'Krallar ve Başkanlarla 50 Yıl'
Değerli gazeteci ve yazar “ağabeyim” Lütfü Akdoğan’ın klasiklerinden “Krallar ve Başkanlarla 50 yıl” adlı eserinin 3 kitap haline getirilen yeni versiyonu, mesleğimizin ne denli, bir “derinlik” ve “ağırlık” taşıdığını adeta ispatlıyor.
Gerçekten de, Orta Doğu’da tezgâhlanan tehlikeli oyunları, politikaları, daha iyi kavrayabilmek için, Akdoğan’ın kitaplarını peş peşe ve büyük bir dikkatle okumak gerekiyor.
Her şeyden önce, Lütfü Akdoğan ağabeyden “çok şeyler” öğrenmeye ve gizemli Orta Doğu’da “iz” sürmeye çalıştığımı belirtirken, üstada bir kez daha “şükran” sunmak icap ediyor.
Zaman zaman, yollarımız, metodlarımız, değerlendirme ve üsluplarımız kesişse de, Akdoğan’ın “kurt” kimliği öne fışkırıyor.
Aslında, üstat Akdoğan yıllar önce yayınlanan ve Cemal Paşa’nın Suriye’deki serüveninden kesitler veren “sera” isimli eseriyle bölgeye damgasını vurmuş bulunuyor.
İki ciltten, üç kitaba dönüştürülen yeni versiyonuyla “Krallar ve Başkanlarla 50 Yıl” eseri, Akdoğan’ın dolu dolu geçen yarım asrını tatlı ve acı olaylarını sergiliyor.
Lütfü Akdoğan, kitabının birinci cildinde, 1960 öncesinde gazeteci olarak yaşadıklarını anlatıyor.
Elli dört - elli beş sene önce yaşananları okurken, birden dünü bugüne taşıyan bir çizgiye ulaşılıyor.
Genç gazeteci olarak hapse girişini, hapse girmeden önce tanıdığı polis şeflerinin ve savcıların, hükümetin istemediği haberleri yazınca nasıl çirkinleştiğini ve kendisini adeta tanımazlıktan geldiklerini anlatan Akdoğan, meslektaşlarımıza da, saklı sırlar veriyor.
Hele hapishanede yaptığı karikatürden dolayı yedi yıla mahkûm Ratip Tahir Burak’la seksenli yaşlarda olan muhalif gazeteci Hüseyin Cahit Yalçın’la olan anıları tarihin tekrarını hatırlatıyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, bir çoğunu beraber yaşadığımız veya aynısı olmasa bile, meslek hayatımı renklendiren, bir yerde onurlandıran olaylar dizisi insanı çok uzaklara götürüyor.
Bu kez, Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti tarafından yayınlanan eser için, çoğu meslektaşlarımızın düşüncesi “harika”, “mükemmel” gibi kelimelerle ifade ediliyor.
İzmir’de yayınlanan Gözlem Gazetesi’nde yazmaya başlayan arkadaşımız Akkan Suver’in ifadeleri kıvanç veriyor.
Suver’in yazısının girişini sütunlarımıza konuk etmemiz gerekiyor.
“Benden önceki jenerasyondan olan Lütfü Akdoğan’ı gazeteci - milletvekili olarak tanımıştım.
Tercüman’ın Cağaloğlu yokuşunda ve Topkapı’daki binasında Türk siyasetine yön verdiği günlerde ise Lütfü Akdoğan tanınan, bilinen ve kabul gören bir gazeteciydi.”
Lütfü Akdoğan ağabeyimin eserinin yeni versiyonunda bol bol kullanılan fotoğraflar aslında belge değeri taşıyor. Ne var ki, ilk iki kitabının arka kapağında bendenizin de yer aldığı fotoğrafın, bu kez kullanılmaması dikkatleri çekiyor.