenler, Türkçe Olimpiyatları'nda kürsüye çıkıp "Hasret kaldık gel gari..." diyenler... Ama onlar KHK'lık değiller!
Ak Parti Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş da, KHK'lılara dair "Darbeyle neticeye varsaydılar, KHK ile atılanlar önemli yerlere geleceklerdi." diye özetleyeceğimiz tartışılan sözler etmişti. Biz de zannın Kur'ân-ı Kerîm'deki yerini göstermiştik.
Almanya'dan gelen bir mektubu vereceğim:
"Birkaç hafta önce ofisime, bir arkadaşımın ricası ve aracılığıyla baba kız geldi. Arkadaşım ata baba ülkücüdür. Gelenler de onun akrabası imiş. Mesleğinde iddialı ve ısrarlı bir genç kız Balkan ülkelerinde okumuş.
Baba, Fetö'nün kalburüstü işadamı. Elinde hayli yüklü sermayeyi Türkiye ve sair ülkelerden getirmiş. Benimle emlak ve inşaat işinde iş birliği ya da mühendislik hizmeti arzusunda. 'Mühendis' evladı hanım kız tesettürlü, Almancası az olduğu için asistanlık ve tecrübe edinmek arayışında. Araştırmışlar ve birkaç cenahtan bana ulaşmaya çalışıyorlar.
Elbette düzinelerce genç mühendise yardımcı oldum. Buyursun ne arzu ediyorsa şirket hanım kızın. Ne istiyorsa yapsın, dedim. Fakat ben ülkücüyüm. F. Gülen'e sempatim yok. O gruba aidiyet devam ediyorsa, benim tutumumdan rahatsız olursunuz. Onlar hakkında dinim ve milliyetimden dolayı sevgim yok, Amerikan ve Alman devletinin hizmetinde Türklük ve İslâmiyet düşmanı bir merkeze toleransım yok. Organik bağınız geçmişte kaldıysa, şimdi bir muhabbetiniz yoksa, sizi kendimden farklı görmem, dedim.
Kızının gözyaşlarına aldırmayan baba, öfkeyle kalktı ve dedi ki: 'Senin bu söylediklerinin çeyreğini bile söylemedikleri hâlde Türkiye'yi terk ettim. Seninle zaten bu şartlarda hiç görüşmem!'
Sen bu Fetöcü tayfayı bir de enselerinde toplumun ve savcıların baskısı yokken görmelisin." (H. Y.)
H.Y.'nin anlattıkları çok çarpıcı.
Benim aradığım kanunların uygulanması. Mahkemeler bir ceza veremezse, yöneticiler veya kişiler mahkemelerin üstüne çıkarak ceza veremezler. Dikkat ederseniz kızcağız gözyaşlarına boğuluyor, baba ise efeleniyor. Şartlar normale döndüğünde, mağdur olduklarını, aç kaldıklarını söyleyenlerin içinden gaddarlar çıkacaktır. Ama hukuk devletiysek, kanunlar da ne yazılıysa onu uygulamalıyız. Zanla yürüyemeyiz. Kontrol altında tutarsın, sıkı takip edersin. İşte o yöneticilerin işi. İhraç edilen neyse ama çoluk çocuk aç kalıyor, devletten soğuyor. Burada Şeyh Bedrettin örneğini vermiştim. Osmanlı, Bedrettin'i kılı kırk yararak muhakeme ediyor, asıyor ama ailesini koruyup kolluyor.
Z.Y.'nin başka çarpıcı notu:
"[Almanya'da] Alevi Federasyonları ve Fetöcü güruh milletin başına bela kesildiler.
PKK, Avrupa'da aradığı meşruiyeti alevi dernekleri üzerinden elde etti. Şimdi okullarda PKK militanları alevi din dersleri için otorite oldu.
Fetö ise Sünniler için kurumsal temsilci olma yolunda."
Avrupa'daki Alevî derneklerine Türkiye'deki Alevî kardeşlerimizin de itirazları var. O dernekler Ali'siz Alevîlerin. Balkanlardan Anadolu'nun içlerine kadar Alevîlik/Bektaşîlik meselesini araştırıp yazdığımı biliyorsunuz.
Avrupa'dakiler, maalesef Alevîlik kalkanıyla siyasî yol takip ediyorlar.