Köşk’ün saraya dönmemesi için!

Tayyip Erdoğan artık Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanı... Şüphesiz bunu burada bırakmayacak ve muhalefeti bu şekilde yakalamışken araya bir de erken seçim sıkıştırarak öldürücü darbeyi vurmak isteyecek...
Kim olsa aynısını yapar... Oniki yılda elde edilen üç genel seçim, üç mahalli seçim, bir referandum ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi zaferi kazanan kişi, seri mağlubiyetlerden ders çıkarmayan ve atak yapamayan muhalefeti son zaferin anaforu içinde yeni bir mağlubiyete zorlamak ister... Bu konuda ellerini çabuk tutup, kendilerine sürekli yenilen kadroyla yarışa girerek avantajlarını sandığa taşımayı deneyeceklerdir... Onlar için erken seçim değil de, bir yıl sonra yapılacak seçim, muhalefetin toparlanma fırsatı doğuracağı için kısmen daha riskli... Muhalefet açısından en büyük risk, yenilginin doğurduğu havayla daha da parçalanma ihtimali... Özellikle CHP, parti içi muhaliflerin sürekli pusuya yaptığı ve gerekçe aradığı parti... Zaten var olan gerilimin kolay yatışması beklenemez... Kopmalar ve istifalar yaşanabilir... CHP’de kurultayla sonuç alamayacak muhalifler yeni parti arayışlarına girebilir...
MHP daha farklı bir parti... Yenilgilerin etkisini atlatma konusunda daha büyük tecrübeye sahip... Bölünme gibi bir ihtimal MHP için söz konusu olamaz... Ama tabanda meydana gelen moral bozukluğu ve ‘seri yenilgiler’ zincirine tahammülsüzlük karmaşık problemler doğurabilir...
Türkiye için de MHP için de gerçek ‘hassas süreç’bundan sonra başlıyor... Çünkü önümüzdeki genel seçimler yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok daha önemli... Erdoğan’ın son zaferini perçinleyecek ve arzuladığı statüyü ‘yasal zemin’e çekecek olan önümüzdeki genel seçimler... Öylesine kritik ki, AKP’nin orada alacağı darbe, Çankaya’yı bir anda yine ‘sembolik’ hâle getirip, Erdoğan’ın elini kolunu bağlayabilir... Ama tersi olursa, yani bu oranlara yakın sonuçlar ortaya çıkarsa, bir daha Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmaz, Erdoğan’ın kafasındaki ‘Yeni Türkiye’ hayata geçer...
O yüzden seçim takvimi, muhalefeti, moralsiz, yorgun, ümitsiz yakalamışken, bir nevi ‘haksız rekabet’ ortamında kafasını kaldıramadan sandığa sokmak çok stratejik bir hamle elbette... Hele ki, CHP’nin kendi sınırları dışına asla taşamadığı bir kere daha tescillenmişken ve MHP’nin geleneksel oy coğrafyasında tıpkı 2010 referandumunda olduğu gibi ‘milliyetçi eksenli’ oyları Erdoğan’a gitmekten alıkoyamadığı tekrar anlaşılmışken bu fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir...
Çok fazla süre yok... Muhalefet bugüne kadar yapmadığını veya yapamadığını bu kısıtlı süreye sığdırabilir mi? Meselâ halkı neden ikna edemediğini, hangi faktörlerin kendisini tıkadığını, Türkiye’de iktidardan daha büyük sorun olan ‘muhalefet sorunu’nun aşılması için nasıl çalışmalar yapılması gerektiğini, seçmene kulak vererek, kamuoyu araştırmalarıyla, objektif analizlerle ortaya koyup, gereğini yapabilir mi? Kırmadan dökmeden, yeni bölünmelere sebep olmadan, olgunluk ve sorumluluk içinde ‘yumuşak geçiş’le ülkeye soluk aldırmayı deneyebilir mi?
Eğer muhalefet kendini yenilemek yerine, denklemin diğer unsurlarına yüklenerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışır ve hiçbir şey olmamış gibi rutine devam ederse Erdoğan ve AKP adına takvim tıkır tıkır işlemeye devam eder...
İnsanlarda hiç bitmeyecekmiş hissi uyandıran bu ‘yenilgiler zinciri’ yine sahipsiz kalır, “Önümüzde seçim var, ona hazırlanıyoruz, herkes nöbete” gazıyla bu hezimet savuşturulmaya kalkılırsa, o zincire yeni bir halka daha hazırlanmış olur... O yüzden alınganlığa kırgınlıklara gerek yok... Ülke hatırı, herkesin ve her makamın üzerinde olduğuna göre, konuşulması gereken artık ‘çözüm’dür...
Ayrıca Tayyip Erdoğan’ın bu oyu AKP’nin oyu değildir... Bu oyun dağılımı ve içinde ne kadar başka partilerin oyu var araştırılabilir... Ama AKP’nin gerçek oyu son seçimde aldığı yüzde 43’tür... Bir sonraki seçimde bu oranın altına düşürmek muhalefetin performansına bağlı... İşte bunun için fazla vakit yok ve işte bunun için kendisini gözden geçirmesi gereken bir muhalefet gerçeği var...
Bu saatten sonra ülke adına çözümden bahsedecek olanlar söze ve işe ‘muhalefet’ten başlamadıkları sürece eksik ve yanlış yapmış olacaklar... Burada hassas nokta, bu eleştiri ve yeniden yapılanma döneminin zayiatsız atlatılması... Fırsatçılık yapmadan herkese büyük sorumluluk düşüyor...

Yazarın Diğer Yazıları