Kuleli buluşması
Kuleli'li olmanın ayrıcalığını defalarca yazdım. Türkiye'mizin ve dünyanın ünlü okullarının mezuniyet ve giriş yıldönümlerinde özel günler yaşanır. Biz de yaşadık hem de hüzün ile sevinci bir arada tadarak. Okulumuzun güzide mensuplarından Haluk Ertuğrul bu özel günü şahane uslubuyla kaleme almış. Önce birlikte okuyalım...
Hafta sonu, Şanlı Yuva Kuleli'de 40'ıncı Yıl Buluşmasında devre arkadaşlarımızla bir araya geldik. Kırk yıl önce yolları kesişen 13-14 yaşındaki çocukların 54-55 yaşındaki hali, fiziksel değişiklikleri bir yana koyarsak, geçen yıllara rağmen aynıydı... Aynı içten duygu ve düşüncelerle tıpkı o günlerde olduğu gibi şahane bir atmosferi paylaştık. 250'ye yakın devre arkadaşı birbirimize sarılıp, kucaklaştık.
Neşelendik, coştuk, çocuklaştık... Bir araya gelmenin coşkusuna tek gölge düşüren şey, Kuleli'nin kapatılmış olmasıydı. Hiç bir zaman kabulenemeyeceğimiz bu duruma, 1979-1983 yılları arasında, yuva diye bellediğimiz okulumuza girmemize bile izin verilmeyişi eklenince, üzüntümüz daha da arttı. Okulun 137. Dönem Mezunları olarak, yan bahçede sığıntı muamelesi görmek, sinir bozucu ve bir o kadar da onur kırıcıydı. İçimizde yarattığı hüznü, devran döner, bir gün tekrar kapılarını açar umuduyla gidermeye çalıştık. Kuleli, ülkenin modern anlamda en eski eğitim kurumlarından biriydi. İlk temeli 1846 yılında atılan bu okul, şanlı tarihiyle, geleneğiyle, birikimiyle, kurumsal kimliğiyle ve mezunlarıyla değerliydi... Önemliydi... Kapatılmayı hak etmiyordu. Düşüncesi bile mümkün değilken, hiç olmayacak bir şekilde mahkum edildi; cezalandırılarak, acımasızca kapatıldı. Bu hata, elbet düzeltilecek diyerek, uzatmadan bu mevzuya noktayı koyuyorum. O gün öğlen başlayan buluşma programında hep beraber harika anlar yaşadık. Okul önünden bindiğimiz teknede yaklaşık 4 saat boğaz turu yaparken, kimsenin o eşiz boğaz manzarasına baktığı yoktu. Herkes birbirinin içine düşmüşcesine derin sohbetlere dalmıştı. Özlemişiz çok... Halhatır sorma... hasret giderme... Eski günleri anma ve herkesle temas etme telaşıyla zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Kendimizi bir anda, akşam programın devam edeceği Üsküdar Şemsi Paşa'da, tekneden inerken bulduk. Buradaki programa, sınıf amirimiz Hasan Peker Günal, sınıf subayımız Süleyman Şen ve İnkılap Tarihi öğretmenimiz Yusuf Çam katılımlarıyla bizi onurlandırdılar. Ebediyete intikal etmiş komutan, öğretmen ve devre arkadaşlarımızı andık. Şehit devre arkadaşlarımızı ayrıca yad ettik. Bize dört yıl emek veren Okul Komutanımız rahmetli Orgeneral Doğu Aktulga'nın yansıda fotoğrafını görünce şükranla alkışladık. Kuleli'yi bize en çok sevdiren kişilerin başında o geliyordu çünkü... Vizyon sahibi, çağını çok iyi okuyan, öncü bir komutandı. Bilginin önemine, hızla artan bilgiye ulaşmanın kaçınılmaz bir zorunluluk olduğuna, bunun için devamlı okumak ve yenilikleri takip etmek gereğine dikkat çeken öğütlerini, devre yıllığına da not olarak düşmüştü. Hızlı okuma tekniklerinden daha Türkiye'de kimse haberdar değilken, seçmeli ders olarak okumamızı sağlaması da bu yüzdendi. Buna benzer daha nice yeniliğe, sayesinde ulaşma olanağı bulduk. Okulun tüm imkanlarını, hiç bir kısıtlama olmaksızın öğrenciye tahsis eden yine oydu. Komutanlığı döneminde, sosyalleşmemizi, sorumlu bir birey ve iyi bir komutan olarak hayata hazırlanmamızı sağlayan bir çok programı hayata geçirdi. Bize emeği ve katkısı çoktur... rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. Sınıf Amirimiz E. Tümgeneral Hasan Peker Günal bizlere hitap ederken, yıllar önce yaptığı sayısız konuşmaları hatırladık. Her birimize tek tek ulaşmıştır verdiği mesajlar. Vaktiyle bu konuşmaları en umursamaz şekilde dinleyenlerimizin bile ne çok etkilendiklerini ilerleyen zamanda gördük (sayısız konuşma ve tekrar işte bu hedefe ulaşmak içindi). Bizi geleceğe hazırlayan komutan olarak emir komuta ettiği son iki yılda, gece gündüz, hafta sonu dahil yoğun mesai harcadığına tanık olduk (bitmek tükenmek bilmeyen kısım çaylarında az eziyet çekmedi). Duruşuyla, tutum ve davranışlarıyla, yönetim biçimiyle, askerlik anlayışı ve tüm söyledikleriyle bize örnek olan komutanımız, buluşmamızda yaptığı konuşmada yine umut verdi ve bizlere olan umudunu yineledi. Hep beraber heyecanlandık, duygulandık. Komutanımızın, bizi Kuleli'den uğurlarken devre yıllığımıza yazdığı yazıda toparladığı öğütleri, o gün olduğu gibi bugünde çok değerli; adaletin ve liyakatin yerlerde süründüğü, eğitimin dogmatik kalıplara yöneldiği içinde bulunduğumuz bu dönemde, hatta daha büyük önem kazanmış vaziyette... Bir çoğumuz meslek hayatımızı noktalamış olsak ta; hala bu ülkeye ve ulusa hizmeti borç bildiğimiz için bu yazıda ele alınanları satır başlarıyla aşağıya almayı uygun gördüm.
* Bireysel ve toplumsal gelişmenin asıl kaynağı kültürdür.
* Okumak bigilenmektir. Bilginin kültüre dönüşümü ancak laik düşünebilmekle mümkündür. Dogmatik kalıpları düşünce ışınları ile eritemeyen toplumlar hiç bir zaman yaratıcılık evresine atlayamaz.
* Ülke ve ulusa hizmet yolunda bir çok engellerle karşılaşabilir, çıkarları elden gidenlerin boy hedefi haline gelebilirsiniz. Yılmayınız ve unutmayınız; ülkeye ve ulusa küsülmez.
* Gelişme yolunda en büyük sorunlarımızdan biri de adam kayırmacılığıdır. Yönettiğiniz insanları, yakınlarından elde edeceğiniz çıkarlara göre değil; bilgi, beceri, çalışkanlık ve ahlaklarına göre derecelendiriniz.
* Atatürk'ün başlattığı ve bugüne kadar titizlikle sürdürülen "Kışlaya siyaset sokmama" geleneğimizin en büyük savunucuları ve koruyucuları olacaksınız.
* Yolumuz Atatürk yoludur; her başınız sıkıştığında O'na başvurunuz.
Bize her zaman örnek olmuş komutanımıza sağlıklı, esenlikli uzun bir ömür diliyor saygılarımı arz ediyorum.
Yurt dışından ve yurt içinden bir araya gelen bütün arkadaşlarımıza, katılamayan ama gönlü bizle beraber olan diğer devrelerimize, bu buluşma fikrini gündeme getiren İzmir grubuna, organizasyonu gerçekleştiren Ünal Sökükçü, Koray Berber ve diğer katkı sağlayanlara teşekkürlerimi sunuyorum. Bizler için anlamı ve önemi çok büyük olan buluşma vesilesiyle fotoğrafların yanında, duygu ve düşüncelerimi de biraz uzatmak pahasına paylaşmak istedim. Harika, unutulmaz bir gün yaşadık. Katılan ve katkı sağlayan herkes sağ olsun, var olsun.10 yıl sonra eksiksiz buluşmak dileğiyle...
Kuleli'ye mezunlarının alınmayışının olayını ise yarın detayları ile yazacağım. Atatürk'ümüzü Dolmabahçe Sarayı önünde selamlama geleneğinin nasıl engellendiğini de... Bu sırada 40 yıllık özel bir sırrı da paylaşacağım...