KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

Son aşama 140. madde (2)

Kim ne derse desin 10 Haziran tarihinde Irak’ın kuzeyinde başlatılan bir dizi olayların ana hedeflerinden birisi Irak’ta Kerkük bölgesi için 140. maddenin uygulanması ile şehrin Kürtleştirilmesi, Telafer ve diğer Türkmen yerleşim bölgelerindeki Türkmenleri göçe zorlayarak siyasi denklemin dışında tutulması ve Kürdistan Yönetimi bölgesinde normal bir vatandaş olarak hayatlarının idame ettirtilmesidir. Türkmeneli bölgesini ve Türkmenlerin neden hedef alındığının cevabı ise; başta Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmaları, Irak’ta toplumlar arası milliyet ve mezhep farklılığı gözetmeden kardeşçe yaşama arzusu içinde olmaları ve en önemlisi de çeşitli dönemlerde Kerkük meselesi ile ilgili ortaya atılan farklı senaryolar karsısında kentin Türkmen özelliği dikkate alınarak merkezi hükümete bağlı kalmaları veya Irak’ın herhangi bir nedenle bölünme aşamasına girmesi durumunda Kerkük’ün özel statüye kavuşmasını talep etmeleridir. 
Bugün Barzani, hukuksal süresi dolmuş ve planlı bir şekilde demografik özelliği değiştirilmiş Kerkük’ün 140. madde ile KYB’ye bağlanarak oldubittiye getirmek istemektedir.
140. madde ile ilgili olarak Kerkük’te kamuoyuna açıklamalarda bulunan ve bu isteğinin gerçekleştirilmesi için zorlanacağını gören Barzani, son günlerde söz konusu maddeye işlerlik kazandırılması için BM’nin müdahalesini istemiştir. Aslında yıllardır Türkmen temsilcileri de kentin planlı olarak değiştirilmiş demografik yapısı ile ilgili BM’nin müdahalesini talep etmişler ve halen de devam etmektedirler. Aslında Türkiye’nin yüksek menfaatlerini zedeleyen ve Kerkük’ün kaderiyle ilgili siyasi stratejik hedeflerini içeren 140. maddenin temelleri, 11 Mart 1970 tarihinde ilan edilen ‘Kerkük Özerk Bölge’ taslağının hazırlanmasında atılmıştır. O dönemde KDP ile Merkezi Hükümet arasında yapılan görüşmelerde, Kerkük’ün durumu ve peşmergelerin elinde bulunan ağır silahların teslimi sorun teşkil etmiştir
Bağdat Yönetimi özerk bölge içerisinde sadece Erbil, Süleymaniye ve Duhok şehirlerinin yer almasını isterken KDP ise Kerkük şehrinin de bölge içerisinde yer almasını ısrarla talep etmişlerdir. Bunun üzerine aynen 1923 Lozan’da olduğu gibi (taraflar farklı olmakla birlikte sistem aynı) 11 Mart 1970 tarihinde ilan edilen özerk bölge beyannamesinde Kerkük meselesi üzerinde bir anlaşma sağlanamadan daha sonra yapılacak görüşmelere bırakılmıştır. Başlangıçta Kerkük’ün demografik yapısının tespiti için nüfus sayımı üzerinde durulmuştur. Ancak daha sonra her iki taraf, sayımın Türkmenlerin lehine sonuçlanacağından referandum formülü üzerinde anlaşmıştır. Böylece Türkmenlerin yoğun bulunduğu bölgelerin kaderi ile ilgili olarak Türkmenler iki taraftan birini seçmek zorunda bırakılmıştır. Ancak şu ana kadar ne sayım yapıldı ne de referanduma gidildi. Eğer bu sayım o zaman yapılabilseydi Kerkük’ün bir Türkmen şehri olduğu resmen tescil edilecek ve bugünlere kadar devam eden bu tartışmalar da olmayacaktı.
Konuyla ilgili olarak hem Bağdat ve hem de KDP yönetimleri tarafından Türkmenlerin görüşlerini ve tutumlarını almak amacıyla Bağdat’ta yerleşik Türkmen Kardeşlik Ocağı yetkilileri ile bir dizi görüşmeler başlatıldı. Türkmen Kardeşlik Ocağı yetkilileri ile 2 aylık süre içerisinde farklı zamanlardaki görüşmelerde; KDP’nin üst düzey kurmayları, Bağdat Yönetimi Devrim Komuta Konseyi üyesi ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı görevine getirilen Murtaza Al Hadisi katılmıştır. 
Her iki taraf da Kerkük ve o dönem özerk bölge kapsamına giren diğer Türkmen bölgelerinde yaşayan Türkmenleri, Türkmen Kardeşlik Ocağı kanalı ile kendi taraflarına çekmeye çalıştılar. Türkmenler, sunulan öneriler karşısında bir ara tereddüt yaşadılar. Bu arada Irak ordusunda paşa rütbesine kadar ulaşan Türkmen kökenli Ömer Ali Paşa, Türkmen Kardeşlik Ocağı’nın kültürel ve sosyal konularla ilgilenmesini talep etmiştir. Diğer taraftan da Irak’ın toprak bütünlüğü içerisinde Türkmenlerin de kendilerine özgü bir ’Özerk Bölge’oluşturulması amacıyla bir siyasi parti kurma girişimi önerisinde bulunmuş ancak gerçekleştirilememiştir. (Devam edecek)