Artık bana göre Erciyes Ergenekon demek... Ergenekon da malum Türk demek Türk!
Vuslat ise kavuşmak...
Yani Erciyes Tekir yaylasına Türklerin kavuşma yeri,
Birbirini seven vatan sevdalılarının buluşma yeri desek kimin itirazı olabilir ki?
Gerçi isterse olsun!
“İtler ürse ne yazar,
Bu kervan yürüyecek!..
Bu yıl yine Tekir’i,
Bozkurtlar bürüyecek...”
* * *
Ne tez geçmiş zaman be...
Nerdeyse yine gelmiş Ağustos ayı...
Ağustos ayına zaferler ayı dendiği içindir ki;
Erciyeste yıllar önce Başbuğ’umuzun başlattığı kurultaya “Erciyes Zafer Kurultayı”
denmişti o zamanlar...
O gitti, bir çok şey gibi o kurultaylarda bitti...
Adı zafer olan kurultayı zaten birileri iptal etti...
O adı kullanamazsınız dediler biz de artık ona Türk Kurultayı dedik...
Zira; zaferlerini bırak, Türk’ün adının bile silinmeye kalkışıldığı son yıllarda,
biz o kurultayın adını “Erciyes Türk Kurultayı” olarak zikretmeye başladık...
Hani “Nihal Atsız Hoca” bir şiirinde diyor ya;
“Bir gün olur yılda, ayda,
Toplanırız hep Altay’da,
Güz ayında kurultayda,
Başı börklü Han görünür...”
Maalesef Erciyes Türk Kurultayı’nda başı börklü Han’ımız yok artık...
Lakin başı börklü Han’ın hatırası, daha doğrusu Başbuğ’umuzun yadigarı,
Onun emaneti olduğu için yaşatıyor bu kurultayı ülkücüler...
Hem de binbir güçlüklerle!
Hem de bütün engellemelere, kurultay dağıtanlara inat yaşatıyor...
O sebeple;
Önce o ülküdaşlarıma, yani her türlü zorluğa rağmen vatanın her köşesinden yola çıkıp,
(öyle evvelki gibi hiç bir belediye vesaire desteği olmadan) şahsi gayretleriyle,
Erciyes’in bağrında cem olan ülkücülere peşin peşin teşekkür etmek istiyorum...
Yine öncelikli olarak; Kayseri’nin mütevazi iş adamlarından Necip Dinçer’e,
Evet evet birileri iptal etti edeli o kurultayın manevi yükü ile birlikte mali yükünü de omuzlayan Necip Dinçer ülküdaşıma ziyadesiyle teşekkür ediyor, hatta açık söyleyeyim fedakarlığı karşısında saygıyla eğiliyorum...
Ve yine o kurultayın kurucu il başkanı olan Cihan Metin Başkan’a,
Cihan Metin Başkanla birlikte Kayseri’deki bu işe omuz veren Başbuğ sevdalılarına teşekkür ediyorum...
Hele en önemlisi (bana sorarsanız) o kurultay uğruna can veren,
Erciyeste yapılan kurultayın iptali ardından yaşanan zorlukların hem şahidi, hem şehidi olan, yani o kurultayın iptalini kendine yediremediği için yanımda Tekir’in çimenlerine yığılıp kalan, “Paşa Tambay” gardaşıma teşekkür ediyor,
Ona Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum...
Esasında teşekkür etmem gereken o kadar çok isim var ki,
Onları bir başka sefere bırakarak sözü bitirmek istiyorum...
Zira bir başka seferde Kurultayımıza katılacağını söyleyen çok kıymetli İlim adamlarından, siyasilerden, Türk dünyasının çeşitli köşelerinden şeref verecek olan aziz konuklarımızdan da bahsedeceğim...
İnşallah birileri bu hassas günlerde hatasının ısrarından vaz geçerek,
Bu kurultayın ne derece elzem olduğunu anlar, ve kurultayımızın eski ihtişamına kavuşması için üzerine düşeni yapar!..
Yine inşallah birileri bu kurultayı ısrarla yaşatanlara bölücüler yaftası yapıştırmaktan vaz geçer, bölücülüğün yaşatmak değil, esas bölücülüğün öldürmek, yok etmek olduğunu idrak eder!..
İnşallah birileri kurulu birlikleri dağıtmanın, resmen gücümüzü zayıflatmak olduğunun şuuruna varır da ülkücü gönülleri rahatlatır...
Yoksa herkes şunu iyi bilmeli;
Çok ağız bir olunca, bir ağız hiç olur!..
Ve...
Yalnızlık her zaman için, nefret edilen kişi olmaktan iyidir!..
Haksız mıyım ne dersiniz?