Britanya’nın Trablusgarp
Konsolosu Alvarez’in
raporu:
“Beş gün kadar önce Tripoli’de geniş bir dinleyici topluluğu karşısında partisinin ilke ve amaçlarını anlattı. Düşüncelerini etkili ve akıcı üslupla dile getiren bir konuşmacı. Geçen gün bana uğramıştı. Çok sakin ve az konuşan bir ruh hali içindeydi. Bende, daha sonra doğrulanacağına inandığım, enerjik ve kararlı mizaç sahibi bir kişi izlenimi bıraktı.”
Kasr-ı Harun Taarruzu
Fuat Bulca savaşın en kritik gününü Cemal Kutay’a şöyle anlatmıştır:
“Mustafa Kemal, bir taarruza karar verdi. (...) Her şeyi hazırladık. Hedefimiz Kasr-ı Harun idi. Burası, zannederim Kartacalıların zamanından kalan bir harabe idi, civara hâkimdi ve onu elinde bulunduran tarafın, karşı tarafın ateşlerine karşı bir müdafaa hattı kurması mümkün olacaktı. Cidden çok kıymetli bir kurmay olan Mustafa Kemal, burasını ele geçirmek için günlerce dikkatli bir plan hazırladı. (...) Yanındaki az sayıda arkadaşlarıyla süvari hücumuna kalkıştı. Kendisini zaptedemedim. Nitekim kısa bir zaman sonra, ben artçı kuvvetlerle kalmıştım; o, Kasr-ı Harun’un ilk basamakları önüne erişmişti. Burada boğaz boğaza bir boğuşmadır başladı. Harabenin duvarlarının arkasında geçen bu mücadelenin safhalarını göremiyordum.
”Biz harabeler içinde mücadeleye devam ederken Mustafa Kemal’in yanındaki az sayıda arkadaşı ile Kasr-ı Harun’un merkez binasına kadar ilerlediği ve buraya daldığı görüldü. İşte bu sırada gökyüzünde bir gürültü duydum. İki İtalyan hücum uçağı çok alçaktan uçuyor ve bizim arkamıza saldırarak bombalarını koyuveriyordu. (...)
“Mustafa Kemal’in yanına vardığımda onun yüzünü tanınmaz bir halde buldum. Bir elinde kılıcı vardı, diğer elinde mendili gözünü kapatıyordu. Yaralandığını zannettim. Hayır, yaralı değildi. Fakat harabeler arasında yıkılan bir sütundan fırlayan kireçli bir taş parçası şiddetle gözüne çarpmıştı. Sönmüş kireç olmasına rağmen, bir kısmı göze nüfuz etmişti.”
Gözündeki Libya hatırası
Ocak 1912’deki bu baskından sonra Mustafa Kemal, Derne’de Kızılay Hastanesi’ne yatırıldı. Gözü kanlıydı. Ateşi vardı. İlk müdahaleyi oradaki Sıhhiye Reisi İbrahim Tali yaptı. Selanik’e dönmesi tavsiyesini dinlemedi. Bir ay kadar hastanede yattı. Derne Komutanlığı’na atanınca iyileşmeden kalkıp savaşa katıldı, ancak hastalığı tekrarladı. 15 gün yataktan kalkamadı. Gözlerini açamayacak haldeydi. Yaralı gözü görmüyordu. “Zamanla açılır” diyen doktorlara inanmıyordu.
Öngören, Mustafa Kemal ile konuşmasını anlatırken; Gazi’yi ziyarete gittiğini Mustafa Kemal’in bir gözüne kan oturduğunu, sık nefes aldığını, elini sıkarken de ateşi yüksek olduğunu belirtir. Ateşi ölçer, kendini takdim eder. Mustafa Kemal “Hoşgeldiniz, nereden geliyorsunuz? Seyahat nasıl geçti?” diye sorular sorar, Öngören “Ne vakitten beri rahatsızsınız? Neden geride Mısır’dan gelmiş olan Kızılay Hastanesi’nde istirahat etmiyorsunuz?” gibi sorular sorar. Mustafa Kemal bunların hiçbirini duymaz bile. Daha sonra ikazlar ve oradaki arkadaşlarının ısrarı, Enver Bey’in müdahalesiyle hastaneye götürülür. Göz hekimi Münir’in ihtimamı sonucu on beş yirmi gün zarfında Mustafa Kemal Bey iyileşerek Derne Kumandanlığını yine ele alır. (Enver Behnan Şapolyo Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi., s. 109) Trablusgarp’a ait bir hatıra da İbrahim Tali nakletmektedir. “ Arkadaşlarının dediklerine göre Mustafa Kemal Trablusgarp’ta iken ” -Bana bir emirlik verseler de burada bir hükümet kursam! “ diye söylemiş. (Enver Behnan Şapolyo a.g.e., s. 110, I. Tali Öngören, Ulus Gazetesi, 10.11.1939) (Devam edecek)