Kurdun kışı

Önce dev bir teşekkür;

En az burukluğumuz kadar büyük, kocaman, içten;

Teşekkür size.

*

Cuma gününden bu yana öyle mesajlar geliyor ki…

Pek ağlak biri de olmamama rağmen gözümün ucunda ha düştü ha düşecek birkaç damla yaşla dolaşıyorum ortalıkta.

Yazılı basın alanımızı daraltma kararını ilanımızdan sonra, eve bir kuru ekmek götürebilmenin bile meşakkate dönüştüğü günde "İki değil 4 gazete alalım" diyen de var içinizde, gazete almadığı günlerin pişmanlığını paylaşan da, bir yandan kuruş hesabı yapmak durumunda olup, bir yandan da gazete fiyatını 3 liraya, 5 liraya çıkarmamızı öneren de, okur olarak üzerine düşen bir "görev" var mı diye peşine düşen, "Fiyatı katlasanız da mı kurtarmıyor" diye soran da…

Kurtarmıyor!

Ama diğer yandan, tam da bu; size reva görülene razı olmayıp, kendi hal çarenizi aramaya koyulmanızdır hepimizi kurtaracak olan.

Aynen devam.

Vazgeçmeyin bundan.

*

Kızmak serbest…

Ki haklısınız.

Kontrollü öfke…

Şaşkınlık…

Her nevi serzeniş…

Sitem…

Kırgınlık…

Az buz şey değil ki; kimimiz için iş, aş, ekmek, emek, kimimiz için dava, ideoloji, inanç, kimimiz için alışkanlık ve dahi bağımlılık sınandığımız; 20 yılda yeşerttiğimiz ve nihayet meyveye durdu sandığımız(!) umut…

Takvim bahar derken, aniden kış dayandı kapımıza; ama ne kış! Ve "mahalle"de bir tek bizim kapımıza!

Hani, kurdun illa geçirdiği de, yediği ayazı hiç unutmadığı cinsten.

Bu acı tecrübenin şanından; şimdi içimizde/içinizde bütün mazlum duygular resmi geçit yapacaklar!

Hepsine tamam; enseyi karartmak asla!

Teslimiyet; zinhar!

Pes etmek; ne münasebet!

*

Bırakınız, erken iktidar körlüğü/sağırlığı içinde olanlar, iktidarı şimdi içinde çırpınıp durduğu bataklığa sürükleyen bütün yollara bir bir başvursunlar.

Yanına yöresine iliştiğinin burnunu pislikten çıkarmamasıyla meşhur ne kadar karga varsa onların peşinden koşsunlar.

İbretsizlik bunu gerektirir!

*

Bırakınız…

Üstleri çıplak, deri pantolonlu, zincirli, kırbaçlı adamlarla süslü fantezileri, ''Cazibe Hanım''ın Gündüz Düşleri''ni aratmayan Kabataş yalancıları aracılığıyla anlatsınlar yalan düzenini nasıl yıkacaklarını!

İronik olur; hiçbir şey olmasa bile bir şey oldu ve güldük deriz.

*

Kadında fahişelik eğilimi olması gerektiğini savunan, ensest taraftarı, sado-mazohist genel yayın yönetmenlerinin emrinde ahlakçılık taslayan konjonktürel başörtülü bacılarıyla tavlamaya çalışsınlar muhafazakarları!

Vardır elbet bu çağın da bir Ziya Paşa''sı;

"En ummadığın keşf eder esrarı derunun

Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın.."

*

Aman aldatılmaktan eksik kalmasınlar…

Kuru kuru fotoğraf paylaşmak yetmez ama evet; Taraf eskilerine sığınsınlar…

"Bavul bavul" kitaplarını alsınlar, satsınlar; Ali Tatar''ın, Murat Özenalp''in, Muzaffer Tekin''in, Kaşif Kozinoğlu''nun, Kuddusi Okkır''ın vebali, geride kalanlarının "ah"ı bedava yanında!

Celladına aşık olmak, coğrafi işaretli hastalığımız ne de olsa!

*

"Gerçek" taşınması ağır bir yük sonuçta.

Kriz de var…

Normal yani; bizim gibi doğrucular, netlik ayarcılar filan külfet haline gelebilir ak ile karayı sentezlemeyi gerektiren zaman ve durumlarda!

Kandil''de bir tavuk-pilava tav olmuş "besleme"ler aportta beklerken mühendisliklerini yapmak için; bizi ikna uğruna gece gündüz armudun sapı, üzümün çöpü mü ayıklayacaklar!

*

Hem ne öyle "Türk milletin bir ferdi olarak" her şeyi içselleştirmeler…

7/24 hassas tehdit algılama sensörüyle okumalar, yazmalar, konuşmalar…

Anayasa filan bunlar hep "profesyonel"lere bırakılması gereken "teknik detay"lar…

Dağdaki terörist Karayılan''ı demokrasi, İmralı''daki cani Öcalan''ı barış fenomeni yapmış olabilirler ama bunun ihanetle ne ilgisi var; makbuz karşılığı verilmiş "hizmet"ler bunlar!

Onu da mı almasınlar!

*

20 yıllık mesai arkadaşlarımızı işsizliğe uğurluyoruz günlerdir…

Hiçbirinin yaşadığının, çözmeye talip olunan, dermanlığına soyunulan derin yoksulluk hikayelerinden farkı yok…

Bırakınız…

Türkiye Cumhuriyeti''ne ülkesi, milleti, devletiyle sadakatle bağlı kim varsa ona "faşist" diye hönkürürken gözünü en çok belerten kim ise ona iltifat buyursunlar…Elbet bizim de bir "marifet"imiz var!

Her ibretsiz bir gün idrak edecektir de; mendillerini kendileri getirirlerse bir zahmet "son pişmanlık" ağlamasına geldiklerinde…

Malum bu ara kağıt fiyatlarıyla ilgili bir sıkıntımız var!

Yazarın Diğer Yazıları