Devlet Bahçeli ve Genel Merkeze muhalif olan milyonlarca MHP'li seçmenin sözcülüğünü yapan Meral Akşener, Ümit Özdağ, Sinan Oğan, Koray Aydın, Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşlarını korkutmak ve yıldırmak isteyenler hüsrana uğradı... Hiçbirinde korkup sinecek göz yok...
Hayasız saldırılar sonuç vermedi!
Ümit Özdağ ile birlikte ortak toplantı yapan Sinan Oğan'ın açıklaması ilginç:
"Saldırılar, referandumu erteletmek için yapılıyor. Failleri de biliyorum. Bunlar MHP yönetimindeki bazı isimlerdir. AKP iktidarı da bu çirkin saldırılara göz yumuyor! Sen kalkmışsın Hollanda'yı lânetliyorsun ama burada yapılanlara ses etmiyorsun! Bize bir şey olursa bunun sorumlusu AKP iktidarıdır! Biz, PKK saldırılarından korkmadık, bunlardan mı korkacağız."
Rahmi Turan Sözcü
***
Güzel Türkiye!!!
--------
Toplantıya güzellik uzmanları katılmıştı ve mizansen hazırlanmış Cumhurbaşkanı, "getirin kararnameyi" diye seslendi ve "evet..." bağırışları arasında imzayı attı. Kararname 3 ay eğitim alıp güzellik uzmanı olanları, 6 yıl tıp eğitimi görüp üstüne staj da yaptıktan sonra doktor olanlarla eşit düzeye getirdi. Doktorların kullandığı tıbbi cihaz kapsamına girmeyen aletleri bu kararnameyle artık güzellik uzmanları da kullanacak ve tıbbi işlem yapabilecekler "güzel Türkiye kanat takıp" uçacakmış!
Necati Doğru Sözcü
***
Millî Eğitim Bakanı'nın istifa etmesi gerekirdi
--------
Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın sonuçları açıklandı, bir kez daha gördük ki eğitim sistemimiz geriye gitmeye devam ediyor.
Bir önceki sınava göre "0" çekenlerin sayısı yine arttı. Geçen yıl 32 bin kişi sıfır almıştı, bu yıl 38 bin aday sıfır aldı.
Türkçe testinin ortalaması geçen yıl 19.101 idi, bu yıl 17.278 oldu.
Matematik 7.891'den, 5.128'e düştü.
Fen bilimlerinde de durum aynı: 4.697'den, 4.611'e geriledi.
İlerleme sadece sosyal bilimler için geçerli, 10.752'den, 12.308'e yükseldi.
Her birinden 40'ar soru sorulan sınavda, doğru yapılan soru sayısının ortalamasını gösteriyor bu sayılar. Gösterdiği bir başka şey de şu:
Milli Eğitim sistemimiz, tamamen çökmüş durumda.
Gelenekleri olduğu için iyi eğitim verilen liselerimiz de "proje okul" ilan edilip köklerinden koparıldığı için bu ortalamalar ileride daha da düşecek.
(...) Normal bir ülkede yaşıyor olsaydık, bu sonuçlar ortaya çıkınca Milli Eğitim Bakanı'nın istifa etmesi gerekirdi. Çünkü bu sonuçlar, aslında Milli Eğitim Bakanı'nın karne notudur. Yerine gelecek yenisi de beş yıllık, on yıllık dönemlerde bu sonuçları nasıl düzelteceğini açıklar, başaramazsa o da istifa etmek zorunda kalırdı. Ta ki en başarılı Milli Eğitim Bakanı'nı bulana kadar.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın böyle bir hedefi var mı?
Mesela 2020'deki sınavda, matematik ortalamasını 10'un üzerine çıkarmak gibi.
Tabii ki yok. Tek hedefleri bütün ortaokul ve lise eğitimini imam hatiplere dönüştürmek.
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
***
KERKÜK
--------
Türkmen kenti Kerkük, Ankara'nın da gizli desteğiyle adım adım el değiştirirken, Arif Nihat Asya'nın yıllar öncesinden gelen satırları:
Perdeleri örtük,
Lambaları sönük,
Sırtında yıllar yük,
Hatıraları kırık dökük,
Bir yer olacak orada,
Adı, Kerkük...
Melih Aşık Milliyet
***
Mesele kimin seçileceği değil
----------
Mesele, Türkiye'nin nasıl yönetileceği..
Mesele, çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakacağımız..
(...)
İktidar sözcülerini takip ediyorum.. Muhalefete çatıyorlar; daha doğrusu Kılıçdaroğlu'na..
Çünkü; Meclis'te yer alan sahadaki tek muhalif lider o..
Diyorlar ki; 'Niye karşı çıkıyorsun, çalış, halkın gözüne gir, sen cumhurbaşkanı seçil..'
Mesele kimin seçileceği değil ki..
(...) 2035 yılında, 2040 yılında siyaset dünyasında kimlerin olacağını.. Kimlerin seçim yarışına gireceğini biliyor muyuz?
Hayır..
Ama 16 Nisan'da büyük ihtimalle 2035 yılında Türkiye'nin nasıl yönetileceğini belirleyeceğiz...
Mehmet Tezkan Milliyet
***
Sandık tehdit ve baskı gölgesinde
--------
Hâlâ tartışmaların çoğu "referandumun asıl konusundan çok uzakta" yoğunlaşıyor. Oysa asıl tartışılması gereken şeyler;
"Millî iradeyi temsil eden Meclis'in değişimden sonra denetim yapıp yapamayacağı, yargının gerçekten bağımsız olup olamayacağı, hükümet yerine tek kişinin geçeceği ve Meclis çoğunluğunu da onun belirleyeceği bir sistemde demokrasinin korunup korunamayacağı" gibi konulardır.
Devlet Bahçeli'nin "Değişiklikler geçmezse ülke karmakarışık olur" demesi bile adil ve özgür bir süreç olmasını engelleyen, baskıcı bir tavırdı.
Bir kaymakamın muhtarlara "köyünüzden istenen oy çıkmazsa işinizi yapmam, mührünüzü alırım" dediği ses kaydıyla ortaya kondu.
Devleti, İçişleri Bakanlığı'nı ilçe çapında temsil eden kaymakam bunu yaparsa, eline silah alıp poz vererek halka "verecekleri oylarla ilgili" tehdit mesajları gönderenleri cezalandırabilir misiniz?
Referanduma kısa bir süre kalmışken her tür baskının, din ve inanç, mezhep farklılıklarına vurgu gibi konuların gündemden kalkması gerekmektedir.
Aksi takdirde, tekrarlayalım, bu şartlar altında bir seçim veya referandumun anlamı da, demokratik meşruiyeti de kalmaz.
Güngör Mengi Vatan
***
"Hürriyet dilenmek" istiyorsanız "evet" deyin(!)
----------------
Geçen yıl aralık ayında, TBMM'deki bütçe görüşmeleri sırasında, CHP'li İzmir Milletvekili, sendikacı Musa Çam, AKP iktidarının anayasa değişikliği önerisi ile kölelik düzeni getirmekte olduğunu belirtti.
Bu eleştiriye karşılık, AKP'li Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç şu yanıtı verdi:
"Kapımızda hürriyet dilenin."
Kılıç, ne dediği iyice anlaşılsın diye, fikrini vurgulamak için, aynı cümleyi iki kez tekrarladı.
Yani dili filan sürçmedi, muhaliflere karşı olan siyasal tutum ve davranışını, pekiştirerek dile getirdi:
Öyle anlaşılıyor ki Referandum'dan "Evet" kararı çıkarsa, bize de "iktidarın kapısında özgürlük dilenmek" düşecek.
***
Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç uzun süre müftülük yapmış, yüksek lisans derecesi de bulunan din bilgini bir politikacıdır.
Hiç çekinmeden, hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bir oturumunda, bir muhalefet milletvekiline hitaben, "Kapımızda hürriyet dileneceksiniz" diyebiliyor!
***
Tam Anayasa Referandum'u öncesi bu ifadeyi anımsamamın nedeni, başka bir din bilgininin, Prof. Hayrettin Karaman'ın 26 Mart'ta, Yeni Şafak'ta, "Hayır" diyeceklere ilişkin yazdığı yazı...
Karaman, Referandum'a "İslam açısından" bakan bu yazısının bir yerinde şöyle diyor:
"Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla 'iyilik ve adalet çerçevesinde' ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı?
Elbette tanıyacaklardır."
***
Bu satırlardan açıkça görüldüğü gibi, Hayrettin Karaman, Referandum'da "Hayır" diyecekleri "Gayri-Müslimlere" benzetiyor...
"Hayır" diyecekleri "Değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış" insanlar olarak tanımlıyor.
Ve lütfediyor: "Hayır" diyeceklere de "yaşama hakkı tanıyacaklarını" belirtiyor!
(...)
Bu yanlış bize İmran Kılıç'ın sözlerini anımsatıyor:
"AKP iktidarının kapısında HÜRRİYET DİLENMEK İSTİYORSANIZ, Referandum'da 'EVET' oyu verin" diyoruz!
Emre Kongar Cumhuriyet
***
Bu hale nasıl geldi?
***
Son günlerde kiminle konuşsak, hangi kapıyı çalsak konu hemen Başbakan Binali Yıldırım'ın "istifasına" geliyor. "Duydun mu?" diye başlayan cümleler hep Başbakan Binali Yıldırım'ın "istifasına" gelip dayanıyor.
Oysa Başbakan Binali Yıldırım işe başlarken ne kadar "hevesli" ve ne kadar "azimli" görünüyordu! "Başbakan yok, evet yok" diyordu. "Memleketin geleceği için bir Ali değil Binali feda olsun" diyordu.
Evet, işin başında bu kadar "iddialı konuşan" Başbakan Binali Yıldırım bugün nasıl istifa noktasına kadar gelmiş olabilir?
Zeki Ceyhan Milli Gazete