Anadolu şehid yavrularının millî destanı
Bu cümleden olmak üzere, o günlerde çocukların durumunu ortaya koyan bir destanı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Destancı Selahaddin tarafından "Anadolu Şehid Yavrularının Millî Destanı" adıyla Cumhuriyet’in ilk yıllarında yazıldığını tahmin ettiğimiz ve Anadolu kent ve kazalarında destancılar tarafından okunarak 5 kuruşa satılan bu destan, belki de bunun gibi pek çok destandan biridir. Bilindiği üzere destancıların yazdıkları veya halk ozanlarının söyledikleri, toplumun, milletin içinden gelmesi ve sade vatandaşın halet-i ruhiyesine tercüman olması açısından fevkalâde önemlidir. Bu yüzden destanı aynen veriyoruz:
Uyan yavrum, sabah oldu, kuşlar eyler figânı,
Baban şehid göçdü, artık uyanmanın zamanı.
Harb-i umumî yakdı seni, ağlatıyor cihanı,
Milletime, vatanıma kurban ettim babanı.
Annem annem babam yok mu? Nerde kaldı gelmedi
Gözlerimden akan yaşı, el uzatub silmedi,
Ben büyüdüm, beni görüb muradına ermedi.
*
Uyan yavrum sabah oldu, şafak yeri atıyor,
O kahraman babacığın, kan içinde yatıyor,
Bütün dünya hançer oldu, ciğerime batıyor.
*
Anneciğim, ben babamı gördüm gece rüyamda,
O kahraman babacığım, şehid olmuş gavgada,
Bundan böyle rahatlık yok, bize artık bu dünyada.
*
Kardeşimle bekliyoruz her akşam pencerede,
Benim arslan babacığım, acep şimdi nerede?
O mübarek kemikleri, hangi dağda derede?
*
Yetim kaldın eyvah! Sizi kim yedirsin doyursun,
Öksüz kaldın nazlı yavrum, seni Allah kayırsın,
Dünya bize zindan oldu, daha nice uyursun.
*
Milletimin, vatanımın ey mübarek bayrağı!
Sana canım feda olsun, mukaddes Türk sancağı,
İşte anne bu bayrağı, senden de çok severim.
*
Anneciğim, babam nerde? Görünmüyor kaç gündür,
Oğlum, baban asker oldu, cenge gitti düşmana,
Cenk ne anne. Cenk mi yavrum? Türk gencine düğündür.
*
Gitmez oğlum o düğüne, çocuklarla kadınlar,
O düğüne, baban gibi genç arslanlar gider,
O düğünde, çünkü kavga, döğüş, ateş, ölüm var.
*
Evlatçığım, niçin böyle zâri zâri ağlarsın?
Nice yiğit, öz yârini yumağıma bağlarsın,
Yakışır mı al üstüne karaları bağlarsın,
*
Zengin iken fakir olduk, bir lokmacık yemedik,
Çok zamanlar aç da kaldık, hiç kimseye demedik,
Nice yıldır bayram geldi, bir elbise giymedik.
*
Babamızı kurban verdik, bu milletin yoluna,
Arslan gibi saldırmış, hem sağına hem soluna,
Kim acımaz ey kardeşim böyle şehid oğluna!
*
Annem bana yavrum diyor, baban olduysa şehid,
Neden böyle üzülüyor, senin gibi bir yiğit,
Haydi sen de baban gibi git, düşmanı berbat et.
*
Ağlama sen garib yavrum, gam kederi atınız,
Kulağımda bir küpem var, onu dahi satınız,
Kendinize bayram için bir elbise yapınız.
*
Anneciğim, ben babamı tâ gönülden özledim,
Nice yıldır, gece gündüz yollarını gözledim,
Babacığım, hasretini tâ kalbimde gizledim.
*
Niçin böyle boynun eğri, mahzun mahzun durursun,
Yetim kaldı garib yavrum, kim yedirsin doyursun,
Kimse bize birşey vermez, bizi Allah kayırsın.
*
Yavrularım ağlamayın öldü diye babanız
Ağlarsanız mahzun olur bu sevimli anneniz
Biz içinde gizli yatan birer müdhiş volkanız.
*
Hür yaşayan milletime zincir, kemend vurdurmam,
Vatanımda, o yabancı alçakları durdurmam,
Vatanımın intikamını öz kalbimde unutmam.
*
Babam şehid oldu ise, vatan millet yaşasın,
Dünyalara şöhret salan, yeni devlet yaşasın,
Bin yaşasın askerimiz, Cumhuriyet yaşasın.
*
Milletimin, vatanımın ey mübarek bayrağı!
Sana canım feda olsun, mukaddes Türk sancağı,
Benim güzel bayrağım, sen her bayrakdan güzelsin,
Babam senin düşmanını öldürmeden gelmesin.
*
Kendi çirkin bayrağını, bize takmak istedi,
Öyle ise babam onu döğsün, dayak istedi,
Döğmek içün gitti zaten, hergün arama,
Gitsin gitsin aramam, aşk olsun arslan babama.
(Destancı Selahaddin)
(Annem annem babam yok mu? Nerde kaldı gelmedi
Gözlerimden akan yaşı, el uzatub silmedi,
Ben büyüdüm, beni görüb muradına ermedi.
Bu nakarat her üç satırdan sonra tekrar edilmekte.)
Görüleceği üzere, Türk Milleti’nin varolma veya yokolma sınırına geldiği fevkalâde bir ortam olan Millî Mücadele’de, Türk çocukları bizzat silah kullanıp çarpışmalara girdiği gibi, istihbarat ve lojistik alanda faaliyet göstererek Türk İstiklal Harbi’nde millî bir mesuliyet duygusuyla karınca-kararınca hizmet etmişlerdir. Yakın tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Öte yandan işgal yıllarında çocukların maruz kaldıkları katliam, acılar, çileler bugün asla unutulmaması gereken hususlardır.
(Not: Dizimiz için alıntı yaptığımız, Sayın Prof. Dr. Nuri Köstüklü’nün bu konuyla ilgili geniş makalesi Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nde yayınlanmıştır. K.EA.)
(Devam edecek)