Listeler, listelerimiz(!)

Sonradan vay efendim öyle yazmıştın, böyle çizmiştin olmasın;

Bizim yazıyı teslim saatimizle, listelerin YSK'ya teslim saati çakıştığı için itiraf edeyim biraz afaki olabilir; hata payı olan satırlar bunlar...

***

Listelerini ilk olarak onlar vermişti ve bu yazının yazıldığı an itibarıyla bir tek onların listesi kesindi; dolayısıyla MHP'den başlayayım:

MHP hiç risk almamış. Ortalamasına bakınca düşük profilli bir listeyle, devleti yönetme iddiası taşımadığını adeta haykırmış; liyakat değil sadakat belirleyici olmuş. "Sadakat" dediysem adayların ezelden beridir ne yaptığına değil belli ki 1 Kasım'dan sonra aldıkları pozisyona bakılmış. Tek tutar yanı listenin hiç olmadığı kadar "teşkilat" ağırlıklı olması. Hiç olmadığı kadar çok Ülkü Ocaklı'nın yer bulması.

***

CHP listesi "düşük profilli" değil belki ama şu sürecin gerektirdiği iddiadan uzak; kaliteli malzemeden yapılmış ve fakat tatsız tuzsuz bir yemek düşünün onun gibi... Sera Kadıgil, Mehmet Ali Çelebi daha üst sıralarda olsalardı keşke... Keşke -ben yazarken liste dışındalardı- Elfin Tataroğlu, Önay Alpago gibi isimler de girebilseydi listeye... Keşke "İnce'cilerin tasfiyesi" gibi bir gölge düşmeseydi, kapı aralanmasaydı fitneye...

Ve fakat...

Her şeye rağmen, teşkilatların itirazlarını dikkate alarak listede son dakika oynamaları yapmış olmaları, çizilen bazı isimleri yeniden listeye almaları, Türk siyasetinde demokrasiyi işletmeye en yakın partinin CHP olduğu gerçeğini bir kere daha gösterdi bence.

***

Saadet Partisi, TBMM'ye sokmak istediği isimleri zaten CHP listesinden aday gösterdiği için kendi listesi büyük oranda esprisini kaybetti ama yine de not etmiş olayım; Altan Tan ne Allah aşkına!

***

HDP, Kürt etnikçiliğinden sıyrılıp yüzünü ağırlıklı olarak kendini "sosyalist" diye tanımlayanlara dönmüş gözükse de Öcalan adını terk edememiş yine...

***

AKP söylendiği gibi "mahdumlar partisi"ne dönerse uzun uzun yazarız zaten önümüzdeki günlerde...

***

İYİ Parti son dakikaya kadar ser verip sır vermemeyi başardı ama muhtemelen diğer partilere göre daha "genç ve dişi" ve medyatik bir liste olacak elinizde...

***

Son tahlilde...

Kim, nerede aday gösterilmiş yahut gösterilmemiş olursa olsun...

Miladını 16 Nisan kabule ettiğim bu kararlı, cesur ve özgüvenli mücadeleyi başlatanlar, kırgınlık olur, küskünlük olur, anlık hayal kırıklıkları olur ama en kıza zamanda bu mücadeleyi kendilerini yahut sevdiklerini vekil yapmak için başlatmadıklarını hatırlayıp kendilerine gelmek zorundalar...

Önceliğimiz ne birilerini devirmek, ne birilerini yükseltmek...

Önceliğimiz parlamenter sistem... Millî devlet... Toplumsal barış-huzur...

Çok klişeleştirildiği için sinek vızıltısı gibi geliyordur belki kulağınıza ama mevzubahis vatan!

Ve ondan ötesi samimiyetle teferruat olmak zorunda!

***

"Kulislerden bildiren bey" ne yapmaya çalışmaktadır!?!

Bu kadar peşin hükümlü, millet iradesine saygısız ve bağlayıcı yazılar yazdıktan sonra 25 Haziran sabahına hangi renk uyanacağını çok merak ettiğim meslektaşlarım var.

Onlardan bir tanesi dün "kulislerden" şöyle bildirdi:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı'nda rahat olabilmesi için Meclis'te güçlü bir desteğe ihtiyacı olacak.

Bakalım millet sandıkta, "güçlü Cumhurbaşkanı, güçlü Meclis" mi diyecek yoksa başka bir denge hesabı mı yapacak?"

Yani, Cumhurbaşkanı'nın Erdoğan olacağı kesin de tek mesele Meclis'in de "Başkan'ın adamları"ndan oluşup oluşmayacağı!

Çok saygıdeğer "kulislerden bildiren bey" ne yapmaya çalışmaktasınız Allah aşkına?!!

Nasıl oluyor da daha seçime gitmeden, seçilen belli olabiliyor?

Kâhin misiniz?

Millet size "Erdoğan'a oy vereceğinin" garantisini mi verdi?

Elinizde senet mi var; oyla tahsilat mı yapacaksınız sandık başında?

Hiç utanmayacak mısınız 25 Haziran'da farklı bir sonuç çıkarsa... O zaman bir daha nasıl yazacaksınız, nasıl konuşacaksınız bu milletin karşısında!

***

Tellal değil feryat

Sarayın bıraksan kendi kendisine ekonomi Nobel'i verecek kadar kendine hayran danışmanı "kriz tellallarına kulak vermeyin" diyor dün hâlâ...

Bir anlamadı gitti; dolar olmuş 4.56, milletin kulağı tellallarda değil cebinden yükselen feryatta!

***

SORU-YORUM

Ahmet Ünlü ne güzel yazmış dün Yeni Şafak'ta "kamunun imkânlarıyla etik dışı ticarete dur denmelidir" diye... Sorum basit: Bu haklı yazının devamını getirip "kamunun imkânlarıyla etik dışı seçim rüşveti dağıtmaya, kampanya yapmaya dur denmelidir" diye de yazabilir mi aynı gazetede?

***

Aynısını HDP adayları için de söylediniz mi?

Ayşegül Arslan'ı büyük bir öfkeyle masaya vururken görünce "ne diyor" bir bakayım dedim... Ünal Osmanağaoğlu'nun MHP'den İzmir milletvekili adayı olduğunu sanıp "Eyyy İzmir, MHP'ye bir vekil bile seçtirmeyin" çağrısı yapıyormuş.

Mezardakilerin oy kullanabildiğine şahit olmuştuk da aday olabildiğini görmemiştik!

Neyse ki, reji fark etti de aday olanın Tamer Osmanağaoğlu olduğunu hatırlattı Arslan'a...

Sonuç mu?

Değişmedi.

Arslan bu defa da, "Eyy İzmir... Ünal Osmanağaoğlu'nun kardeşini vekil seçtirmeyin... MHP'ye oy vermeyin... Görelim sizi..." diye bağırmaya başladı.

Ayşenur Arslan'ı çok seviyorum...

"80 öncesi"ni aşamamasını hiç sevmiyorum.

Herkes için her durumda "adalet" duygusuyla yazan biri olarak sadece şunu sorup bitirmek istiyorum:

HDP, kardeşi dağda olan ve muhtemelen elinde de sayısız masumun kanı olan birini aday gösterdiğinde (ki onlarca adayı-vekili oldu böyle) "Eyy Diyarbakır", "Eyyy Van", "Eyyy Şırnak", "Eyyy İstanbul" filan deyip aynı hırsla vurdunuz mu o masaya?

Yazarın Diğer Yazıları