Kral çıplak
Türk Milleti, TSK’nın Irak’ın kuzeyinde uğradığı PKK hain saldırılarında şehit verdiğimiz askerlerimizin derin üzüntüsünü yaşamaktadır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, mensubu olmaktan gurur duyduğum TSK’ya ve Türk Milletine baş sağlığı diliyorum.
Özellikle bu durumun ilk defa meydana gelmediğini, 40 yıldır mücadele ettiğimizi, ülkemizin bulunduğu coğrafya, jeopolitik gerçekler ve gözü dönmüş emperyalist ülkelerin bölgede güçlü ve kendi çıkarlarına hizmet etmeyen bir ülkenin varlığını istememesi nedeniyle, bunun gibi olayların, değişik yaklaşımlarla devam edebileceğini görmemiz gerekir. Emperyal güçlerin hedefi, vekaleten görevlendirdikleri maşalarını da kullanarak Türkiye’yi yok etmek, en azından kendine müzahir bir duruma getirmektir. Türkiye’nin mücadelesi ise, bu tehdidİ bertaraf ederek güvenliğini sağlama ve bekasını devam ettirme mücadelesidir. Vatan savunmasıdır. Bütün zorluklara rağmen Türkiye, canını dahi feda edebilen kahramanlarımız sayesinde varlığını devam ettirmektedir. Dimdik ayaktadır. Vatan tüm şehitlerimize ve gazilerimize minnettardır.
Saldırılar neden arttı?
Saldırıların artma sebeplerinden biri, TSK’nın, tehdidi uzaktan karşılayarak yurt içine girmesini önlemek amacıyla, sahaya daha hâkim olan, yaklaşma istikametlerini tıkayan ve kontrol altına alan, daha iyi keşif ve gözetleme imkanı sağlayan bölgelerde üsler kurup Irak’ın kuzeyinde alan kontrolü sağlayarak, bölgeye hâkim olmak, böylece teröristlerin hareketine imkân vermemektir.
Bir diğeri ise, Suriye’nin kuzey doğusunda ABD’nin himayesinde özerk duruma gelmiş bir “SDG” yapısıyla, Irak’ın kuzeyinde Türkiye’ye yakın sahalarda PKK’nın egemen olmaya çalıştığı bölgeyle birleşmesini, TSK’nın alan kontrolüyle önlemektir. Aslında bu girişim Irak kuzeyindeki özerk yapının da tümüyle buna eklemlenmesine engel olmaktadır.
ABD’nin amaçlarından birinin de, terör örgütüyle birlikteliğin, her hâl ve ortamda devam edeceğini göstermek, örgüte moral, Türkiye’ye de gözdağı vermek ve onu yıldırmak olduğu düşünülebilir. Ayrıca Türkiye’nin Hamas’ın bir terör örgütü olmadığını beyan etmesinden ve Husilerin Kızıldeniz’deki eylemlerini makul karşılamasından rahatsız olan İsrail destekçilerinin, bu saldırıların körüklenmesine bir katkısının olduğunu da söylemek mümkündür.
Saldırıda yaşananlar
Türkiye, verdiği mücadeleyle yurt içinde terörü neredeyse bitirmiş olup, Irak’ın kuzeyindeki stratejisi, bölgede alan kontrolü sağlamak ve bunu devam ettirmektir. Üsler kurarak buralardaki varlığını sürdürmektedir. PKK’nın amacı ise TSK’yı yıldırıp, toplum baskısı yaratıp bölgeden yurt içine geri çekilmesini sağlayarak bölgeye kendisi hâkim olmaktır. TSK’nın zor iklim şartlarında neden ısrarla üs bölgelerinde kalmaya devam ettiğinin gerekçesi, bazılarının bu konudaki söylemlerine cevap olabilir.
Olay; yoğun tipi altında, sisli, gece, görüş ve hareket imkânının minimuma yaklaştığı bir ortamda, üs bölgesinden ileri çıkarılmış timlere karşı yapılan sızmayla gerçekleşmiştir. Bu saldırıda teröristler, askerlerimize yaklaşma imkânı elde etmiş ve karşı karşıya geldiklerinde çatışma meydana gelmiştir. Çatışmada 12 terörist etkisiz hâle getirilirken, maalesef askerlerimiz de şehitler vermiştir. Mücadelede amaç, ölmeden öldürmek olmakla birlikte, bu gibi durumlarla karşılaşılması da mümkündür. Devam ettirilen karşı operasyonda teröristlere gereken ders verilmiştir. Aynı periyotta sadece Irak’ın kuzeyinde değil, Suriye’nin kuzeyinde meydana gelen saldırı teşebbüslerine ve denemelerine de gereken cevap verilmiştir.
Önemli bir husus da teröristlerin bu imkânı nasıl elde ettiğidir. Teröristlerin SDG bölgesinde ABD askerleri, danışmanları ve profesyonel olarak iş yapan eski asker ve güvenlik mensuplarının görev yaptığı, görevlendirilmiş şirketler tarafından eğitildiği, malzeme, silah ve ekipmanla donatıldığı, uydu dahil güçlü istihbarat desteği sağlandığı, Irak tarafına geçerek olay yerine yakın köylerde kendilerini gizledikleri anlaşılmıştır. Köylü görünümünde saldırı için uygun koşulları bekledikleri ve saldırıda da yönlendirildikleri ve yönetildikleri değerlendirilmiştir.
Saldırılar önlenebilir mi?
Bu gibi olaylarda inisiyatif saldıran tarafta olduğundan, teröristlerin saldırı yapmasını önlemek için, kendimizin aktif olarak hareket edip, teröristleri bulundukları yerde etkisiz hâle getirmek esastır. Ancak terörle mücadelenin sadece TSK’nın teröristle mücadelesi olmadığı, TSK’nın üzerine düşen görevi layıkıyla ve fedakârca yaptığı, bunun politik, diplomatik, ekonomik, sosyal ayaklarının olduğu da dikkate alınmalı, onunla topyekûn mücadele edilmelidir.
Teröristler Irak tarafındaysa PKK, Suriye’ye geçtiklerinde PYD adını almaktadır. Birbirinden farkı yoktur. ABD PYD/SDG’yi IŞİD’le mücadelede müttefiki olarak görüp onu doğrudan ve açıktan desteklemektedir. Özerk bir yapı kurdurmuş, kendisi de hamiliğini yapmaktadır. İngiltere, Fransa, Almanya, İsveç, İsrail ve daha da fazlası aynı taraftadır. PKK/SDG/PYD vasıtasıyla Türkiye’yle vekaleten savaş içindedirler. Politik, diplomatik, ekonomik ve sosyal kararlar alarak bu ülkelerin canını yakacak tedbirler almadan bu tehdidi sonlandırmak zordur. Tehdit, TSK’nın sürekli mücadelesiyle ancak baskı altında tutulabilir. Kral çıplaktır. Görmemek mümkün değildir. Olaylardan gereken derslerin çıkarıldığından ve buna göre önlemlerin alındığından ve alınacağından hiçbir şüphemiz yoktur. Tedbir bizden, takdir Allah’tan.