Salgın felaketiyle tıbbi mücadele kadar bunun sosyal ve ekonomik yönüyle toplumda yol açtığı yıkımların önüne durmak da önem kazanmakta. Bu konuda hükümet edenler bir takım tedbirler alsa da üretim zincirinde salgın dolayısıyla meydana gelen kırılmalar yüzünden ekonominin çarkları normal dönemdeki hızının altına düşürmüş durumda. Kimi fabrikalar üretimi durdurdu, kimi işçilerini yarı zamanlı çalışma statüsünde istihdam yolunu seçti. İşçi çıkarmak üç aylık dönemde yasaklandığı için kimileri de ücretsiz izne gönderdi. Her durumda da taraflar için mağduriyet olduğu ortada. Ancak bu mağduriyet ortamında tuhaf bir uygulamanın haberi gündeme geldi.
Gaziantep''deki özel bir fabrikanın korona bulaşan işçilerine cezai işlem uygulayacağını bildiren ve işçileri oldukça tedirgin eden duyuruyu hayretler içerisinde okuduk. İlgili duyuruda "Fabrikaların kapalı olduğu dönemde koronavirüs bulaşmaması için işçilerin kendilerini evde izole edeceğini, bu dönem sonunda virüs bulaşı tespit edilen personele cezai işlem uygulanacağı" yazmakta.
***
Söz konusu düzenleme son derece hukuka aykırıdır, bu duyuruya göre işçilerin cezalandırılması büyük hak gasplarına yol açacaktır.
İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu''nda işveren, işçilerin çalışırken yaşayacağı riskleri önlemek ve sağlığını koruyucu gerekli önlemleri almakla yükümlü kılınmıştır. Aynı kanunda "işçilerin gerekli önlemler alınana kadar hiçbir hak kaybı yaşamadan çalışmaktan kaçınma hakkı ve talebe rağmen önlemler alınmadığında iş akdini fesih hakkı" da düzenlenmiştir.
Yine Türk Borçlar Kanunu, "işverenin işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almasını, bu hükme aykırılık sebebiyle işçi ölür veya vücut bütünlüğü zedelenir ise işçinin zararlarını tazmin etmesi zorunluluğunu" öngörmektedir.
Hal böyleyken işçilerin sağlığını korumak konusunda ağır sorumlulukları olan işveren hangi hukuki yetkiyle; henüz kişiye nasıl geçtiği kesin olarak ispatlanamayan, kimi tıp otoritelerince neredeyse havadaki damlacıklardan, yüzeylerden bile insana geçtiği savunulan hastalığın sorumluluğunu işçisine yükleyebilir?
Kaldı ki yakın zamanda basından öğrendiğimiz üzere salgın sürecinde 40 gün evden çıkmadan kendini izole eden ancak koronavirüse yakalanan Akdeniz Otizm Spor Kulübü Derneği Başkanı Demet Çileli Baz da evde izolasyonla bile virüsün her zaman engellenemediğinin en somut örneği olmuştur.
***
Koronavirüs, pandemi ilan edilen ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan bir hastalıktır; elbette işverenlerin salgına dair gerekli önlemleri alması ve işçinin de bu önlemlere uyması yasal zorunluluktur, bu önlemler hakkında yaptırımlar belirlenmesi de işverenin yönetim hakkıdır. Pandemi sayılan ve nasıl geçtiği her koşul için kesin olarak ispatlanamayan bir hastalığa yakalanmayı doğrudan işçinin kusuru saymak hukuka aykırıdır.
Öte yandan örneğin işyerinde maske takma, dezenfeksiyon, ateş ölçme, mesafe kuralı gibi önlemlere aykırı davranmak işçinin kusurlu davranışıdır ve böyle durumlarda işverenin yaptırım belirlemesi hukuken uygundur.
Türk Borçlar Kanunu''nun "Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür" düzenlemesine bakıldığında, söz konusu fabrikada konulan şartla "Her evindeki izolasyonu bitirip işe dönen ve virüse yakalanan işçinin kusurlu hastalık taşıyıcısı gibi cezalandırılmasının kişilik haklarına aykırı" olacağını söyleyebiliriz.
Netice itibariyle, patronların işyerlerinde gerekli her türlü sağlık ve hijyen önlemini alması yasal zorunluluk ve yönetim hakkıdır, bu kurallara uymayan, uyarıları ciddiye almayarak işyerindeki diğer çalışanları da riske sokan personele yaptırım uygulamak yerindedir. Ancak söz konusu haberdeki gibi işe dönüşte koronavirüse yakalandığı tespit edilen personeli cezalandırmak hukuka aykırıdır. Böyle bir cezaya maruz kaldıklarında işçilerin hakları saklıdır.