Küresel ısınma, siyasetten soğuma / Kerim YILMAZ

Küresel ısınma, siyasetten soğuma / Kerim YILMAZ

"Herkese yetecek kadar ekmeğin olduğu bu dünyada, toplam gelirin % doksanına sahip egemenler adil olmaktan vazgeçtim sahip olduklarının yarısını elden çıkarsalar bile hiç kimse aç kalmayacak."

Yıllardır küresel ısınma ve bağlı iklim değişikliği konuşuluyor. Son G-20 zirvesinde vurgulanan ''tek dünya, tek aile, tek gelecek'' sloganlı bir düzen değişikliğine de temel alınan bu durum gerçekte emperyalizmin yeni bir ambalajla sunulmasından ibaret. Ancak biz daha ne olduğunu tam anlayamadan iklim yasaları için kolları sıvadık.

İklim Sözleşmesine uyum Kanunu henüz TBMM'ne bile gelmeden Hazine-Maliye Bakanlığı ”Karbon Vergisi” dairesi kurmuş. Bu, yeşil enerji daha yaşanabilir bir dünya, sloganlarıyla sunulan ama gerçekte insanlığın aleyhine olacak bir süreç ve durum. Zira insanın yüzde 17'si olan karbonun önce vergileri artırılıp kullanımı azaltıldıktan sonra sıra insan-nüfus azaltımına gelecek.

Herkese yetecek kadar ekmeğin olduğu bu dünyada, toplam gelirin % doksanına sahip egemenler adil olmaktan vazgeçtim sahip olduklarının yarısını elden çıkarsalar bile hiç kimse aç kalmayacak. Ama onlar bunun yerine sekiz milyara yaklaşan nüfusun beslenemeyeceğini iddia ile azaltmak için konferanslar toplantılar tertip ile sözde insanlığa hizmet gayesiyle dünyayı çıkarlarına uygun yeni bir düzeni inşa ediyorlar. Kalkınmakta ya da gelişmekte olan ülkelerin rekabet gücünü zayıflatacak bu yeni dönemde, bölgesel çatışma ve savaşlar da bu gidişle kaçınılmaz olacak.

Ülkemiz ne yazık ki çok yönlü bir kuşatma ve örtülü istila altında. Hala neden, niçin olduğu topluma açıklanmayan bir göç dalgasıyla boğuşuyoruz. Bugün için kaynaklarımızı tüketerek ekonomik krizi derinleştiren ve iç güvenlik tehdidine dönüşen kaçak göçmenlerin bu tip çatışmalarda milletimizin başına açacağı belanın gerçek bir beka sorunu olacağı da öngörülemiyor.

Tarihteki birçok devletin göç yoluyla istila edildiği gerçeğine rağmen ne hazindir ki bu durum umursanmıyor. Hedef ülkeler artık savaş yoluyla değil, göç yoluyla yıkılacak. Göç, ülkenin asayişini, sağlık sistemini, demografik yapısını bozar. Barınma krizi yaratır, sokaklarda hakimiyet kurunca her türlü örgütlü suça bulaşır, gençleri uyuşturucu illetine bulaştırır. Hırsızlığı, fuhşu artırır, haraç alır, önce gettolaşır sonra mafyalaşır.

Bunu görmesi ve tedbir alması gereken hükümet ne yazık ki indî sebeplerle tehlikeyi görmezden geliyor. Ekonomik krizin mahcubiyeti ve mecburiyetiyle dün dış güç diye höykürüp bazen de lanetlediklerinden borç bulup günü kurtarmaktan başka bir şey düşünemiyor. Bugüne dek hiçbir hedefi tutturmamış Orta Vadeli Planlarından yenisini açıklıyor. Sıkı para politikasıyla büyümenin olamayacağını bilmiyor. Döviz tahminlerine göre mevcut enflasyonun düşmeyeceğini de. Yerel seçimlere kadar vaziyeti idare ile sonrasında zam ve vergilerin halkın çoğunluğunu ezeceğini gizliyor.

Halk seçimlerden sonra yaşadığı hayal kırıklığının umutsuzluğuyla, sahipsizlik ve çaresizlik arasında sıkışmış vaziyette kaderine mecburi bir rızayı yaşıyor. Seçim sonrasında sahada gözlemlediğim soğuma, Metropol'ün yaptığı ağustos ayı araştırmasıyla doğrulanıyor. Parti farkı olmaksızın halkın yarıdan fazlasının siyasetten soğuduğu bu sonuçlar, siyasal ve toplumsal muhalefeti zayıflatıyor.

Bunda ne var yarın yerel seçimler var, partiler ve siyaset yeniden ısınır demekle olmuyor. Bu iklimde gidilecek seçimlerde seçmenin sandığa ilgisiz kalmasından çok daha büyük bir tehlike var. Siyasetten soğuma toplum sosyolojisinde otoriterliğin derinleşmesine imkân sağladığı gibi, ne olsa da değişmeyen bir sistemin herkes tarafından kabulüyle uzun yıllar kalıcı olmasına yarıyor.

Çoğunluğun yalnızca hayatta kalma, işsiz kalmadan, hasta olmadan ailesini geçindirme derdine düştüğü bir toplumda hiç gereği yokken yeni sivil anayasa diyerek, Cumhuriyetin kazanımlarının örselendiği, çağdaş eğitimin yok edildiği, hukuk devletinin tümüyle zayıflatılıp eşit onurlu vatandaşlıktan çok otoriteye biat eden modern kulluğun muteber sayılacağı bir düzen daha kolay kurulabilir.

Dünyada küresel ısınmalı, ülkemizde siyasetten soğumalı bir değişim yolda. Bu iktidarın ilki 2010'da sonuncusu 2017'de ileri demokrasi ve doğrudan demokrasi sloganlarıyla yaptığı ve kendi iddiasına göre artık ihtiyaç olmayacağı ilan ve kabul edilen anayasa değişikliklerinden sonra, şimdi neden, niçin ve niye bir ''sivil anayasa'' gündeme geldi?

Düşünelim ve kafa yoralım..