Kurban ve misyonerler
“Kurban parasını muhtaçlara versek olmaz mı?” sorusuna arkadaşımız İsrafil Kumbasar dünkü yazısında delilleriyle cevap verdi. Amma hâlâ, “Şu kadar kişi borçları yüzünden intiharın eşiğine gelmişken” türünden gerekçelerle, “Kurban kesmeyelim, parasını ihtiyacı olana verelim” diyenler ve bu dediklerine kimi ilahiyatçı ve öğretim üyelerinden gerekçe gösterenler var.
Biz İslâm âlimi değiliz.
Amma dinimizi bilmek ve böyle bir köşenin sorumluluğunu taşıyan insanlar olarak sorulan sorulara da ulaşabildiğimiz kaynaklardan en isabetli cevabı vermek zorundayız.
Özetlersek, “Hiçbir yardım, kesilmeyen kurbanın yerine geçmez!”
Kim ne derse desin, bu kesin.
Yani 200 YTL’lik bir kurban kesmektense yüz bin YTL’lik yardımda bulunmak vacip olan Kurban Kesme mesuliyetini ortadan kaldırmaz. Elbette yapılan o yardımın karşılığında alınacak sayısız sevaplar vardır amma bu o kişiyi Mahşer günü, “İmkânın varken niçin kurban kesmedin?” sorusuna muhatap olmaktan kurtarmaz. Sakın ola ki, “Bu nasıl iştir?” demeyiniz. Din Allah(c.c.) ve Resulünün dinidir, kuralı koyan Rabbimizdir. Kaldı ki, bu, bu dünyada da böyle değil midir? Bir işadamı yoksul bir mahalleye aşevi yaptırıp günde yüzlerce fakiri doyursa ve bu yolda trilyonlar harcasa ve fakat devlete olan bin YTL vergi borcunu ödemese devlet o kişiye, “Sen çok hayırseversin, ben de senden bu vergi borcunu almayıvereyim” der mi? Mesela evinin 100 liralık elektrik faturasını ödemese TEK elektriğini kesmez mi?
Benzer sorular Hac Farizası için de
soruluyor.
Durum aynıdır.
Amma “Nafile Hac” için böyle
düşünülebilir.
İşin en tehlikeli yönü ise bu tür ’akıl bulandırmalarla’ İslâm’a İsrailiyat sokulması ve misyonerlerin sızmasıdır. Dini bize getiren ve öğreten Peygamber’in yapmadığını, Peygamber’den dinini gören ve öğrenenlerin yapmadığını, ümmetin İcma ile bir karar almadığını, kıyas ile iddiana delil getiremediğini sen tutar, “Ben de böyle istiyorum, vicdan buna böyle diyor, akıl bile böyle yol gösteriyor!” diye dine dahil etmeye çalışırsan, buna “Bidat” sana da “bidat ehli” adı verilir. Bir dini “bidatler” bozar ve İslâm’ın “bidatler” ve başka yollarla bozulmasını ise, elbette misyonerler ister, Siyonizm ister.
Bir yandan Siyonizm ve Haçlılarla mücadele eden ilim adamlarının diğer yandan İslâm’ın kimi emir ve yasaklarına onların gözü ile bakıyor duruma düşmemeleri için âzamî gayreti göstermeleri gerekir, diyoruz.
Çükü “intihar edeceğim” diye onuncu kattan atlamakla, “uçacağım” diye onuncu kattan atlamak veya, aşağıda, darda olana yardım için acelem var diyerek kendini 10’uncu kattan aşağı bırakmanın tamamının neticesi, “düşmek” olarak tecelli eder.
Her türlü delille karara bağlanmış konulardaki ayrılıkta “rahmet” değil “fitne” vardır, uyaranı da, uyanı da telef eder.
TÖVBE YARABBİ
Bu yıl Arafat'ta olmak istedik,
Nasip değilmiş.
Kalbimiz oralardadır.
**
Gidebilseydik
Şöyle yalvaracaktık:
**
Haşr olunup,
Sıkıntıdan kulaklarıma kadar
Terlere battığım gün
Münâdiler,
"-Ey riyakârlar
Ayağa kalkın!" dediğinde
Ayağa kalkanlardan
Olacak mıyım?
**
Tövbe Allah'ım!
**
"-Ey hırsızlar!"
"-Ey gururla yürüyenler!"
"-Ey zaniler!
"-Ey ölü eti yiyenler!"
**
Diye hitap ettiğinde,
Münâdîler..
Onların da aralarında
Bulunacak mıyım?...
**
Tövbe Allah'ım!
**
"-Kıbleye küsenler!"
"-Kul sözünü Allah sözünden üstün tutanlar!"
"-Haksızlık karşısında susanlar!"
"-Çocuğunu, malını, makamını
Allah ve Resulünden çok sevenler!"
"-Akraba ile bağlarını kesenler!"
**
Diye bağırdığında, münadiler..
**
Ayağa kalkanlarla birlikte
Ben de her seferinde
Doğrulacak mıyım!
**
Tövbe Allah'ım!
**
Haşr günü
Münâdîler
Her günah için ayrı ayrı
Ey falan,
Falan günahı işleyenler!
Diye bağıracaklar...
**
Her nidada ayağa kalkmaktan
Utanan,yorulan,
Titreyen bacaklar...
**
Amellerimin bedeli olarak beni
Eyvah ki eyvah
Cehenneme mi taşıyacaklar...
**
Tövbe Allah'ım!