Koronaviruse şaman çare olur mu?!
Dünya koronavirusla yatıyor, koronavirusla uyanıyor. Herkes "Bir çere!..." diyor.
Mekteptaşım Kenan Bey, Prof. Dr. Zeki Velidi Togan'ın Hatıraları'ından bir başka not gönderdi. Togan, Orta Asya'da Basmacılar'ın yanında Bolşeviklere karşı mücadele ederken sıtmaya tutulur. Nasıl iyileştiğini anlatıyor:
"Burada ben müthiş bir sıtmaya tutulmuştum. Bu bende Buhara'dan beri vardı. Hükûmet azasından Abdülhamit Arifov kinin getirmişti. O da kulaklarıma kötü tesir ediyordu. Bir gün dediler ki: 'Yakında Aq-car ismindeki köyde çok tecrübeli bir bakhşı, yani şaman var. Ona tedavi ettirelim.' Ben de çarnaçar razı oldum. Bakhşıya haber verdiler. Köyüne gittik. Meğer ki bunlar Qarlıqlardanmış. O bir gün hazırlığını görecekmiş. İkinci gün akşam gittik. Bir Özbek çadırı içinde büyük bir ateş yakılmıştı. Kapkara sakallı 40 yaşlarında görünen sağlam yapılı bakhşı normal bir insan sıfatıyla çay içip konuştuktan sonra arkadaşlarıyla bir daire yaptı. Elinde düngur denilen davulu çalarak şamanî şarkılarını söyleyip dönmeğe başladı. Başkaları da dönüyorlardı. Bu merasim uzun sürünce bakhşı bana geldi. 'Sen bize inanmıyorsun, ruhlar gelmiyor. Okumayı tatil edelim.' dedi. Ben de, 'Aman tatil etme, ben inanırım.' dedim. Yine bir müddet döndüler. Çaldılar, şarkı söylediler. Nihayet bunlardan biri vecde geldi. Ağzından beyaz köpükler çıktı ve kendisini kaybetti. Onu bir kenara çıkarıp yatırdılar. Böylece birkaç kişi vecde geldikten sonra nihayet bakhşının kendisi de vecde geldi. Orada hazır bir demir kürek vardı. Onu yanan ateşe koymuşlardı. Bir ağaç sap sokarak bakhşı küreği kaldırdı. Ağaç sapları yanmaya başladı. Ağzına su alıp küreğe püskürdü. Ateşten sıçrayan su tanecikleri yüzüme geliyor ve beni yakıyordu. 'Korkma korkma. İyidir,' dediler. Nihayet o bakhşı ateşte yanan bu demir küreği dişleriyle ağzına aldı. Birkaç defa etrafımda bu şekilde dolaştı, tekrar ateşe attı. Bu arada bakhşıya her taraftan sualler soruluyordu. Benim iyi olacağımı söyledi... Bana 'Artık iyileşeceksin, ilâç filân almayın.' dedi. Ağzına yanmış küreği aldığı hâlde siyah bıyıkları yanmamıştı. Ateşin sahte olmadığını da sıçrayıp yüzüme kadar gelen su damlacıklarından biliyorum. İşte bu suretle hayatımda ilk defa olarak hakiki bir şaman ayinini görmüş oldum. Gerçi küçüklüğümde de böyle bir hastalığımı bizde 'bağuçı' denilen bakhşı tedavi etmişti. Fakat o ayin yapmamıştı ve böyle kerametler göstermemişti. Bundan sonra kinin almadım ve sıtmayı hissetmedim. Bu zat dolandırıcı olmayıp hakiki bakhşı sayılıyormuş. Hiçbir ücret veyahut hediye kabul etmedi." (Hatıralar, Diyanet Vakfı Yayınları, s. 342-343)
Koronavirus'a karşı "hakiki şaman" mı arasak?!
Necip Âsım'dan bir not ekleyeceğim.
Namaz bittikten sonra seccadenin ucunu kıvırma çok yaygındır. O kadar tedris etmiş bizler atamızdan gördüğümüz alışkanlıkları bırakamıyoruz. Okuyalım:
"Müteveffa Von Locoq'un Hatchu Türk asarıatikası hakkında neşreylediği kocaman kitabında bir resim vardır. Burada bir seccadenin üstünde bir şaman oturmuş ve seccadenin bir ucu da kıvrık duruyor.
Şu seccade kenarını kıvırmak tâ zamanımıza kadar yaşayor, bilhassa kadın ninelerimiz buna pek riayet ederler ve sebebi sorulsa seccade üstünden şeytan geçmesin diye kıvrıldığını söylerler. Halbuki, burada bir şamanlık yaşıyor." (Necib Âsım, "Türklük ve Türkçülük İzleri", Türk Yurdu, C. 4/24, S. 29/223 (Mayıs 1930).
Bu âdet neden bid'at-ı hasene sayılmasın?!