Çanakkale kahramanı Nezahet 12 yaşında onbaşı rütbesini aldı
Halide Onbaşı (Halide Edip Adıvar)
(1884-1964)
İşgallerin ardından İstanbul’da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalıştı.1919’da Sultanahmet Meydanı’ndaki mitingde yaptığı etkin konuşma sonrası hakkında tevkif kararı çıkınca, eşi ile birlikte Anadolu’ya kaçarak Kurtuluş Savaşına katıldı. İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen altı kişiden biriydi. Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etti. Kendisine önce "onbaşı", sonra da "üstçavuş" rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917’de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye’den ayrıldı. 1939’a kadar dış ülkelerde yaşadı. 1939’da İstanbul’a dönen Adıvar 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950’de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954’te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964’te ölmüştür. Kurtuluş Savaşını ve Türk kadınlarının mücadelesini anlatan ve Türk klasikleri arasına giren pek çok esere imza atmıştır.
Nezahet Onbaşı (Nezahet Baysel)
Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahet’i kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı. Küçük Nezahet Çanakkale cephesinde savaş havasına alışmış, Alay İzmit’e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında ‘onbaşı’ rütbesini almıştı. Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve 100’den fazla düşman askeri öldürmüştü. Milli Mücadele esnasında 10-12 yaşlarında idi. Babası 70. Alay Kumandanı Hâfız Halid Bey’in yanında birçok savaşa katılmıştır. Alay’ın askerleri için fevkalade önemli bir rol oynamıştır. Bu harika küçük kız, yaşından beklenmeyecek derecede büyük cesaret örnekleri vererek babası Hafız Halid Bey’in kumandasındaki 70. Alay’ın birçok muvaffakiyetlerinin belli başlı âmili olmuştur. Gediz Muharebelerinde geri çekilen askerlerin önüne çıkarak, "Durun! Nereye gidiyorsunuz?.." diye haykırarak etrafına olağanüstü bir cesaret aşılamıştır.
Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 tarihinde, TBMM’de İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilmiş, bu öneri TBMM’de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı’nın hengamesi içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuştu. Kendisi de hiçbir zaman ne ‘Madalyamı verin!’ talebinde bulundu, ne de TBMM Başkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için müracaat etti. Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMM’nin "Şükran Belgesi’ne" kavuşmuştu ve bu duygulu anda gözyaşlarını tutamamıştı. 70. Alayda şehit olan bir erimizin cebinden çıkan, annesine yazdığı mektubunda "Biz Mehmetçik Nezahet’e Türklerin Jean d’Arc’ı diyoruz" ifadesi yer almaktadır. Hepimize Jean d’Arc’ı ortaokul sıralarında tanıttılar. Şimdikiler günümüz iletişim araçları dolayısıyla daha da erkenden tanıyor. Peki ya Nezahet Onbaşı. İstiklal Savaşı kahramanı Nezahet Onbaşı’yı bırakın gençleri, büyüklerden kaç kişi biliyor.
[Sevgili okuyucularımız; Kurtuluş Savaşı’nın kahraman kadınlarından Nezahet Onbaşı’nın yaşamı ile ilgili ayrıntılı bilgiyi Sarkaç Yayınları’ndan Ozan Bodur’un kaleminden yayınlanan ‘Meclis’in Unuttuğu Kahraman Nezahet’ adlı kitapta bulabilirsiniz. K.E.A.]
(Devam edecek)