KONUK KALEM / Efendi Barutçu

KONUK KALEM / Efendi Barutçu

MHP ne yapmalı?

                Bu başlığı değerli arkadaşım M. Metin Kaplan Bey'den ödünç alarak yazıyorum.

                1 Kasım 2015 tarihinde Türkiye yeni bir seçime gidiyor. Her seçim öncesi duymaya alıştığımız ''kader seçimi'', ''Türkiye'nin dönüm noktası'', ''hayatımızı ve topyekûn geleceğimi etkileyecek bir seçim.'' Ve arkasından ''Arş yiğitler vatan imdadına.''

                               Bir soru!..

       Siyasi partiler ne için kurulur?

       Tabii ki cevabı da basit, iktidara gelmek için.               

                Türkiye'nin, Türk milletinin, Türk devletinin devasa meselelerine çözüm bulmak, milletin özlemlerini siyasi dile tercüme ederek, Türk milletinin desteğini arkasına alıp devlet gemisinin dümenine geçmek için kurulur.

                Bir siyasi parti için iktidara gelmek, üç beş kişinin işe girmesi, üç beş kişinin şube müdürü olmasından ibaret değildir.

                Şayet, devlet gemisi acemi kaptanlar veya iddia edildiği gibi kötü niyetliler tarafından kayalıklara çarpıp parçalanmak veya sığ sularda karaya oturtulmak üzere ise, mesuliyet sahibi siyasetçilerin, siyasi partiler vasıtasıyla meşru zeminde iktidara gelip devlet yönetimini ele alması icap eder.

                İktidara gelmemek kaydıyla siyaset yapmak, para kazanmamak kaydıyla ticaret yapmaya benzer ve tabii ki şüphe ile karşılanır.

                Peki MHP'nin iktidara gelmek gibi bir niyeti var mıdır?

                Açık sözlülükle söylemek icap eder ki 2002 seçimlerinden bu tarafa MHP'nin böyle bir derdi olmamıştır. Bütün genel seçimlerden başarısızlıkla çıkmıştır. Tabii; siyasette başarının ölçüsü 20, 30, 40, 50 milletvekili çıkarmak veya yurt genelinde bazı belediye başkanlıklarını kazanmaktan ibaret değil ise.

                7 Haziran 2015 genel seçimlerinde de Milliyetçi Hareket Partisi başarısız olmuştur.

                Aynı akılla, aynı metotla devam ettiği takdirde 1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak olan 26. dönem milletvekili genel seçimlerinde de -hiç arzu etmeyiz ama- yine başarısız olacaktır.

                80 yerine 100-120 milletvekili çıkarmış olsa bile yine başarısız sayılacaktır. Zira tekrar ediyoruz: Siyasi partiler iktidara gelmek için kurulur.

                İktidara gelmek isteyen Milliyetçi Hareket Partisi, 45 yıllık idealimiz ''Milliyetçi Büyük Türkiye''yi kurmayı hedef edinmelidir.

                Türk milletinin millî iradesini arkasına almalıdır.

                En tabandaki üyenin partinin en üst kademelerine gelebileceği anlayışı yerleşmelidir.

                Göstermelik ve uyduruk, sonucuna da uyulmayan temayül yoklamaları yerine, hâkim nezaretinde meşru ön seçimler yoluyla ülkücü milliyetçi iradeye müracaat edilmelidir.

                Tabii bu seçimde bunun tatbiki mümkün görülmemektedir. Ama hiç olmazsa neredeyse Meclis-i Mebusan'dan beri devam eden milletvekili arkadaşlarımız -milletimizin de televizyon ekranlarında yıllardan beri aynı simaları görmekten gözleri yorulduğu için- bir fedakârlık yapıp yerlerini daha genç, daha kabiliyetli, daha birikimli, daha şahsiyetli, arkadaşlara terk etmelidirler.

                Hemen belirteyim ki bendeniz herhangi bir şekilde milletvekili aday adaylığına müracaat etmiş değilim. 2002 senesinde Bursa'da ''açık oy gizli tasnif'' usulüyle yapılan temayül yoklamasında en önde çıktığımız halde ülkücü iradeye saygısızlık gösterilerek ''veto'' edilmemizden bu tarafa hiçbir şekilde aday adaylığını düşünmedik. Türk milliyetçiliğine hizmeti başka sivil zeminlerde sosyal kültürel faaliyetlerle sürdürmeye çalışıyoruz.

                Yani konunun şahsiyetlerle bir alakası yoktur. Şahıslarla da işimiz yoktur. Hiç kimseyi de kişisel olarak hedef almış değiliz.

                Derdimiz davamız Türk milletini daha mutlu, Türk devletini daha güçlü kılmak ve ''mazideki ihtişamından, gelecekteki büyük hedefine mutlaka varacağını inandığımız büyük Türk milletinin'' aydınlık geleceğinin ülkücü milliyetçi kadrolarla inşasını sağlamaya çalışmaktan ibarettir.

       Devam edelim.

                Milliyetçi Hareket Partisi 1970'li yıllarda olduğu gibi bütün kutsallarımızı yüklediğimiz bir ''iman hareketi''ne dönüşmeli, bugünkü gibi ''herhangi bir siyasi parti'' olma görüntüsünden, algısından kendisini kurtarmalıdır.

                Kendi sahalarında ihtisas sahibi ilim ve fikir adamlarıyla geniş istişareler yapılarak bir siyasi program, bir büyük ufuk, bir büyük Türkiye inşası hedefi ortaya konulmalıdır.      

                Değerli dostlarımı tenzih ederim ama bu işler üçüncü sınıf gazetecilerin, üçüncü sınıf sözde ilim adamlarının, kılavuzluğuyla yapılacak işler değildir.

                Partide insan şahsiyetine hürmet esas alınmalı, müzevirler, ispiyoncular, yalakalık ve yağdanlık yapanlar, kifayetsiz muhterisler yerine gerçekten imanlı ve vatansever, bilgili, tecrübeli, liyakatli ve şahsiyetli insanlar öne çıkarılmalıdır.

                Kendi insanına tepeden bakan, buyurgan, zorba, itici, sevimsiz alışkanlıklardan vazgeçilmelidir.

                Partinin öncü kadroları, merkez yönetiminde görev alan arkadaşlar ''Ben bu partide daha etkili bir konuma nasıl gelebilirim? Veya durumumu nasıl muhafaza edebilirim?'' kaygısı yerine, ''Nasıl yaparız da Milliyetçi Hareket Partisi'ni Türkiye siyasetinde daha tesirli bir konuma getirebiliriz?'' endişesi taşıyan mesuliyet sahibi, hizmet aşkı ile dopdolu, alperen ruhlu, Yunus kalpli, yeri geldiğinde Yavuz tavırlı insanlardan oluşmalıdır.

                Milliyetçi Hareket Partililer, genel başkanından en tabandaki üyesine kadar uykusuz gecelere, büyük çilelere, büyük fedakârlıklara, büyük hizmetlere talip olacak hizmet erlerinden oluşmalıdır.

                Tembelliğin, rahatına düşkünlüğün, cesaretsizliğin kahredici pençesinden kendilerini kurtarmalıdırlar.

                Zira, Peygamber buyruğudur: ''Korkaklıkta ar, ileri gitmekte şeref vardır. Kişi korkmakla hükm-ü kaderden kurtulamaz.''

                Hakkâri'den Edirne'ye, Iğdır'dan İzmir'e gidilmedik yer, ziyaret edilmedik insan, gönlü alınmadık şehit dulu, şehit yetimi, şehit anası babası ve gazi kalmamalıdır.

                Türk insanı düğününde, bayramında, kederinde, sevincinde, varlığında, yokluğunda Milliyetçi Hareket Partilileri yanı başında görmelidir. MHP'liler yetimlerin gözyaşına mendil olmalıdır.

                1 Kasım 2015 genel seçimlerinden sonra sonuç ne olursa olsun Milliyetçi Hareket Partisi'nin saygıdeğer Genel Başkanı, Sayın Dr. Devlet Bahçeli bir kısım yöneticileriyle beraber yerlerini yeni, dinç ehliyetli ve liyakatli kadrolara, Milliyetçi Hareket bayrağını daha yükseklere çıkaracak ve göndere çekecek kadrolara devretmenin planlarını şimdiden yapmalıdır. Zira Cenab-ı Hak hiç kimseyi kayd-ı hayat şartıyla genel başkan olsun, milletvekili olsun diye yaratmamıştır.

                Sıradan bir futbol kulübünde bile ligde başarısız olunca ya yönetim, ya antrenör ya da oyuncular değişir. Biz her zaman yerlerde sürünmeye mecbur, mahkûm değiliz.

                Siyasette kural; başarısız olan gider. Yenilere imkân ve fırsat verilir. Böyle olunca da Allah'ın izniyle dünyanın sonu gelmez. Hayat devam eder. Ülkücü Hareket, bünyesinden her zaman yeni yöneticiler çıkaracak zenginlik ve tecrübeye sahiptir.