Bilmedikleri içeriğine atfen Cumhuriyet düşmanlığına maske yapılan yüzyıllık yalanın sonu geldi. Ama halkın yarısının bu yalanlara hala inanıyor olması çok acı. Lozan antlaşması, Kurtuluş savaşındaki zaferimizden sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde TBMM Hükümeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Portekiz, Belçika, Romanya, Bulgaristan ve Yugoslavya temsilcileri arasında imzalanan çok taraflı uluslararası bir antlaşmadır.
İlk kez teşkil olan TBMM imzalamış, 2.TBMM''de onaylamıştır. Bu antlaşmayla, Türkiye Cumhuriyeti''nin bağımsızlığı ve Misakımilli, itilaf devletleri tarafından resmen tanınmış ve kabul edilmiştir. Böylece Anadolu''yu aralarında taksim eden emperyalistlerin İstanbul Hükümetine dayattıkları Sevr Antlaşması da çöpe atılmıştır.
Önsöz, 4 bölüm ve143 maddeden ibaret Lozan''ın ön sözündeki, devletlerin istiklal ve hakimiyetine saygı gösterilmesi prensibi, akitlerin müstakil ve egemen devlet olduklarının uluslararası hukuk nezdinde tescili, Türkiye Cumhuriyetinin de tapusudur.
Siyasal İslamcıların yüz yıldır kötüledikleri ve bu sene sona ereceğini iddia ettikleri Lozan''la ilgili 2023 araştırmasından çıkan sonuçlar tam bir cehalet ve fecaat. Ankette, kendilerini "modern" olarak tanımlayanların yüzde 40''ı Lozan Barış Antlaşması''nın 2023 yılında sona ereceğini düşünürken, "geleneksel muhafazakar" ve "dindar muhafazakar"larda bu oran, sırasıyla yüzde 48 ve yüzde 54 olmuş. Bu siyasallaşan bilginin tarih gibi bugünden geriye asla değiştirilemeyecek, uluslararası kayıt altında bir alanda dahi gerçeklikten ne kadar büyük kopuş oluşturduğunun resmidir. Yüzüncü yılda bile yenilmeyen bu cehalet, ülkemiz için felaket olmadan her yönüyle milli bir eğitimle yok edilmelidir.
SİNAN
Ülkü ocakları eğitim ve kültür vakfının önceki genel başkanı Doç.Dr. Sinan Ateş Cuma günü Ankara-Çukurambar''da sokak ortasında güpegündüz katledildi. Ne yazık ki failleri ve azmettirenler tespit edilemedi, dahası etkin bir soruşturma yapıldığına dair bilgi de verilmedi. Bu sessizlik ve kayıtsızlık, içerisinde ve temsil noktasında olduğu siyasi yapıların vefasızlığıyla birleşmesiyle acılar daha da büyüdü. Duygusal tepkiler bir ölçüde olağan karşılansa da, özünde Türk Milliyetçiliğinin itibarına sıkılan bu kurşunların tetikçilerinin arkasındakileri araştırmak, bilmek hepimizin ve milletimizin hakkı.
Tarihinde ilk kez bir genel başkanı katledilen ülkücülerin, cenazeye katılan Müsavat, Atilla, Servet, Suat başkanların sahiplenmesi yüreklerine su serpti. Suikastin tüm yönleriyle açığa çıkarılması ve sorumluların hesap vermesi hükümetin sorumluluğundadır. Türk Milliyetçileri parti farkı gözetmeksizin bunun takipçisi olmalıdır. Zira basit seçim hesaplarına kurban edilecek bir hadise, siyaset mühendisliğine test konusu edilecek bir olay değildir.
Merhum Başkan Sinan Hocaya bir kez daha Allah''tan rahmet, ailesi, sevenleri, öğrencileri ve camiamıza başsağlığı diliyorum. Ülkemizi karanlık bir yola sokma heveslilerini uyarıyorum. Hep diyorsunuz ya işte bu hadisede doğru; Türkiye artık o eski Türkiye değil. Akıl, ahlak, adalet...