DHA'nın haberine göre, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı'nda görev yaparken pandemi hastanesine dönüştürülen Erzurum Şehir Hastanesi'ne görevlendirilen Dr. Öğretim Üyesi Buğra Kerget, Covid-19 hastalarının yoğun bakım süreçlerini takip etmeye başladı.
Kerget, görev yaptığı yoğun bakımda Covid-19 hastalığı için bilimsel bir araştırmaya da imza attı. Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Metin Akgün'le birlikte yapacağı araştırma için hasta gruplarını belirleyen Kerget, korona virüsle akraba olan ve 2002 yılında 37 ülkede 916 kişinin ölümüne sebep olan SARS ile 2012 yılında görülen insanlara deve ve yarasalardan bulaştığı belirlenen MERS virüsünü inceledi.
Hastanedeki 108 hastanın onayı sonrası kan numunelerini alan Kerget, yurt dışından getirttiği molekülle çalışmasını tamamladı. Kerget, araştırma sonucunda elde ettiği verileri yayınlanmak üzere uluslararası dergilere gönderdi.
SARS VE MERS'İ İNCELEDİ
Covid-19 ailesinden olduğu için 'SARS' ve 'MERS'i incelediklerini belirten Kerget, "Covid-19 da bu aileden olduğundan dolayı öncelikle SARS ve MERS üzerine yapılan çalışmalar ışığında hareket ettik. Covid-19 hastalığıyla daha önce herhangi bir çalışma olmadığını tespit ettik. Dünya literatüründe ilk çalışmayı biz yapmış olduk. Çalışmamızda moleküllerinin gelmesi belli bir süreci aldı" dedi.
Kerget "Çünkü yurt dışındaki uçuşlarda aksamalar olduğu için 1,5 aya molekülü getirebildik. Hastalarımızın onayını aldıktan sonra kanlarını topladık, yaklaşık 15 gün içinde çalışmamızı tamamlamış olduk. Toplam süresi 2 ayı buldu. Yakın zaman içinde uygulanabilir. Molekül hali hazırda var. Bu hastalarda kullanılabilir bir hale gelebilir. İleriye dönük gerçekten büyük bir umut ışığı olabilir" diye konuştu.
EN BÜYÜK SORUN SOLUNUM YETMEZLİĞİ
Covid-19 hastalarındaki en büyük problemlerden birisinin solunum yetmezliği olduğunu belirten Kerget, "Solunum yetmezliği sebebiyle çoğu hastamızı kaybediyorduk. Uygulanan tedavilerin güvenilirliğine dair maalesef şu anda yeterli düzeyde mevcut veri yok. Biz de hastalara faydalı olabilmek için ekstradan bir tedavi yöntemi bulabilir miyiz diye araştırma yaptık. Daha çok yoğun bakım hastalarımızda bu çalışmayı düzenledik. Bu çalışmamızda yoğun bakım hastalarında özellikle akciğerlerde yaygın tutulumları olan, akut solunum yetmezliği ile başvuran hastalarda çalışmayı dizayn ettik" dedi.
VÜCUDA ÖNEMLİ BİR SAVUNMA MEKANİZMASI SAĞLIYOR
Akut solunum yetmezliği yaşayan hastaların ilerleyen dönemlerinde sitokin fırtınası denilen bir gelişme yaşandığını ifade eden Kerget, "Bu sitokin fırtınasına yönelik verilen tedaviler, bazı hastalarda yeterli sonuç elde ettirmemekte. Bu nedenle daha önce korona virüs ailesinden olan 'SARS' ve 'MERS'te çalışılmış molekülleri biz de araştırmak istedik koronalı hastalarda. Yaptığımız çalışmada koronivarüslü hastalar ile akut solunum yetmezliği gelişen hastalarda sürfaktan protein D düzeyinin yükseldiğini tespit ettik. Ayrıca bu hastalarda sitokin fırtınası geliştiği zaman bu protein düzeyinin daha da yükseldiğini belirledik" dedi.
"Bu protein neye yarıyor? Asıl önemli kısmı bu" diyen Kerget "Akciğerdeki enflamasyonda anti anflematuar yani enflamasyonu baskılayıcı nitelikte bir protein. Bu protein vücuda önemli bir savunma mekanizmasını sağlıyor. Bu proteinin yükselmesi vücutta ciddi bir savaşın olduğunu ve bu savaşı karşı mücadelenin olduğunu gösteriyor. Değerlerin, sitokin fırtınası olan ve akut solunum yetmezliği gelişen hastalarda daha yüksek olması sürfaktan protein D'nin ilerleyen dönemlerde bu tür hastalarda tedavide kullanılabileceğine dair dair bize bulgular vermekte. İnşallah ilerleyen dönemlerde hastalarda sürfaktan protein D'nin uygulanması olumlu sonuçlar getirebilir."
ÖLÜM ORANI AZALTILABİLİR
Sürfaktan protein D'nin daha önce üretilmiş bir ilaç olduğunu ancak maliyetinin yüksek olduğunu vurgulayan Kerget, "Vücutta enflamasyon oluyor. Bazı hastalarda, özellikle genç hastalarımızda daha ağır tablolarla karşılaştık şu dönem içinde. Vücut bu enflamator hadiseye anormal düzeyde cevap veriyor. Yani normal vermesi gereken cevabın daha üstünde bir cevap veriyor. Bu cevabı baskılayıp vücudu kendine getirebilmek amacıyla bazı ilaçlar üretilmiş. Özellikle 'Tociluzimab' dediğimiz molekülü biz daha önce tatbik ediyorduk hastalarda" diye konuştu.
Kerget "Ancak 'tociluzimab' tedavisine rağmen hastalarda olumlu dönüşler elde edemiyorduk. Bizim asıl amacımız mevcut tedavilere ek olarak ne katabiliriz bu hastalara diye çalıştık. Özellikle çok kaybettiğimiz genç hasta oldu, bu bizi çok üzdü. Sürfaktan protein D daha önce üretilmiş ancak maliyeti yüksek bir ilaç. Bu ilacın uygulaması bazı seçici hasta gruplarında yapılabiliyor. Covid-19'da sitokin fırtınası gelişmiş hastalarda özellikle bu ilacı tatbik edebilir, uygulayabilirsek bu hastaların ilerleyen dönemde akciğerde kalıcı iz bırakmadan hayata devam etmelerini, hatta ölüm oranlarını azaltabiliriz" dedi.