M. Kemal'in Gökalp taziyesi

Ziya Gökalp vefatının 95. yılında anılıyor. İki gün sonra Cumhuriyet'in kuruluşunun 96. yılı kutlanacak.

M. Kemal Atatürk, Gökalp'ı, Malta esaretinden kurtarmıştır. Tek değildi tabiî... İstanbul'u işgal eden İngilizlerin Malta'ya sürdüğü aydınlarımızı ve askerlerimizi, Anadolu'da "esir" alınan İngilizlerle takas etti.

Malta'dan dönenlerden birçoğu Ankara'ya geçtiler. Nutuk'ta okuyoruz, M. Kemal Malta esirlerinin Ankara'ya gelişlerinden pek memnun değil gibi.

M. Kemal, Malta sürgünlerini kurtarırken, bir başka zafere de imza atmıştır. İngilizler, İstanbul Hükûmeti'yle anlaşarak esirleri bırakmak taraftarıydı. M. Kemal ise Ankara'ya itibar edilmesini istiyordu.

Bilal N. Şimşir, Malta Sürgünleri kitabında, Ankara ile Londra'nın çekişmesini ayrıntılı yazar:

"17 Temmuz 1920 günü Churchill… sürgünlerin bir listesini Hükümete sundu. Bu listenin Başsavcılıkça gözden geçirilmesini, yargılanacak olanların ayırılmasını istedi. Churchill, yargılanmayacak olan sürgünlerin İngiliz rehineleriyle değiştirilmesini istiyordu. 'Sürgünler elimizde kaldıkça bize bir yük ve masraftır. Bunları daha ne kadar elimizde tutacağımızı kestiremiyorum' diyordu.

İki gün sonra, 21 Temmuz 1920 günü, İngiltere Dışişleri Bakanlığı da Hükümete bir muhtıra sundu. Churchill'e karşılık verdi. Dışişlerine göre, Malta sürgünleri, Türk Hükümetinin isteği üzerine sürülmüşlerdi. Türk Hükümetinin rızası olmadan serbest bırakılamazlardı. Sürgünleri İngiliz rehineleriyle değiştirmek, İstanbul Hükümetinin onuruna ağır bir darbe olacaktı. Prestiji sarsılan Türk Hükümetine Sevr Antlaşmasını kabul ettirmek güçleşecekti. Malta sürgünlerini serbest bırakmak, 'İngiliz aleyhtarı Kemalistler için bir zafer, Padişah Hükümeti için ise manevi bir darbe olacak' deniyordu. Kemalistlerle savaşabilmek, Sevr Barış Antlaşmasını Türklere kabul ettirebilmek için sürgünleri serbest bırakmamak gerektiği savunuluyordu...

İngiltere Dışişleri Bakanlığı, Malta sürgünlerini siyasi bir koz olarak elde tutmak kararındaydı. Daha açıkçası, Malta sürgünleri, Sevr Antlaşmasını Türkiye'ye dikte etmek için bir baskı aracıydı. Bütün sürgünler Kemalistlerin adamları sayılıyordu. Bunlardan herhangi birinin serbest bırakılması Kemalistler için bir zafer olacak, Sevr Antlaşmasını Türklere kabul ettirmeyi zorlaştıracak diye düşünülüyordu."

M. Kemal, Gökalp İstanbul'da Beyoğlu'nda Fransız Hastahanesi'nde yatarken, "Türk Mütefekkir-i Muhteremi Ziya Gökalp Beyefendi'ye" hitabıyla şu telgrafı göndermiştir:

"Rahatsızlığınızdan çok teessürle haberdar oldum. Sıhhat ve afiyetiniz haberine memleketçe intizar olun­maktadır. Süratle iade-i afiyetiniz için Avrupa'da tedavini­ze ihtiyaç varsa icap eden her şeyin tahsisini tekeffül edi­yorum. Sıhhatiniz ve mahall-i tedaviniz hakkında işarını­zı bekler, muhabbetkâr selâmlarımı beyan ederim efen­dim."

M. Kemal'in, Gökalp'ın vefatından sonra hanımına yolladığı telgraf:

"Muhterem zevciniz Ziya Gökalp Bey'in bütün Türk âlemi için pek elîm bir ziya teşkil eden gaybubet-i ebediyesinden mütevellid hissiyat-ı taziyetkârânemi ve Türk milletinin samimî teessürât-ı kalbiyesini zat-ı ismetânelerine arz eder ve Türk millet ve hükümetinin büyük mü­tefekkirin ailesi hakkındaki hissiyat-ı müşfikânesini te­min ederim efendim."

M. Kemal'in eşi de "Latife Gazi Mustafa Kemal" imzasıyla şu telgrafı çeker:

"Türkiye'nin ilim âlemi için çok kıymetli bir uzvu olan muhterem zevciniz Ziya Gökalp Bey'in ufûlünden mütevellid teessür ve hissiyat-ı taziyetkârânemi arz ederim efendim."

Yazarın Diğer Yazıları