Köprüden önce son çıkış: 2019
Ne yazalım?!
"Bizim askerlerin eşleri ve sevgilileri de Güneydoğu'daki gaziler için marif takvimine soyunsun" diye twit atan Nagehan Alçı'nın Mehmetçiğe moral vermek için "Yaylalar" türküsünü söylediğini ve aslında bunun nasıl bir abes olduğunu yazıp, afili cümlelerle eleştiri mi getireceğiz bu abese?
Ya da...
"TSK gerçekten peygamber ordusu olsa arife günü kan döker miydi?" diye Twitter'da soran Hilal Kaplan'ın, "Türk bayrağının adı değişmeli artık" diyen Hilal Kaplan'ın Mehmetçiğe moral vermek için "Yaylalar" türküsünü söylediğini ve aslında bunun nasıl bir çelişki ya da samimiyetsizlik olduğunu yazıp, veryansın mı edeceğiz?
Veya...
Daha dün "Megri Megri" türküsünü sahnede Barzani ile birlikte söyleyen İbrahim Tatlıses'in şimdi "Yaylalar" türküsünün Afrin versiyonunu söyleyerek Mehmetçiğe moral vermesinin aslında nasıl bir can sıkıcı durum olduğunu mu yazacağız?
Ya da...
Açılım sürecini anlatmak için yollara dökülen 'akiller heyeti' üyelerinin nasıl bir tornistan kabiliyetine sahip olduklarını inceleyip, bu tornistan kabiliyeti üzerine kalem mi oynatacağız?
Başka alternatiflerimiz de var...
"Esenyurt'u kaybedersek, Mekke'yi kaybederiz, Kudüs'ü kaybederiz, İslam'ı kaybederiz" diyen bir belediye başkanına cevap sadedinde, hangi kelimeye neyi söyletebiliriz acaba?
Hep bu konuları yazacak değiliz ya...
Eski Yunan'da İmareus isimli bir imar Tanrısı var mıydı bilmiyorum, ama varsa da Türkiye'de hortladığından eminim, Gökova'nın imara açılmasının nasıl bir tabiat katliamı olduğunu mu anlatacağız?
"Eğitim şart" diyordu ya Cem Yılmaz...
İçinde "Çocukları zorunlu eğitimden koruyun ki cehennem ateşinde yanmayasınız. Çocuklarınızı okullara göndermeyin" cümlelerinin yazılı olduğu broşürlerin dağıtıldığı Gaziantep parklarını mı konu edelim yazımıza?
Hepsinden vazgeçip, bu ülkede yaşayan on binlerce insanın, bu ülkede vergilerini ödeyen on binlerce insanın, bu ülkede askerlik yapan on binlerce insanın, bu ülkede çocuk yetiştiren on binlerce annenin, bu ülkede gelecek hayal eden binlerce gencin katıldığı İYİ Parti kongresinin, yine bu insanların vergileriyle yayın yapan TRT'de ve hiç bir özel kanalda dahi (Halk TV hariç) bir dakika bile verilmemesi, Yeniçağ ve Sözcü gazeteleri hariç hiç bir gazetede birinci sahife haberi olamaması üzerinden demokrasi eleştirileri yazalım ya da medya ve basın ahlâkı üzerine retorikler mi düzelim?
Gerçekten, bir anlamı var mı bütün bunların ya da bir anlamı kaldı mı?
Türkiye, paldır küldür, bodoslama, son sürat 2019'a gidiyor, bütün bunların hepsi 2019 için...
Köprüden önce son çıkış 2019...
Gerisi leylek hikâyesi...