LİBYA’YI ‘GÖZÜ’ PAHASINA SAVUNMUŞTU

LİBYA’YI ‘GÖZÜ’ PAHASINA SAVUNMUŞTU

Şeyh Mansur ben sana haddini bildireceğim. Haydi çık dışarı!

Ayn-ı Mansur Karargâhı’ndan, Kerim Bey’e yazdığı 22 Mayıs 1912 tarihli mektupta gözlerindeki rahatsızlığı şöyle anlatır:
“Aziz Kardeşim Kerim Bey,
...Tobruk’ta birkaç gün kalarak başarılı bir netice veren 22 Aralık 1911 Muharebesi’ni yaptıktan sonra Derne’ye geldik.
Derne Kuvvetleri, Derne Vadisi’yle iki kısma ayrılmış bir haldedir. Enver zaten batıdaki kuvvetle bulunuyor. Nuri’yi de onun Kurmay Başkanı yaptık. Ben de Fuat’ı alıp Doğu Kolu Kumandanı sıfatıyla Doğu Kuvveti’ne katıldım. Yollarda oldukça yorulmuş, ıslanmış, üşümüş, sefalet çekmiştik. Derne’de de henüz başlangıç halinde bulunulduğu için sefaleti gidermek mümkün olamamıştı.
16/17 Ocak 1912 Baskını’yla başlayan 17 Ocak Muharebesi gecesi ve günü zaten hastalıklı görünen sol gözüm kanlandı ve görmez oldu. Istırabın derecesi vazife yapmama mani oldu. 
Hilâliahmer (Kızılay) Hastanesi’ne yattım. Bir ay tedaviden sonra tam olarak göremediğim halde hastaneden çıktım.
Vaziyet biraz büyüdüğü için Enver Umum Kumandan, ben de Derne Kuvvetleri Kumandanı oldum. Bu sırada idi ki, 3 Mart 1912 günü umumi bir muharebe oldu. Bugün de olağanüstü yorgunluk ve açlık ve muharebe geceye kaldığından soğuğa maruz kaldık. Bunun sonucu olarak gözümün rahatsızlığı ertesi gün nüksetti.
On beş gün kadar yataktan kalkamadım, gözlerimi açamadım. Nihayet ıstırap geçti, tekrar işe başladık. Fakat sol gözüm daha az görür oldu. 
Doktorlar Mısır’a gitmemi tavsiye ettiler. Ben razı olamadım. Nihayet bugüne kadar görme derecesinde bir fark görülemeyecek o derecenin yerleştiğine hükmedilmiştir. Gerçi uzman doktor zamanla açılacaktır diyor, fakat ben inanmıyorum.
Bu harbin bitmesinden sonra askeri hayata veda ederek istirahat köşesine çekilebilmek ihtiyacı bilmem nasıl sağlanacak?
...Bu mektubun salimen size ulaşacağından emin olduğum için bu kadarla yetiniyor ve mektubunuzu, hatta telgrafınızı bekliyorum. Hürmetle gözlerinizden öperim kardeşim.” 
Binbaşı Mustafa Kemal, yukarıdaki mektubu gönderdikten bir süre sonra, önce takma isimle Kahire’de hastanede kalır..  
Mustafa Kemal, 24 Ekim 1912 günü Derne’den ayrıldı. Mısır ve Romanya üzerinden İstanbul’a döndü. Daha sonra Teşkilât-ı Mahsusa Reisi Eşref Sencer Kuşçubaşı Bey’le Viyana’ya gider. Prof. Fox’a muayene olur ve bir de ufak operasyon geçirir. Gözündeki hafif şehlalık Trablusgarp harbinden kalmadır. 
Bingazi’de şeyhe bağırdı:
’Hadi çık dışarı!’
Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta 1 ay kaldı. Dönüş yolunda Bingazi’ye uğradı. 2.5 ay kadar kalacağı Bingazi’de bölgenin idaresini elinde tutan Şeyh Mansur’la tanıştı.
Kaldığı küçük otelin salonunda otururlarken bir telaş olmuş, “Şeyh Mansur hazretleri”nin geldiği söylenmişti. Bingazi’de Osmanlı’nın bir sancak başkanı olduğu halde bütün güç bu Şeyh’in elindeydi. Gücünün kırılması gerekliydi.
O yüzden Şeyh salona girdiğinde herkes ayağa kalkarken Mustafa Kemal, yerinden kımıldamadı bile... Oturması için yer göstermediği Şeyh’e dönüp şöyle dedi:
 “Şeyh Mansur! Sen hiç sıkılmaz mısın? Buradaki sancak teşkilatının senin iradene uyacağını sanarak birtakım cüretkârlıklarda bulunuyorsun. Bu küstahlığın derecesini fark etmiyor musun? Ben sana haddini bildireceğim. Haydi çık dışarı!” 
Şeyh Mansur, boynunu bükerek çıktı. Polis ve jandarma hayrete düşmüştü.  
(Devam edecek)