Korona virüse dair bilgileri aylardır dikkatle izliyoruz. Bilim adamlarımızla iftihar ederken; Prof. Dr. Mehmet Ceyhan hoca bıkmadan usanmadan bizleri aydınlattı. Amerika’dan bizlere seslenen Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu tüm sempatikliği ile Amerika’yla mukayese imkanını bizlere verdi. Antikor yerine antibadi kelimesini de lugatımıza dahil etti. Böbrek nakli olduğu halde; neşesini çalışkanlığını kaybetmemesi, diyalizde uzun zaman çalışmış olan bir doktor olarak beni çok şaşırttı. Çoğu depresyona düşen böbrek hastalarına büyük moral verdi. Gönül ister ki; Türkiye’ye gelerek böbrek hastalarına bilgi versin, moral versin…
Bu arada; kelime hazinemize çoğu İngilizce olan terimler de dahil oldu. Örneğin; halk artık belirti yerine semptom demektedir. Entübe, kohort, filasyon, PCR kelimelerini kullanmaya başladılar. Semptomların belirtileri ateş, kuru öksürük, halsizlik, boğaz ağrısını tüm vatandaşlarımız öğrendiler. Bu arada halk birbirine PCR yaptırdın mı, boğazından sürüntü aldın mı diye sormaktadırlar.
Çalıştığım yerlerde; büyük bir şans olarak hiçbir korona virüslü hastaya rastlamadım. Ancak; her gün ölen vatandaşlardan dolayı korkmamak elimizde değil. Etrafa baktığımızda çok kişi , dikkatle kendilerini maske ve el dezenfeksiyonu ile korumaya çalışıyorlar.
Covid 19 olarak isimlendirdiğimiz hastalık solunum yoluyla vücuda girmektedir. Mukoza dediğimiz burun, göz ve ağzın en üst tabakasından, hücre içerisine girmektedir. Ayrıca damarların endotel dediğimiz iç tabakasından da; giriş yolu bulmaktadır. Kalp, beyin, kemik iliği, miğde, bağırsak sistemlerine zarar vermektedir. Bu arada; vücut bu virüs ile mücadele ederken fırsatçı bakteriler araya girip pnömoni dediğimiz orta yaştan itibaren en ölümcül zatürreyi yapmaktadırlar.
Bazı tıp dergilerinde çıkan yazılara göre; virüs derin dokularda saklanmakta, vücut zayıf düştüğünde diğer bir tabirle immün sistem zayıfladığında virüs tekrar hastalık yapmaktadır. Ancak kesin bilgi için en az 10 sene daha araştırmalara ihtiyaç vardır. Benim şu anda halkımıza önerim; hasta olmadan zatürre (pnömoni) aşısı yaptırmalarını tavsiye ediyorum. Bazı doktorların da bu konuda ısrarlı olduğunu okudum. Aile sağlık merkezlerinde bu aşıları yaptırmak mümkün olmakta ve 65 yaş üstü hastalar için ücret alınmamaktadır .
Virüsler zaman zaman değişime (mutasyona) uğramakta ve salgınlar yapmaktadırlar. Domuz gribinde 500 tane vatandaşımız vefat etmişti. Batman’da ben de hastalandım. Şiddetli ateş ve halsizlik dışında hiçbir şey olmadı ve ayakta geçirdim. Bütün mesele , ümmin sistemimizi güçlü tutmaktan geçmektedir. Bunun için çok uzun yaşayan Japon kadınları gibi çok çeşitli gıdalar almak gerekmektedir. Özellikle yumurta, allı yeşilli sebzeler, az miktarda et, bol su, yoğurt gibi gıdalar almak D vitamini ve B12 vitamini eksiğinin tamamlanması gerekmektedir. Güneş ışını da; virüslerin ölmesinde çok etkilidir.
Haftada iki gün, iki öğün kırmızı et, iki öğün balık menünüzde olması gerekir. Her bir kilonuz için 30 cc temiz su içerseniz; en doğru su tüketimini öğrenmiş olursunuz. Bu arada şekerinizi, tansiyonunuzu ve troidinizi sıkı takip edin. Hareket, önerilerimizin başındadır, ancak uzun süre evde kalan 65 yaş üstü kişilerin kas ve kemiklerinin zayıfladığını hatırlatmak isterim. Depresyon da beraberinde olabilir. Bir an evvel serbestlik sağlanmalıdır. Aslında o yaştaki kişi çoğunlukla sağlığını iyi takip ederler. Bu kısıtlamanın bize en büyük faydası hastanelere yığılmanın önlenmesidir. Sağlıkçılarımıza her fırsatta teşekkür ediyoruz.
İlaçlara gelince; Zürih ve Harvard Tıp fakültelerinin Lancet dergisinden 22 Mayıs 2020‘de çıkan yazısında 96.000 hasta incelenmiş, klorokin , hidroksiklorokin ,makrolid ( azitromisin ) isimli ilaçla tedavi edilmiş ve ayrı ayrı gruplarda kronik hastalığı olmayan (şeker , hipertansiyon , kalp , tansiyon) yaşlılar ile gençlerin sağ kalımları arasında fark bulunamamıştır. Kadınlarda ve özellikle Asyalılar’da koronavirüs hastalığına daha az rastlanmaktadır. Klorokin, Hidroksiklorokin isimli ilacın elektroda QT mesafesini arttırarak aritmi dediğimiz düzensiz kalp atımlarına sebebiyet verdiği için kalp hastalıklarına sebebiyet vermektedir.