Liyakat mı? Sadakat mı?
15 Temmuz sonrası başlatılan "100 yıllık temizlik" operasyonu neticesinde "içi boşalan devlet"in hangi kadrolarla doldurulacağı konusunun tartışıldığı her platformda, başrolde aynı kavram var;
Liyakat!
Kişinin işe yaraşırlığı vurgusunun bu denli güçlü yapılıyor olmasının -bugün için- temel nedeni TBMM eski Başkanı Cemil Çiçek'in ifadesiyle "FETÖ"den kaçarken -mesela- "ÇETÖ"ye yakalanmama endişesi...
"Liyakat"la izahı mümkün olmayan ilginç örnekler var.
Misal:
Sağlık Bakanlığı Özlük İşleri Daire Başkanı "sağlık memuru".
Sağlık Bakanlığı Doktor Atama Daire Başkanı yine "sağlık memuru" kökenli; sonradan Sağlık İşletmeciliğini bitirmiş, bu arada bir de Genel Müdür Müdürlüğü yapmış.
Peki ya 10 gün önce görevden alınan Daire Başkanı?
(Ankara'da FETÖ'den değil geçmişte Recep Akdağ'ın bakanlığı sonlandırılınca peşinden istifa etmediği yani sadakat göstermediği için alındığı konuşuluyor ama mevzu bu değil şimdi...)
O da "sağlık memuru".
Yaşanan acı tecrübeden ders alınarak, liyakatı esas alarak, devleti "ehil ellere teslim" kararlılığıyla yapılmış atamalar mı bunlar şimdi?
Ee ne olur sağlık memuruysa diyen yoktur diye düşünüyorum ama yine de dün bu konularda ayaküstü lafladığımız siyasinin ifadesiyle izah edeyim;
"Orgeneralleri bir astsubayın emrine vermiş gibi" olur!
***
Diyorlar ki...
İşi bilenler "Suriye 'iç savaşı(!)' Türkiye'ye taşınacak" diyor muydu?
Taşındı mı?
Taşındı.
İşi bilenler "IŞİD bombalamalara devam edecek" diyor muydu?
Etti mi?
Etti! Yeni defnettik el kadar bebekleri!
İşi bilenler "PKK pusuda, yeni saldırılara hazırlanıyor, akabinde kalkışma var" diyor muydu?
Saldırılar başladı mı?
Başladı.
Sessiz sedasız taşınıyor ateşin düştüğü yerde şehitlerimizin tabutları!
İşi bilenler "Sıradaki hamle siyasilere, kanaat önderlerine suikastlar" diyor muydu?
Dün ne oldu?
İçişleri Bakanı açıkladı CHP konvoyunun "PKK saldırısına" uğradığını; tesadüfen oradan geçerken mermiye çarpmadılar herhalde değil mi?
Şimdi...
İşi bilenler bir şey daha söylüyorlar, ısrarla, üstüne basa basa uyarıyorlar:
"Bütün bunlar kaos yaratmak için atılan sistemli, organize adımlar..."
Peki niye "kaos" yaratmak istiyorlar?
Çünkü her kaostan "yeni bir düzen" doğar!
Sonuç itibarıyla "darbe"nin ılımlı ifade şekli deyin siz buna...
***
Çatışmaysa sorun yok(!)
Haber önce "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun konvoyuna saldırı" şeklinde geldi. Sonra pürtelaş bir dil değiştirme gayreti;
- Hayır! Hayır! Saldırı değil! Çatışma çıktı Kılıçdaroğlu'nun konvoyu arada kaldı!
Ne bu şimdi?
"Hı, çatışmaysa sorun yok madem, tamam o zaman" mı diyeceğiz yani!
***
İşte bu yüzden "özür" yetmez
Aldatıldık...
Kandırıldık...
Saflığımıza geldi...
Allah bizi affetsin...
Yatacak yerimiz yok...
Milletimiz de affetsin...
15 Temmuz, biliyorsunuz sadece "millî birlik ve bütünlük" halinde olmaya dönük bir irade bildiriminin değil aynı zamanda "özür dilemek yoluyla aklanma"nın, işlenen bütün suçlardan bedel, ceza, yaptırıma gerek görülmeksizin tahliye ve hatta beraatın da miladı oldu.
Toplumun "demokrasi zaferi kazanan kahraman toplum"un bireyi olma rüzgarına kapılmadan, gelişmeleri soğukkanlılıkla izleyen bir kesimi "ay nasıl olur" filan derken dün esasen çok ilgisiz, usulen cuk oturan bir haber geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Bakırköy'de bulunan dev bir alışveriş merkezinin kaçak yapılan bölümlerini "şartlı bağış"la yasallaştırma kararı almış.
Çok değil ya daha iki ay önce "İstanbul'da çok yanlışlar yaptık. Ucube inşaatlarla İstanbul'un güzelliğine bizler de zarar verdik" diye tam da bugünlerde "FETÖ" darbesinden sonraki itiraflarına benzer biçimde "dersimizi aldık, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" mesajları vermediler mi topluma başta "siluet katliamı", "dünyanın gözbebeği" sayılan İstanbul'u "ucubeleştirmeyle mücadele" konusunda.
Sonuç?
Kaçak var... İmara aykırılık var... Ceza yok, ceza görünümlü bedeli mukabilinde aklama var!
Bu anlama gelmiyor mu karar?
Kuru kuruya "özür" bu yüzden hiçbir şey ifade etmez işte...
Lafla peynir gemisi yürümez diye!
***
Ergun Babahan'ın "Faşizme destek veren herkes bedelini ödeyecektir. Buna Kılıçdaroğlu da dahil" dediğini duyan da "28 Şubat andıcı"nı ben yayımladım sanacak!