Kutlu Riya Haftası ilân edip birbirimize gül dağıtsak!
Hükûmet’in herhangi bir bakanı “Tayyip Erdoğan, kendisine pay çıkarıyor, gurur yapıyor, onda gurur var ama bende yok” diyebilir mi? Ya da derse ne olur?
Elbette diyemez, derse de sonu olur!.. O hâlde, Erdoğan’ı Allah’ın sıfatlarıyla donanmış gören ve ona dokunmayı ibadet sayan bir kültürün hâkim olduğu yerde ‘iki cihan serveri’nin savunmasız kalmasına rıza mı göstereceğiz? Peygamber’in bile hukukuna boş boğazlıkla hücum edilirken, nedir Erdoğan’ı ‘günahsız’ve ‘ilişilmez’ kılan fark?
Bu ülkede bir Diyanet İşleri Başkanlığı ve bir de onun başkanı var; yani ‘DİB’in başı’!.. Zaman zaman yazdıklarımızdan dolayı rahatsız oluyor... Ama tekzip göndermek yerine, ülkenin en temel konularında iktidar politikalarına onay verirken, ağdalı cümleler kurmakla, edebiyat üretmekle durumu idare ediyor...
Çıkıp, Efkan Ala’ya, “Hz. Peygamber’e gurur isnat etmek senin ne haddine, tövbe et, özür dile” desene... Diyemiyorsun, sorulduğu zaman da “O peygambere saygılı bir insandır” diyerek, temsil ettiğin makamdan sıyrılıp, âdeta menajerliğe veya avukatlığa soyunuyorsun... Oysa paçalardan gurur akıyor... Efkan Ala, günlerdir düzeltme yoluna gitmeyerek, ‘kelâmın şehveti’ne kapıldığını itiraf etmek yerine zaten ‘gurur’un kitabını yazıyor... Sen ise tıpkı Bilim ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın montajı koklama yoluyla sezmesi gibi, sözüm ona his yoluyla ‘masûmiyet’e şahitlik ediyorsun!..
Şu ‘gurur’ meselesinin aslını anlatabilirdin halbuki... Ama onu anlatırsan, sanki Efkan Ala hazretlerine cevap vermiş gibi olurdun değil mi? Mümkün olduğu kadar, görmemek, duymamak lâzımdı!.. Allah’ın ayetleriyle dalga geçilirken, Bakara-Makara yapılırken, ‘DİB’in başı’ gibi değil, Tapu Kadastro Genel Müdürü, Devlet Opera ve Balesi’ni şefi gibi konuya ilgisiz davranmak en iyisiydi mutlaka!.. Sahi, Erdoğan’ı Allah’ın sıfatlarıyla donanmış ilân eden Düzce milletvekilinin bu sözleriyle ilgili herhangi bir tepkin veya kurum olarak tepkiniz oldu mu?
Şunu biliyoruz ki, beşerin adaleti şöyle dursun, bir de ‘mahkeme-i kübra’ var... ‘İlmiyle amel etmeyenler’i, doğruya şehadet etmeyenleri, görevi olduğu hâlde hakkı dillendirmekten kaçınanları, sıradan insanlardan çok daha çetin bir imtihan bekliyor... İslâm’a göre ‘helâlleşme’yetkisi kimlerde sorusunun cevabını bilmene rağmen, açılım sürecinde oynadığın farklı rolü bakalım o mahkemede de oynayabilecek misin? Allah’a ve onun rasûlüne karşı işlenen açık suçlarla ilgili suskunluğunu acaba kolay izah edebilecek misin?
Sağ olsun Efkan Ala, o konuşmasında, Peygamber Efendimize kızmıyor, sözde gurura kapılmasına “Doğal şeydir, insanîdir” diye anlayış bile lütfediyor!.. Ama kendileri ‘doğal olmayan’ı yaparak, ‘sıfır gururla’ insaniliğin neresine geçmiş oluyor, ilginç doğrusu!.. Kelimeleri, cümleleri neresinden tutsanız dökülüyor, sen ise ‘DİB’in başı’ olarak görmüyorsun, duymuyorsun...
‘Mehmet’ ismi Muhammed’in dilimize uyarlanmış hâli... Sadece Türklerde, Türklerle beraber yaşayanlarda ve Balkanlar’da olduğu gibi Türk fetihleri sonucu İslâmlaşmış topluluklarda var... Türkler Hz. Peygamber’i çok sevdikleri için yüzyıllar boyunca en çok O’nun ismini koydular çocuklarına... Biraz da eskiden kalma batıl etkiyle, ismin büyüklüğü çocuğa ağır gelmesin diye ‘Mehmet’e çevirdiler... Şimdi o Mehmetlerin ülkesinde, Mehmetlerin peygamberine haksızlık yapılıyor ve ‘DİB’in başı’ Mehmet’ten tavır bekleniyor... Çok mu şey isteniyor?
Mehmetler, Filistin’den, Mısır’dan, Arakan’dan, Somali’den, Suriye’den oluşan ‘resmî dualar’ın bir kenarına Doğu Türkistan’daki, Kerkük’teki canı candan, kanı kandan sayılmayan, nedense hep unutulan sahipsiz kardeşlerinin de iliştirilmesini bekliyorlar... Çok mu şey istiyorlar?
Yazık... Diyanet bu ülkenin en saygın kurumlarından birisiydi... Şimdi ise ‘aslî koruma alanları’na bile sahip çıkamayan, siyaset uzantısı sıradan bir kurum hâline geldi... Kutlu Riya Haftası ilân edip, birbirimize gül dağıtarak düzeltebilir miyiz acaba?